28. Bölüm

27 6 0
                                    

Bir saat sonra...

Cümlemi tamamlamamla Savaş, elindeki boş pet şişeyi üst kısmından bastırarak büzdü ve bir metre uzağındaki çöp kutusuna fırlattı. Şişeyi bu şekilde büzmesi onun alışkanlığıydı, fakat bu seferki hareketinin heyecanlı bir tavırla olduğu yüzünden okunuyordu. Başarılı atışının ardından üçümüz de sağ elimizi yumruk yaparak birbirimizinkilerle birleştirdik. Yaşadıklarımı tek solukla anlatıp bütünlüğü bozmak istememiştim ve bu etki, onların tıpkı benimle birlikte hem Seyrulela'da hem de Megfrela'da olmasını sağlamıştı. Bu yüzden dünyaya dönmeye çalışırcasına garip hareketler yapmaları anlaşılabilirdi; Savaş'ın pet şişeyi sıkıştırması ve Eda'nın saçlarıyla verdiği imtihan gibi...

"E hadi, göstersene bileğini oğlum?" Eda'nın sabırsızlığı üstel hızla artıyordu. Ürpererek ince kot ceketimin sol kolunu sıyırdım.
"BEN BU ŞEKLİ BİLİYORUM!"

Eda'nın bağırmasıyla tüm kafe yerinden sıçradı. Bir anda eline telefonunu aldı ve arama motoruna girerken "Affedersiniz!" diye tekrar bağırdı. Kesinlikle çok heyecanlıydı. Savaş ise bu şekli ilk kez görmüşçesine bakıyordu.
"Bakın, her yerde bu şekil var, HER YERDE!"
Eda heyecanını dizginlemeye çalışırken "Keşke Megfrela'daki yaşam çiçeği konusunu açtığımda onlara bileğimi gösterseydim." diye iç geçiriyordum.
"Lotuprana'nın sana yaşam çiçeğinin ne anlama geldiğini söyleyeceğini belirtmişlerdi, fakat net bir açıklama yapmadın. Sana yaşam çiçeği ile ilgili tam olarak ne söyledi?" Savaş'ın sorusu son derece mantıklıydı, çünkü şeklin bileğimde belirmesinin eseri olduğunu düşündüğüm Lotuprana, konuyu Lotus'a ve koşulsuz sevgiye getirmiş, hayatımda yaşadığım en büyüleyici deneyimin içinde olmamın mimarı olmuştu.
"Ya şeklin ne anlama geldiğini açıklamak yerine yaşam çiçeğini tam anlamıyla yaşamanı istediyse? Kısa süre içinde yaşadığın peri masalı misali deneyimlerin derinliğinde kusursuz anlamlar yatıyor olabilir Doruk." Onun bu sözü bana Emirhan'ın, onunla tanıştığımız günlerde söylediği bir sözü hatırlatmıştı:
"Tek bir doğru yoktur, cevap alarak sonsuz yanıttan yalnızca birine erişmiş olursun. Alacağın yanıtlar cevabın değil, sorularının ve yaşamın içinde saklı."
Emirhan geleceği görüyor, konuşacağımız konuları planlıyor gibiydi ve bu son derece korkutucuydu. Ondaki gizeme odaklanmak yerine içinde bulunduğumuz durumda olmaya devam ettim; odaklanma özelliğimi kazanmamdaki rol yine Emirhan'a aitti.

Söze girmek üzereyken kafeden, çok yakınımdan bir melodinin geldiğini fark ettim. Ses öylesine doğal ve huzurluydu ki, kuracağım cümleyi yok sayıp müziğin büyüsüne kapıldım. Müziğe yatkınlığım vardı, ancak en sevdiğim enstrümanlar olan arp, piyano ve bambu flütte dahi bu derinliği yakalayamamıştım. Saniyeler ilerledikçe gözüm istemsizce kapandı, kolumda beliren yaşam çiçeği dövmemin olduğu kısım titreşmeye başladı ve tıpkı Megfrela'daki gibi karanlık yerini envaiçeşit renge bıraktı. Fakat bu sefer gördüğüm, dış çevre değil, enstrümanın notalarıydı! Müzik benimle tamamen iletişim kuruyordu! Zihnimin algılayamadığı, ruhumun ise tamamen benimsediği bir iletişimdi bu.
"Bu enstrüman da ne böyle, ilk kez görüyor ve işitiyorum!" Eda'nın tepkisi ile bir anda dış dünyaya geri dönüp istemsizce enstrüman çalan adama doğru yaklaştım. Adam kırk beş yaşlarında, hafif kır ve uzun saçlı, sakallıydı; entelektüel bir görünüme sahipti. Ona, daha doğrusu çaldığı enstrümana yaklaştığımı fark etti ve istifini bozmadan melodiyi çalmaya devam ederek parçayı sonlandırdı.
"Kalimba."
İlk kez duyduğum, benzersiz bir isimdi bu. Bir an için kendi isminin olup olmadığı konusunda tereddütte düşsem de enstrümandan söz ettiğine emindim. Ne soracağımı öngörmesi doğaldı, fakat sükuneti, beni çaldığı enstrümana daha da çekmeyi başarmıştı. Tuşları olan, ahşaptan yapılan, sesi arpı anımsatan, fakat yepyeni bir boyutun anahtarına sahip olurcasına ihtişamlı bir sese sahip bir enstrümandı. İçinde bulunduğum şok ile tek kelime dahi kuramazken adam tekrar söze girmeye hazırlandı.
"Gerçek müziğin farkına varan ve onun ardındaki sırrı çözebilenler, bütün evren ile aynı frekansta titreşir ve her şeyle anlaşıp, konuşabilirler. (Inayat Khan)"

Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin