31. Bölüm

27 7 0
                                    

"Doruk, yine mi kendinden geçtin?" Ses Eda'dan geliyordu ve beni hızla dürtüyorlardı. Karşıdan karşıya geçmek üzereydik ve dört yol ağzında olduğumuz için bulunduğumuz konumda gözümüz açıkken dahi pür dikkat olmak zorundaydık. Bu sefer dürttüklerini dahi hissetmemiştim. Uyku sırasındayken dokunduğumuz hiçbir yerin farkında değilken, bunu uyanık bir şekilde, bilinçli olarak gerçekleştirmiştim. Yaptığım uyurgezerlikten farklıydı, çünkü bilinçli bir şekilde tüm çevremi seziyordum ve bunun bir adım ötesinin tıpkı Megfrela'daki gibi gözüm kapalı görmek olduğunu düşünüyordum. Fakat bunu tamamen yapamamamın bir sebebi olmalıydı. Beklemeden Eda ve Savaş'a yanıt verdim:
"Çocuklar, her şey yolunda. Sadece yeni keşiflerdeydim ve başarılı oldum. Çok huzurlu hissediyorum. Hadi, diğer caddeye geçelim.
"Bu çocuk tam bir baş belası." Eda'nın sözünün ardından hepimiz gülüştük.

On dakika geçmeden sinemanın olduğu alışveriş merkezine vardık. Karnımız acıkmıştı. Bu yüzden önce filmlere ve film seanslarına bakacak, ardından yemek yiyecektik.
"Ne tür film izleyelim?" diye sordum. Eda ve Savaş aynı anda "KOMEDİ!" diye bağırdılar. İkisinin aynı tepkiyi vermeleri beni hem şaşırtmış hem de üçümüzü de güldürmüştü. Film afişlerinin olduğu kısma yöneldiğimizde, popüler bir yabancı komedi filminin ikincisinin vizyona geldiğini fark ettik. Gerçekten çok şanslıydık. Filme de yaklaşık bir buçuk saat vardı. Hemen biletleri alıp yemeğe geçtik.

İki saat sonra...
Fragmanlar sona ermiş, film nihayet başlamıştı. Eda ortada, ben ve Savaş ise Eda'nın yanlarındaydık ve doğal olarak mısır Eda'daydı. Mısır o kadar büyüktü ki, değil üçümüz, üç kişi daha gelse hepimize yetecek kadar fazlaydı. Fakat hepimiz mısır delisi olduğumuzdan fragman sırasında dahi mısırın çeyreğini bitirdik.
Filmin giriş sahnesi harikaydı ve tüm salon kahkahalar atıyordu. Hepimiz tamamen filme odaklıydık. O sırada "Keşke İkulzar, Muurik ve Lotuprana da burada olsa; gülmek evrenseldir." diye iç geçirdim. Aldığım bir diğer solukta ise soluduğum hava ile birlikte garip bir enerjiyle baş başa kaldığımı algıladım. Bu enerji beni kıpır kıpır yapmak yerine hiç olmadığı kadar sükunet içinde kalmamı sağlıyordu. Bir sonraki nefesimde ise gözlerim kapandı.

"Çocuklar, IMAX salonuna geldiğimizi bilmiyordum. Çıkmasak mı acaba, oda spreyine bayıldım! Bir saniye, bu kokuyu hatırlıyorum!"
Gözümü açtığımda kendimi Megfrela'da, vecit hali yaşadığım o yerde buldum. Elimde ise dünyaya dönmeden önce elime aldığım silikisyon vardı ve gülümseyişini hayranlıkla izliyordum. Artık bu ziyaretlerin başlangıcında yaşadığım şaşkınlıkları büyük ölçüde yenmiş olsam da uyku haricinde, sinemada filme pür dikkat iken kendimi Megfrela'da bulmam çok garip hissettirmişti. Seyrulela'dayken benzeri bir durumu yaşamıştım, ancak Dünya'dayken farklı bir yere uyku harici gitmem kafamdaki soru işaretlerine bir yenisini eklemişti. Halen huzur doluydum, ama dünyaya dönmeden önceki kadar bütün değildim. Yani Dünya ile Megfrela arası mekik dokurken zamanda bazen bir saniye dahi oynamazken ben tamamen yaşadığım olayların bilincinde hareket edebiliyordum. Yani ben bir zaman yolcusuydum! 
"Seni seviyoruz Doruk. Öylesine hızlı hatırlıyorsun ki, kısa sürede uykuya ihtiyaç duymadan deneyimlerini gerçekleştirmeye başladın. Harikasın!"

Sesin geldiği yere doğru yöneldiğimde, Lotuprana, Muurik ve İkulzar'ın beni hayranlıkla izlediklerini gördüm.  Lotuprana'nın cümlesi ise tüm hücrelerime nakşetmişti. Elimdeki silikisyona içimdeki çocukla tamamen bütünleşmiş bir şekilde sarıldım ve onun da bana sarıldığını hissettim. Sarılmanın kozmik gücünü, koşulsuz sevgiyi silikisyon ile deneyimlemek beni tamamen vecit haline büründürdü. Dostum silikisyona sarıldıktan sonra onu yere, çimenlerin üzerine nazikçe bıraktıktan sonra bana tebessüm edip ağaçlara ve diğer dostlarına sevgiyle koşuşunu dolan gözlerimle izledim. Ardından arkamı dönüp Lotuprana ve diğer dostlarıma doğru hızla adımlar atarken gözlerimin önüne ansızın silikisyonun dünyaya gelmeden önce söylediği söz geldi:
"Evine hoş geldin."

Lotuprana yüzüme tüm düşüncelerimi okurcasına gülümseyen yüzüyle bakıyordu. Bundan asla rahatsızlık duymuyordum. Her şeyin yolunda olduğu hissiyle zihnimde en küçük bir endişe kırıntısı dahi barınmıyordu.
"Hangi sorudan başlayacağımı bilemiyorum. Şu an dahi kafamda iki soru var."
"Silikisyon ile kurduğun iletişimi ve hatırlama kavramını düşündüğünü biliyorum Doruk. Her şeyi uzun uzun konuşacağız. Ve evet, buradan Dünya'ya dönüp tekrar kendini Megfrela'da bulman arasında saatler geçtiğini sanıyor olabilirsin, ama bir saniye dahi geçmedi. Ve ben hep seninleydim."
Lotuprana'nın her cümlesi olağanüstüydü. İkulzar, annesine dolan gözleriyle sevgi dolu bakarken, Muurik ise huzur dolu ses tonuyla söze girdi:
"Doruk, biz Lotuprana'ya eşlik edemedik ve Dünya'ya gittiğini dahi fark etmedik. Bu, gelişmediğimiz anlamına gelmez tabii. Biliyor musun, seni tanıdığımızda bizim de gelişimimizin hızlandığını hissediyorum. Bize kattığın şeyler öylesine fazla ki..." 
Muurik'i neşeyle dinlerken İkulzar da sohbete dahil oldu:
"Evet, babam çok haklı Doruk. Ayrıca ben sonsuzluğun keşfi içinde asla yok olmayacağımızı biliyorum. Annem bana doğa sayesinde bunu öğretti. Ne olursa olsun güvende olduğumu biliyorum. Her şeyin yolunda olduğunu da." 

İkulzar ve Muurik'i çok özlemiştim. En nihayetinde ikisi de benim hep burada olduğumu görürken onların beni özlemesini bekleyemezdim. Daha doğrusu bu süreçte beklenti kavramını dahi azaltmıştım. Her şeyin kozmik planın parçası olduğu düşüncesiyle huzur içinde yaşamak harika ötesiydi. İkulzar annesinin elini tutarak gözlerinin içine tek kelime etmeden bakmaya başladı. Tebessüm ederek onları izliyordum. Birkaç saniye sonra Lotuprana, buraya geldiğimiz yöne doğru yöneldi. 
"Biraz yürüyüşe ne dersiniz?" 

Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin