5. Bölüm

53 11 5
                                    

"İstersen şimdi gidebiliriz. Şekil hazır!"

İkulzar'ın kumdan hamurla yaptığı şekli gördüğümde, sürrealist bir sanat eserine bakıyormuşum hissine kapıldım; şeklin ne anlama geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu, fakat tüm ruhumu tatmin edercesine büyüleyici bir görünüme sahipti. Ağaç görünümlü bir şeklin içine düzinelerce küçük, fakat uzaktan göründüğünde bütünlük katan şekiller eklemişti. Her bir bütünlük birbiriyle bağlantılıydı, dolayısıyla bütünlükler içindeki küçük parçalar da birbiriyle etkileşim içinde görünüyordu. Şekle bakıldığında tıpkı küçük eklemeler gibi onlarca anlam çıkarılabilirdi. Birkaç dakika içinde böylesine detaylı bir çalışmayı nasıl yapabilirdi?
"Bunu gezegenin ve Yılkapi Sistemi'nin anahtarı olarak algılayabilirsin. Bahsettiğin kavramların ne olduğunu anlamadım, ama sana yardımcı olmak istiyorum. Hadi, hava kararmadan yolculuğa çıkalım."
İkulzar'ın sistematik düşünce yapısı beni kendine hayran bıraktırmıştı. Megfrela'da var oluş zamanından dolayı gelişmiş bir medeniyet olmadıklarını düşünüyordum, fakat temelleri o kadar sağlamdı ki, bize göre oldukça kısa bir süre içinde sistemlerini tam anlamıyla keşfedebilirlerdi.
"Gitmek için sabırsızlanıyorum!"

Gece yumuşak bir iniş yaptığım doğal rampanın önündeydik. Düştüğüm noktadan dümdüz ileriye gidecektik. On beş adım attıktan sonra ayağımın dibinde ilginç sesler duymaya başladım; ilk gördüğüm rüyada, mağarada bulunan şirin dostum buraya gelmişti!
"İkulzar, bu şirin yaratığı buraya geldiğim ilk gün görmüştüm. Nasıl bir tür olduğunu çok merak ediyorum." Dedim. Küçük dostum söze girdi.
"O, Megfrela'nın en savunmasız canlı türlerinden biri. Doğa dostu ve çimenlerin ürettiği besinlerle hayatta kalıyor. Geçmişte, gezegenin balta girmemiş yerlerinde yaşıyorlardı, fakat yırtıcılar yüzünden bu kısma yerleştiler. Burası güvenli bölge, şiddet göremezsin; tüm savunmasız canlı türleri burada. Fakat balta girmemiş yerde kendini savunabilen canlılar doğal yaşamı koruyarak besin zincirini dengede tutuyor. Silikisyonlar, yani bu küçük canlılar ise beslenme şekillerinden dolayı diğer türlerle etkileşim kurmak zorunda değiller. Bu yüzden, onların buraya yerleşmesine yardımcı olduk." Diye açıkladı İkulzar.
"Ne? Çimenler nasıl bir besin üretiyor olabilir ki?" Aklıma takılan tek soru buydu, çünkü yabani ve vahşi yaşam bu gezegende de Dünya'nınkine benzerdi. Sorumu tamamladığımda İkulzar yere eğilip benim de ona eşlik etmemi rica etti.
"Bak, tüm çimenler birbirine bağlı."
"Evet, gece dikkatimi çekmişti. Bağlı olmayan parçalar besin üretmeye mi yarıyor?"
"Kesinlikle! Gündüzleri besin üretimi yaparken, geceleri dinleniyorlar. Silikisyonlar ise üç Yılkapi gününde bir beslendiği için biriken besinleri sorunsuzca tüketiyorlar." Diye devam etti İkulzar. Aklımda yepyeni bir soru işareti belirmişti.
"Peki neden bu besinleri göremiyoruz? Zeminin çoğu çimenlerden oluşuyor gördüğüm kadarıyla."
"Şekli düşün."
"Küçük şekillerin oluşturduğu bütünlükler ve her bir bütünlüğün diğerleriyle bağlantılı olmalı..." Sesli düşünüyordum. Cümlemi tamamladığımda İkulzar'ın yüzünde oluşan tebessüm tüm gezegenin ısısını artırabilirdi.
"Buradaki çimenler birkaç adım sonra göreceğimiz yere ürünlerini bırakıyor. Biliyor musun, gezegendeki çimenler koloni halinde, fakat birbiriyle mükemmel bir ahenk içinde çalışıyor. Hiçbir çimen birbirine zarar vermeyi düşünmüyor, aksine binyıllardır birbirlerini koruyorlar; birbirlerine o kadar bağlılar ki... Megfrelalı olmak onur verici!"
İkulzar sözünü tamamladığında en içten tebessümümle ona karşılık verdim. İlerlemeye devam ettik. Birkaç metre önümdeki dar geçitten çıktıktan sonra İkulzar beni durdurdu ve parmağıyla gösterdiği yere bakmamı istedi.
"İNANILMAZ! Yüzden fazla silikisyon burada ve tüm silikisyonlar birbirine zarar vermeden, on civarı devasa yaprakla besleniyor. Yapraklar Dünya'daki yapraklara benzese de tıpkı Megfrela'daki çimenler gibi küçük dallar çıkarırcasına yapraklar çıkarmış. Ayrıca her yaprak o kadar kalın ki, her bir silikisyon burada rahatlıkla doyabilir." Yaptığım yorum İkulzar'ı heyecanlandırmıştı, o da Dünya'yı oldukça merak ediyordu. Fakat sabırlı bir karaktere sahipti, zamanı gelince ona gezegenimden daha detaylıca söz etmek istiyordum.

Adımlar attıkça irili ufaklı onlarca canlı türü görmeye başladım. Her bir canlı birbirinden tamamen farklıydı, fakat hepsinin ortak özelliği sevgiden ibaret olmalarıydı. Hepsinin yüzünde sıcacık bir tebessüm vardı, bunu en duygusuz canlı dahi idrak edebilirdi. Canlılar rengarenkti, dünyada çok ama çok nadir bulunan tonları barındıranlar vardı. İki ayaklı, fakat iri kanatlı, rahatlıkla ağaçtan ağaca uçabilen canlılar dahi görmüştüm; hiçbiri yırtıcı değildi.
"Onlar nasıl besleniyor?" Diye sordum.
"Kimi ağaç yapraklarından, kimi ağaç gövdesinden, kimi silikisyonların beslendiği yaprakların küçük dallarından... O kadar çok çeşit var ki, hepsini anlatırsam hava kararmadan macerayı tamamlayamayız. Aslında ben maceranın daima devam etmesini istiyorum, keşke kalsan. Rüyada olduğunu söylediğin için her an yanımdan kaybolmandan korkuyorum." Diye açıkladı İkulzar hafif hüzünlü bir yüz ifadesiyle. Onun hüzünlendiğini gördüğümde, ister istemez maceranın noktalanacağını fark ettim ve kelimeler boğazımda düğümlendi. Bir süre konuşamadım, kendimi toplamalıydım.
"Buraya bir daha gelemeyeceğim ne malum? İki gün öncesine dek buranın var olup olmadığını bile bilmiyordum. Dünya'da bir dostum var, adı Eda. O bana buraya tekrar gelirsem doğaçlamam gerektiğini söylemişti. Ben de bunu uyguluyorum. Sonsuz olasılığın içindeyiz, ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yok. Anın tadını çıkaralım, olur mu?"
"Onunla tanışmak isterdim, selam söyler misin?"
"Selam mı? Selamlaşmak da evrensel bir olgu desene..." İkimizin de yüzü eskisi gibi gülmeye başladı. "Söylerim tabii ki." Diyerek sözümü tamamladım.

"Çok kısa bir süre sonra şaşırabilirsin. Hazır mısın?" Diye sordu İkulzar heyecanlı ve neşeli bir ses tonuyla. Sorduğu sorunun ne anlama geldiği hakkında bir fikrim olmasa da "Hazırım!" Diye karşılık verdim. Önümüz uçurumdu, ama İkulzar oraya doğru yürüyordu.
"Merak etme, merdivenlerden ineceğiz."

Adımlarım sonlanmıştı. Gerçek olarak algıladığım yerden daha gerçek görünen bu düşler gezegeninde, gelişmeye başlamış bir medeniyetin devasa adımlarının atıldığı fantastik şehirle karşı karşıyaydım! 

Kozmik (Kitap & Sesli Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin