57. Bölüm

9 6 0
                                    

İçinde bulunduğum bu kozmik serüvenin başlangıcında aldığım hiçbir nefesin farkında değilken, şimdi onun tanrısallığını bedenim, zihnim ve ruhumla görüyor ve aldığım her nefesi koşulsuz sevgiyle kutluyordum. Ayrıca, yaptığım yepyeni keşifler kozmik seyahatimi hızlandırıyor ve aynı anda birçok yerde bulunmamı sağlayacak kadar müthiş deneyimler yaşamamı sağlıyordu. Tüm bu sürecin içinde benimle birlikte dostlarımın olduğunu görmek ve onların da tekamüllerine şahit olarak yaşama aşk duymak ise işten değildi. Her şeyin yaşamın kusursuz planıyla ve en önemlisi, özgür irade ile ilerlediğini bildiğim için kalbim bir pamuktan daha hafif ve Güneş kadar sıcaktı. Güneş... onun özellikle Seyrulela'da kendime sarıldığımda benimle birlikte olduğunu hissetsem de onu gerçekten çok özledim. Ve birine öyle yoğun bir özlem duyuyordum ki... bu hissin kime ait olduğunu halen çözemiyordum; kendi kendimi engellemeyi ilk kez böylesine güçlü bir şekilde deneyimliyordum. 

Megfrela ve Seyrulela'yı ziyaretlerim art arda olmuş ve epey uzun sürmüştü. Fakat, ben bu ziyaretlerden hemen önce sinema salonunda, dostlarımla film keyfi yapıyordum. Ah, yaşayacağım bir sonraki deneyimi öyle merak ediyorum ki! 
İç sesimle yaptığım konuşma sırasında bir boşlukta olduğumu hissetmiştim. Ne Seyrulela'da ne başka bir yerdeydim; sesler kesilmiş, ortamın kokusu, hatta yer çekimi dahi kaybolmuştu. İç sesim gözümü açmaya hazırlanmam gerektiğini söylüyordu.  

"Doruk. Gözlerini açabilirsin."
Ses bir kadından geliyordu. Lotuprana'nın sesini andıran, son derece şefkat ve neşe dolu, fakat garip bir şekilde hep tanıdığımı hissettiğim bir sesti. Bu sese karşılık vermemek elde değildi. Sesle birlikte yine çok ama çok iyi tanıdığım, ancak, belki de bu zamana dek hiç karşılaşmadığım kadar gizemli, canlı, hatta evrenin özü diye adlandırabileceğim bir kokuyu hissederek tüm hücrelerimle birlikte yepyeni, müthiş bir deneyime adım attım. Evet, burası gerçekten yaşamın özü olabilirdi ve sanki Megfrela ve Seyrulela'nın dahi derinliklerinde yer alan bir boyuttu. 

Gözlerimi yavaş yavaş açarken göz kapaklarımın hafifliği karşısında şaşkına düştüm. 
"BURASI... BURASI DÜNYA!"

Gözümü açtığım an evimin önünde olduğumu fark ettim ve hiçbir şey bıraktığımdan farklı değildi. Ama... ama hislerim böyle söylemiyordu; bu serüvenin başlangıcında her şey gözüme Dünya'dan daha canlı görünürken şu an ne oldu da tam tersi bir hisse büründüm? Evet, Megfrela bıraktığım Dünya'dan çok daha canlıydı ve az önce ayrıldığım Seyrulela dahi bende bu hissi yaratıyordu. Ama şu an durum hiç olmadığı kadar farklıydı: Dünya tam olarak bıraktığım gibi olsa da hislerim burayı canlılığın tanımını yeniden yazdıracak kadar yaşam dolu kılıyordu. Bir rüya mı görüyordum, yoksa tüm yaşadıklarım mı rüyaydı ve ben aslında buradayken mi dünyadan kopmuştum? Tüm bu soruların yanıtını bulmam için öncelikle sakinleşmem ve az önce bana seslenen sese odaklanmam gerekiyordu. 
"Her şeyin yanıtını alacaksın Doruk. Öncelikle sana gerçekten Dünya'da olduğunu ve yaşadıklarının da gerçek olduğunu söylemeliyim. Ayrıca sen şu an sinema salonundasın. Tüm bunları ailem Megfrela ve Seyrulela'da deneyimlediğin için şaşırmadığını biliyorum. Ve sen... şu an Dünya ile konuşuyorsun." 

Onun son cümlesi ile topraktan ayak tabanıma, tabanımdan tüm hücrelerime bir merdiven gibi tırmanarak çakralarımın tamamını hissetmemi sağlayan ve özellikle kalbimi ve epifizimi benzersiz bir şekilde besleyen, ardından baş ucumdan çıkan enerji beni selamlıyor ve kutluyordu. Bu enerji öylesine güçlüydü ki, kaynağı kalbimden gelen göz yaşlarım ışığa dönüşüyor ve bu tarifsiz güce teslim oluyordu. Zihnimi kullanmaya çalışarak yaşadıklarımı yorumlamaya çalışmam mümkün değildi; bunu gerçekleştirme isteği dahi akıntıya karşı yüzdüğümü hissettiriyordu. Koşulsuz sevgiden doğan özle akış nehrinin sınırsız gücüyle birleşme dürtüsü DNA'mda henüz keşfedemediğim, ama varlığını hissettiğim o yerden dalga dalga geliyordu. Saniyeler geçmeden, kaynağını bilmediğim altın sarısı ışığın gözlerimin önünde belirmeye başladığına şahit oldum. Bu ışık gözü kör edici derecede şiddetli parıldamasına rağmen ona bakabiliyordum. O güçlendikçe bedenim zihnime, zihnim de ruhuma karışıyordu ve ben altın sarısı kusursuz ışık her şeyi tamamen kapladığı an tamamen onunla birleştim.

Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin