46. Bölüm

12 5 0
                                    

Bir süre sonra yürümeye devam ederken, Megfrela'ya ilk geldiğim zamanlarda merkez şehri uzaktan gördüğüm kısma ve arkasında kalan sahile çok yakın olduğumu hissettim. Bu his, birkaç saniye sonra çıktığımız beş metrelik rampanın ardından tezahür etti. Yaşadığım sessizlikte gelen bilgi bana hislerin de gerçeğin ta kendisi olduğunu vurguluyordu; tıpkı Lotuprana'nın da söz ettiği gibi. Artık hislerimle çok daha bütün olmam ve bu realiteyi görebilmem gelecek hakkındaki görüşlerimi de değiştirmişti. Öyle ki, her şeyin daima şimdide var olduğu gerçeği, geleceği daima bizim yaratacağımızı söylüyordu. Bunu herkes yapıyordu. Örneğin, kilo vermek isteyen biri zayıf olduğunu imgeledikten sonra bu işlemin gerçekleşmesine niyet ederek ve onu yeteri kadar arzulayarak tüm hücrelerine zayıflaması gerektiği komutunu veriyordu ve böylelikle zaman çizgisini değiştiriyordu. Geleceği şimdide şekillendirmek kesinlikle çok eğlenceliydi. 

Merkeze vardığımızda, onların evine yönelmeden direkt merkez yapıya doğru ilerledik. Yaşama karşı değişen bakış açım öylesine değişmişti ki, bu değişiklik Megfrela'nın merkezi şehrini çok daha ihtişamlı görmemi sağlamıştı. Resmen tüm evler birbirinden farklı ve birbiriyle bağlantılıydı; bu bağlantılar tüm enerji akışını daim kılıyordu. Her ev toprakla bütündü ve diğer evlerle kurdukları enerji bağı, toprağa ve yer altına müthiş katkı sağlıyordu. Tıpkı su döngüsü misali gezegende ev- toprak döngüsü vardı ve her şey birbirini besliyordu. Ayrıca toprak ve birbirleriyle bağlantı kuran evlerin toplam enerjisi, merkez yapıyla birleşiyordu. Yani, merkez yapıya yalnızca evler değil, tüm Megfrela bağlıydı. Merkez yapının içinde ne olduğuna odaklanmadan kendimi kozmik dostlarıma verdim. 

"Tüm Megfrela doğaya açılmış, çok az kişi var." dedi Muurik tebessüm ederek. Onların bu enerjisi beni gerçekten büyülüyordu. 
"Megfredor'a girmek için sabırsızlanıyorum. Oraya ikinci kez gireceğim." diyerek adımlarını hızlandırdı İkulzar. Lotuprana gülümseyerek söze girdi.
"Onun Megfredor'a ilk gelişi harikaydı. Çok şaşırmıştı, tıpkı her Megfrelalı gibi. Megfrelalılar buraya kendilerini hazır hissettiklerinde girerler. İkulzar ise Megfredor ile çok erken tanıştı. O, doğduğunda tüm Megfrela'yı keşfetmeye öyle hazırdı ki, Muurik onun bu saf enerjisini gördüğünde Yılkapi batıp tekrar doğana dek mutluluk göz yaşları dökmüştü. Aslında bakarsan Doruk, tüm Megfrela bu hisle doğar ve yaşamına devam eder; fakat İkulzar'ın henüz doğduğu anda kelimelerin ötesinde bizlere verdiği his, tüm evreni masmavi bir renge bürüyecek kadar güçlüydü. 
Biliyor musun, Megfredor'a isteyen herkes sınırsızca girebilir, fakat içgüdüsel olarak buna ihtiyaç duymaz. Megfredor, onunla tanışan herkese an'da kalmanın ve sonsuz keşfe çıkmanın önemini koşulsuz enerjisiyle hissettirir. Megfredor canlı Doruk, tıpkı herkes ve her şey gibi. Fakat onun içine girdiğinde gerçekten şaşıracaksın. Onu sessizliğin sesine bürünüp görmek istemediğini biliyorum. Gerçekten sürprizleri seviyorsun. Evet, artık girebiliriz." 

Megfredor'a çok yakındım ve onun canlı görünümünün ötesinde, ona yaklaştığım her adımda içimdeki saf beyaz ışığın daha da parıldadığını seziyordum. 
"Buranın bir kapısı yok mu?" diye sordum heyecanlanarak. Sihirli bir dünyanın merkezinde olmalıydım. 
"Yürümeye devam et Doruk." İkulzar'ın yanıtıyla üçü de ilerlemeye devam etti ve Muurik bir anda bana doğru yönelerek "Hadi Doruk, Megfredor'un bir kapıya ihtiyacı yok." dedi. Şaşkınlıktan gözlerimi olabildiğince açarak en saf kahkahaları atmaya başladım. Etrafım toz pembe görünüyordu; modum bu yanıtla birlikte kat be kat yükselmişti. Hızlı adımlarla onlara yetiştim ve elimi Megfredor'a doğru uzattım.  
"Bu, bu his..." Megfredor'a dokunduğumda elim maddenin hiçbir haline temas etmemişti, hatta bir yoğunluk dahi yoktu. Ama elimin temas ettiği andan itibaren tüm bedenim, içimdeki saf beyaz ışıkla bir olmuştu ve gözümün açık ya da kapalı olduğunu fark edemeyecek kadar güçlü beyaz ışığın etkisinde kalmıştım. Artık bu ışığın ta kendisiydim! Tüm hücrelerime yaşam veren o enerjinin sonsuzluğundan çektiğim ilk nefesle birlikte ileriye doğru büyük bir adım attım. Artık tam anlamıyla Megfredor'un içinde olduğum bilincinden başka hiçbir düşüncem kalmamıştı. 

Işıki yerini görüntüye bıraktı. Fakat burası hayal ettiğim bir yer değildi. Bir binanın içinde olmam gerektiğini düşünürken, ucu bucağı olmayan, ayaklarımın dahi yere basmadığı, çevremin tamamen Megfrela'nın doğası ile kaplı olduğu bir yerdeydim. Havadaydım ve Megfredor'a girdiğim tüm kozmik dostlarım yanımdaydı. Havada nasıl belirdiğimi ve bir binanın içine gireceğimi düşünürken nasıl kusursuz Megfrela manzarasına kuşbakışı baktığımı tahmin dahi edemiyordum. Hiç kimse benim şaşkın bakışlarıma sözleriyle karşılık vermezken, "Hoş geldiniz." şeklinde bir ses işittim. "Bu ses... Bu ses benim sesim!" 
Lotuprana tebessüm ederek beni yanıtladı:
"Buraya gelen herkes kendi sesini duyar Doruk. Bildiğin gibi, seslerimizin sonsuz derinliğinde de biz biriz. Bu arada, Megfredor ile değil, Megfrela'nın bizzat kendisiyle iletişim kurmaya hazır mısın? Megfredor yalnızca Megfrela ile direkt iletişim kurduğun bir geçitten ibaret. Ayrıca Muurik'in de dediği gibi Megfrelalıların hayatta kalmaları için tercih ettikleri bir yapı. Tüm sorularının yanıtını alacaksın." 

Onu daha iyi anlıyordum. Kendi sesimle iletişime geçeceğim için içimde garip bir heyecan vardı. Birkaç saniyenin ardından çok derin bir sessizlik oluştu ve hemen sonrasında duyduğumuz sesler hafifçe esen rüzgar ile yanımızdan geçen kuşlara çok benzer canlıların sesleriydi. Tüm doğa tıpkı Megfredor'a girmeden önce yaşadığım görüntüler ile aynı gerçeklikteydi. Gelen sese karşılık vermeyi arzu ettim ve söze girdim:
"Beni duyuyor musun?" 
"Evet Doruk." Onun ilk seslenişinin kaynağını içinde bulunduğum fantastik dünyanın verdiği heyecandan dolayı fark etmesem de, şu an bu sesin bedenimin tam merkezinden geldiğine emindim. 
"Bana tam olarak ne olduğunu açıklayabilir misin? Ben gerçekten Megfrela ile mi iletişim kuruyorum?" 
"Şaşırdığını biliyorum. Bu serüvende daima yanındaydım Doruk. Ben keşfettiğin Morlesarpha ve Morlerosa'yım; sımsıkı sarılarak karmik fobini yenmene yardımcı olan Taygaler'im. Buraya ilk geldiğinde ayağının dibinde seni seven Silikisyon'um. Dünya'ya götürdüğün okyanusla karışan kumun ta kendisiyim. 


Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin