22.bölüm

15.9K 644 21
                                    

Instagram:dolunaayyz

Bir gün sonra emreyi taburcu etmişlerdi. Şuan ise akşam olmuş yemek yiyorduk. Emrenin önüne brokoli koyduğumda yüzünü buruşturarak haşlanmış brokolilere baktı.
"Ben bu küçük yeşil ağaçları yemem."
Kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Yok öyle bir şey yiyeceksin, hatta yiyeceğiz. Emreye destek olma amaçlı ne yapıyoruz biz de brokoli yiyoruz. Dur bak ben şimdi onun üstüne yoğurt dökeceğim tadı güzel oluyor öyle."

Ayağa kalkıp yanına gittim. Önünde ki yoğurt kasesini alıp güzelce gezdirerek brokolinin üstüne döktüm. Elime çatalı alıp bir parça alıp emreye uzattım.
Gülümseyip ağzını açmıştı. Onun bu haline kıkırdayıp çatalı ağzına soktum. Bebek gibiydi işte, böyle diyince kızıyordu ama öyleydi.

"Of ya ben kabul etmiyorum yemeyeceğim! Bune be!"
Mervenin söylediği şey üzere göz devirip konuşmaya başladım.
"Birtanem sen kilo vermek istemiyor muydun? Al işte bak bu çok güzel kilo verdiriyor."

Merve bu dediğimle adeta yemeğe atlamıştı. Kilo takıntısı vardı ama kilosu yoktu. Bence gayet idealdi.
Egeye döndüğüm sıra beni eliyle susturup konuştu.
"Eğer yemezsem beni kuzey abiye söyleyeceksin o yüzden ellerine sağlık yen- yani maviciğim çok güzel olmuş canım."
Gülümseyip yemeğimi yemeye başladım.
"Canım diyen ağzını dikerim ege."

Emrenin tıslarcasına söylediği cümle karşısında gözlerimi devirdim. Hayır yani bu çocuğun sevgilisi var ve kardeşin.

"Annem şu halimizi görse kadıncağız kalpten gider. Hayatı boyunca bize bunları yedirmeye çalıştı yemedik sen yedirdin miniğim." Emrenin söylediği şeyle utansamda belli etmemeye çalıştım.
"Tadı güzel ama kabul edin. Her neyse hadi yiyin bakayım."
İyice anne moduna girmiştim. Hadi hayırlısı.


Yemeklerimizi yiyip odalara dağılmıştık. Daha doğrusu dağılmışlardı, elimde ki pansuman mazemeleriyle emrenin kapısını tıklattım.
"Gel."
Yavaşça içeriye girdiğimde emre sırtını yatak başlığına yaslamış bana bakıyordu.
"Pansuman yapmam gerek."

"Gel meleğim çekinme benden."
Düşünceli yarim benim. Gülümseyip yanına oturdum.
Tişörtünü çıkarmasına yardım edip yarasını açtım.
İçim bir tuhaf olmuştu, gözlerim dolmaya başlıyordu.
Kendime hakim olup yarayı temizlemeye başladım.
"Çok acıyor mu?"

"Acımıyor miniğim."
Yarayı temizleyip bandajı sardıktan sonra içimden gelerek yaranın üstünü öptüm. Artık her şeyi söyleme vakti gelmişti.
"Emre." Gözlerimi açıp ona baktığımda umutla bana bakıyordu.

"O gün kollarımda öyle yığıldığında ben eksik kaldım, beni bırakacaksın diye çok korktum, nefes almayı unuttum. Hani bana demiştin ya.
Senin gecende parlayan ay'ın olurum yarım, bu kalp senin için atıyor, seninle nefes alıyor,
seni seviyorum kalbim."

Gamzelerini ortaya çıkarıcak bir şekilde gülümseyip bana baktı.
"Seni seviyorum meleğim."
Ellerini yanaklarıma koyup okşadı. Anlımdan öptüğünde bir değişik olmuştum, huzuru bulmuştum belkide.

Beni göğsüne çektiğinde ben de kollarımı beline dolayıp oraya yer edindim. Gözlerimi huzurla kapatmıştım. Biraz böyle kaldığımızda emreden ayrılıp pansuman mazemelerini toplayıp kenara koydum. Emrenin kenardaki tişörtünü elime alıp emrenin üzerine dikkatli bir şekilde giydirdim.
"Benim gitmem gerek iyi geceler."
Arkamı dönüp gidecektim ki emre bileğimden tutmuştu.

"Gitmesen, bu gece benimle uyusan olmaz mı? Lütfen."
Çok tatlı bakıyordu ama..

Gülümsememe engel olmayıp "Bakma şöyle." dedim.
"Bakayım, bakayımki gitme lütfen miniğim."
Pes edip kabul ettim. Dikkatli bir şekilde yanına uzandım. Ellerim direk saçlarını bulmuştu.
"Saçlarını çok seviyorum. Askere gittiğin gün çok değişik gelmiştin gözüme, saçların yoktu, sakalların yoktu, başka birisi gibiydin." diyip kıkırdadım.

Gecenin Ay'ı/mahalle klasiği ~tamamlandı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin