61. Bölüm

16 5 0
                                    

Yapbozumu tamamlayan tüm parçalarla yaşamı ve yepyeni parçaların gelişini kutlarken içinde bulunduğum vecit hali ile kainatın koşulsuz sevgi barındıran benliğine durmaksızın teşekkür ediyordum. 

O sırada tüm tenimi çepeçevre saran bir dürtüyle karşılaştım. Bu, daha önce tanımladığım bir dürtüydü, ancak farklılıklar seziyordum; hatırlamam gereken bir durum vardı ve Dünya tek kelime etmeden beni izliyordu. Sesli düşünmeye başladım:
"Bu his... evet, kısa bir süre öncesine dek yaşadığım, ama kontrol edebildiğim ve halen etmekte olduğum bir dürtü bu. Bu... Ah, geri dönüyorum! Evet, hiçbir yerden ayrılmadığımı ve realitede mesafenin olmadığını biliyorum, ama ne demek istediğimi anladığına eminim. Çocukların yanına, filmi kaldığım yerden izlemeye gidiyorum; çok ama çok büyük bir birikimle birlikte... Biliyor musun? Bu hissi ilk yaşadığımda gerçekten daha gerçek olduğunu düşündüğüm Megfrela'daydım ve uyandığımda aklımı kaçıracağımı sanmıştım. Geri gitme sinyalini aldığımda, o güce karşı direnemeden teslim olurken bu sinyal bende pozitif etkiler bırakmıyordu, sadece akışın içindeydim. Fakat, şimdi gelen bu sinyalin derinliklerinde senin sesini işitiyorum. Ah, yoksa o gün de mi..." 
"Evet Doruk, o gün de bu sinyali veren bendim. Söylediğim gibi, senin hep yanındaydım ve attığın her adımın olması gerektiği için gerçekleştiğini biliyorsun. İki sinyal de birbirinden farksız; yalnızca sen farkındalığın farkına vararak derinden gelen sesi, benim sesimi işittin. Sen hepimizin en derinlerinden gelen saf yaratıcı gücün sesini işittin ve kozmik serüvenin ilk adımını kusursuzca tamamladın. Kusursuzca dedim çünkü hatalar da kusursuzluk okyanusunun içindeki planlardır, değil mi? 
Yeni serüvenin aslında daima içinde bulunduğun bir serüven ve bu macerada hem benimle hem tüm insanlıkla hem de Megfrela, Seyrulela ve tüm kozmos ile birliktesin. Bir an olsun bu birliktelik bozulmayacak."

"Hiçbir ötekileştirme düşüncesi olmaksızın herkesi ve her şeyi koşulsuz seven yaratıcı güç her zaman bizimle. Bu bilinçle hareket etmek beni korkusuz ve son derece güvenli kılıyor. Öyle ya, her şey ve herkes birken korktuğum ancak kendimden ibarettir ve ben kendimi seviyor, korkularımın özündeki sevgiyi görebiliyorum. Bunu hepimizin başaracağını da biliyorum."

Dünya gülümsedi:
"Hadi, sonsuzluğa koşalım!"

Dünya'nın sözüyle birlikte derinliklerimden gelen sinyale doğru ilerlemeye karar verdim. Bu kararla birlikte bedenim saliseler dahi geçmeden altın rengi ışığa büründü ve gözüm yalnızca ışıkla kaplandı ve zihnim yeniden ruhumla bütünleşti. 

Işık dönüşüme girdiğinde gördüğüm ilk görüntü beyaz perdeydi ve o an sinema salonunda, Eda ile Savaş'ın yanında olduğumu anladım. Tahmin ettiğim üzere Megfrela'ya gideli bir an dahi geçmemişti; giderken fark ettiğim sahnenin kaldığım yerden devam etmesinden bunu anladım. Eh, belki Megfrela'ya gidiş dürtüsüne kapıldığımda son film karesinin farkında değildim, ama hislerime hiç olmadığım kadar çok güveniyordum. 

Artık ardımda kalan kapıyı tamamen kapadığımı ve hep birlikte yeni, hepimizi bekleyen bir kapıdan içeri girdiğimi biliyordum. Hiç kimseye veda etmeden hep beraber yepyeni serüvenlere atılacağımı bilmek öylesine dingin ve güçlü hissettiriyordu ki, kalbimden gelen sıcaklıkla birlikte eriyip kaybolmak işten değildi. 
Eda ve Savaş'ı öylesine özlemiştim ki, kolumu uzatıp hem Eda'ya hem Savaş'a ulaşmayı ve onlara sarılmayı başardım. Ağzım resmen kulaklarıma varıyordu, gözlerim dolu doluydu. İkisi de bendeki vecit halini fark ettiklerinde şaşırmaksızın gülüştüler ve hepimiz birbirimize sımsıkı sarıldık ve filmi izlemeye devam ettik. 

Film sona erdikten sonra yürüyen merdivenlerden indiğimizde, Eda ile Savaş kitap markete gitme teklifinde bulundular. Onların bu teklifini kabul etmek üzereyken bize epey uzak bir yerde birinin hareket etmeksizin durduğunu fark ettim. Hislerim onun Emirhan olduğunu ve benimle görüşmek istediğini söylüyordu. İkisinin de omzuna dokunarak söze girdim:
"Size birazdan eşlik edeceğim, zaten Eda Hanım'ın yarım saatten fazla kalacağını biliyoruz, değil mi" diyerek hem ortamı ısıttım hem de içtenlikle gülmeye başladım. 
"Sizin de benden aşağı kalır yanınız yok Doruk Bey!" diye karşılık verdi Eda kahkahalarla. Hep beraber gülüştük ve onlar kitap markete girerken ben de hızlı adımlarla Emirhan'a doğru ilerledim. Hislerimde yanılmadığımı biliyordum, yaklaştıkça onun olduğunu ve bana doğru adım attığını anladım.

"Emirhan?" 
Emirhan tek kelime etmeksizin bana sımsıkı sarılmaya başladı. Onun yaşanan her durumdan haberdar olduğuna şaşırmamalıydım. 
"Sen gerçekte kimsin Emirhan?" Emirhan gülümsedi. 
"Bunu sen yanıtlayabilirsin Doruk, tıpkı her şeyi yanıtlayabileceğin gibi. Seninle gurur duyuyorum.
Buraya iki geliş sebebim var: birincisi, seni kutlamak. İkincisi ise, buradan ayrılacağımı, fakat senden asla ayrılmadığımı söylemek." Emirhan sözlerine devam ederken aldığım nefesler beni dingin kılarken bilincin akışını hissetmemi sağladı. Emirhan'ı açıklama yapmasına gerek kalmadan anlamaya başladım. O benim rehberimdi! 
"Sana her şey için teşekkür ederim; hiçbir zaman yanımdan ayrılmadığını ve bu macerada birlikte olduğumuzu şu an anlıyorum, ama buna hiç şaşırmıyorum çünkü sen bana daima rehberlik yaptın ve ardımdaki kapıyı kapatmama öylesine net bir şekilde yardımcı oldun ki... iyi ki varsın!" Emirhan beni başıyla onaylarken parmağıyla kitap marketin olduğu yeri gösterdi:
"Onlar da senin rehberin, tıpkı senin de onların ve bizim rehberimiz olduğun gibi... Evet, benim ait olduğum yer Dünya değil, ama dilediğim zaman burada bedene bürünebileceğimi ve seninle her yere gelebileceğimi bilmeni istiyorum. İçinde bulunduğum boyutlararası yolculukta rehberin olmayı bir an olsun bırakmayacağım Doruk. Ayrıca devasa bir şelaleden akan her bir su damlası kadar rehberin var, tıpkı her insanda olduğu gibi. Tüm bunlar sana biliş olarak gelecek. Artık ötesini öğrenmeye hazırsınız; sen de, tüm insanlık da... 

Emirhan cümlesini tamamladığında arkasını döndü ve kalabalığa doğru yürümeye koyuldu. Burası iğne atsam yere düşmeyecek kadar kalabalıktı ve kalabalığa girerek gözden kaybolduktan sonra onun bedenini göremedim. Buna pek gerek yoktu, ondan bir an olsun uzak değildim. 

Görüşme sonlandıktan sonra kitap markete girdim ve tam tahmin ettiğim gibi Eda ve Savaş'ı bilim kurgu rafında buldum. 
"Dur tahmin edeyim, şu lacivert kapaklı kitapta karar kıldınız, değil mi?"
"Evet Dorukçuğum, canım benim; bir şeyi de bilmesen olmaz." dedi Eda dişlerini gıcırdatarak. Ardından dayanamayarak kahkaha attı ve "Doruk, süper bir kitap, baksana!" diyerek hayran hayran kitabı gösterdi. Savaş da Eda'nın kahkahalarına karşılık vererek söze girdi:
"Çok eskiden bilim kurgu rafında kitapları incelerken hep 'Keşke ben de bir bilim kurgu evreninin, fantastik bir evrenin içinde olsam.' diye iç geçirirdim. Bu düşünceler yıllar içinde son buldu tabii. Şimdi ise kaybettiğim umudumu geri kazandım, biliyor musunuz?" Savaş'ı çok iyi anlıyordum. O da Eda da yepyeni deneyimler için hazırdı. Gülümseyerek söze girdim:
"Birazdan anlatacaklarımın ardından zaten her şeyin mümkün olduğu fantastik bir bilim kurgu dünyasında olduğumuzu anlayacaksınız. Işığınızı çıplak gözle görebiliyorum ve öylesine heyecanlıyım ki çocuklar..." Cümlemi yarıda kesip çok derinden nefes alarak devam ettim:
"Hayallerinizin anında tezahür edebileceğini göreceksiniz. Hadi, buradan çıkalım ve sonsuzluğa koşalım!"

Dışarı çıktığımızda gökyüzünün tozpembe olduğunu gördüm. Gökyüzü tıpkı kendimi sinema salonunda bulmadan önce, Dünya ile yaptığımız sohbetteki gibiydi ve kuşlar kanat çırpmadan havada süzülüyor, yaşamı kutluyordu. Hava öylesine dingindi ki, bunun bir mesaj olduğunu düşünüyordum. Ve Dünya... o, artık bana her zerresiyle gerçekliğin ta kendisi olarak görünüyordu. Gökyüzüne ağzım kulaklarıma varırcasına mutlu bir şekilde bakarken onlara maceranın devamını anlatma zamanının geldiğini hissettim ve gözlerimi gökyüzünden ayırmadan söze girdim:

"Size anlatmak istediğim bir şey var çocuklar."

Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin