Aklımda dolaşan soru kafamı kurcalıyordu.
Gerçekten bana çıkmamda yardım edecek mi?Şimdiye kadar sana yardım edeceğim diyenler sırtıma keskin bir bıçak saplamıştı.
Ve bu bıçaklar insanlara olan güvenimi de bir sel gibi alıp gitmişti...Neden şimdi olivia'ya güveneyim ki?
Ama seçeneklerimde kısıtlıydı.Ve olivia'ya güvenmessem buradan çıkmanın da bir yolu olmayacaktı...
Güçlerimi kullanmamak beni umutsuz hissettiriyordu.Buranın lideri birşey saklıyordu.Ama ne olduğunu hala öğrenememiştim.
Boş hücrede düşüncelerimle boğulurken Olivia tekrar yanıma geldi.
"Gece yarısı'nda seni çıkarmak için geleceğiz."
"Bekle.Bana anahtar olduğumu söylemiştiniz.Kapımı bulmak en doğal hakkım.Ayrıca bana taktığınız şu cihazı çıkarmanın bir yolu yok mu?"
"Şuan olmaz.Çok dikkat çekeriz.Gece yarısı olan isyanda kargaşadan birşey farketmezler.İşte o zaman seni çıkarıp cihazı yok edeceğim.Ve seni kapıya götüreceğim.Diğerleri onlarla ilgilenir..."
Peki anlamında kafamı salladım.Olivia da yanımdan ağır adımlar ile uzaklaştı...
Hücre de kalmaya hiç niyetim yoktu.Ama o kadar sağlamdı ki kaçacak yer de yoktu.
Olivia uzaklaşırken ona seslendim.
"Hey,olivia!"
"Evet?"
"Sizi neden bu deneye soktular?"
Yanıma yaklaştı.
"Bizi...yani...bize bir fareden daha kötü davrandılar."
Yüzündeki ekşi ifade ile şaşkınlığımı tutamadım.
"O gün herkesin ailesi ile yada kendi başına güzel vakit geçirdiğine eminim.Ben sokakta yürüyordum o gün...yani deneyin başladığı gün.fakat sonra gözlerim karardı.
uyandığımda ise kendimi burada buldum.
Bize görevler vermeye başladılar...
Görevler ilerledikçe herkesin huyları değişiyordu...gerçek maskeleri ortaya çıkıyordu.Bir ara birbirimizi öldürecek duruma gelmiştik...herneyse.Gitmem gerek..."Olivia'nın anlattıkları kafamı bulandırmıştı.
Ve uzun bekleyişim başlamıştı......
Gece yarısı başlamıştı.Oivia'nın sakin adımları ile ayakalandım.
Minik anahtarı kilide soktu ve beni çıkardı.
"Kolunu getir."
Yavaşça kolumu uzattım.Yuvarlak cihazı da o zaman fark ettim.Olivia acıyan bir ifade ile yüzüme baktı.
"Bana acımayı kes.Nasıl çıkaracaksın?"
"Şey... derine sabitledik...yani bıçak ile çıkarmam gerekecek."
Yüzümü ekşittim.Derimi yüzmesi gerekecekti.Ve bunu sessiz yapmamız gerekiyordu.
T-shirt'ümün bir kısmını yırtıp ağzıma yerleştirdim.
"Hadi."
Bu...o kadar acı vericiydi ki...kanım yavaş yavaş kollarımdan iniyordu.Ve benim sessiz kalmaktan başka çarem yoktu...
...
"Bitti."
Derin bir oh çektim.Yırttığım parçayı koluma sardım.
"Nereye?"
"Beni takip et.Kapı uzakta değil.Bizimkiler diğerlerini hallediyor."
Olivia'nın peşine takıldım.Odanın etrafına yayılmış ateşler metal duvarları aydınlatıyordu.Her yer duman olmuştu...
Olivia'yı takip etmeye devam ediyordum.
Sonunda ateşlerden çıkıp bana tanıdık gelen koridorlara gelmiştik."Çok yaklaştık.Takip etmeye devam et."
Paslı duvarlardan koşarak kurtuluyordum.
Ve bu ruhumdaki özgürlüğü canlandırmıştı.Bana tanıdık gelen bir gölge ile durdum.
"Neden durdun buraya gel!Peşimizden gelebilirler.Hızlı ol!"
Ama ben dona kalmıştım.Koridorun ucunda bana herzamanki alaycı gülümsemesi ile gülen,neon yeşili gözlerinde kaybolduğum poker...tam karşımda duruyordu.
Gözlerimden yaşlar dökülürken ne diyeceğimi bilemiyordum...
Yeşil ve siyah dumanlar arasında kaybolurken,ona doğru hemen elimi uzattım.
Arkamdan omuzlarıma dokunan tanıdık eller ile ağlamaya başladım.
"Sana hep güçlü olman gerektiğini söylemedim mi? yeşil.Sana sadece benim zarar verebileceğimi söylemedim mi?"
Bana yeşil denmesini o kadar özlemiştim ki...
Hemen dönüp ona sarıldım.Onun da bana sarılması uzun sürmedi.
"Yanındayım.Yanında olmaya da devam edeceğim.Ama bu yaptığın hiç hoş değildi yeşil!"
"Ne...ne yaptım?"
"Benim poker olduğumu unuttun yeşil.
Seni hep kurtaracağımı bilmen gerekiyordu.""Ama... biliyordum ki."
Alaycı bir şekilde güldü.
"Kızdığım şey bu değil."
Yakınlaştı ve kulağıma fısıldamaya başladı.
"Şu...adı neydi?Hah çakma poker!Onu öldüreceğim.Sana yaklaşmaya nasıl cesaret eder!?Gerçek bir psikopat benim gibi olur.Onun gibi ekmek bıçağı sallayanlar değil."
"James mi?"
"Adı her neyse, yeşil!"
Gülmeye başladım.Gözü koluma kaydı.
"Yaralandın mı?"
Elini kolumda gezdirdi.Gözlerini kapadı.Yeşil dumanlar kolumu sararken geldikleri gibi geri gittiler.Koluma baktım.Yara yok olmuştu...
"Bu sana özeldi,yeşil.Değerimi bil."
Gülmeye devam ettim.Kolumdan tuttu.Ve ilerlemeye başladık...
"Hey,Emily!Aşk anınızı bölmek istemem ama kapıya gitmemiz gerek."
"Yolu biliyoruz, sarı kafa."
Poker'in lakap takma sanatını asla unutamazdım.
...
İlerlemelerimiz sonunda bir çıkmaz sokağa vardık.Ve çıkmaz koridorda ki kapıya.
Kapının üstüne kazınmış motiflerden en çok ilgimi çeken S.S yazısı olmuştu.Bana tanıdık geliyordu...
Bu mektubu yazan kişiydi...Bana siyah zarfı yollayan kişi...
Bilekliğimi kilit olan alana yerleştirdim.Ve bileklik tam bir şekilde oturdu.Kapının etrafındaki çatlaklar mor bir ışık ile damarlardaki kan gibi ilerliyordu.
Kapının ağır sesi ile irkildim.Poker de bana hafif şaşkın ama belli etmeyen bir yüz ifadesi takınıyordu.
Kapı açıldı.Mor ışıklar saçan sonzuz ışık...
Bu başka başka bir boyuta açılan bir kapıydı.Ve diğer boyutta bizi ne beklediği hakkında hiçbir fikrimiz yoktu.
Kapıya bakarken anlamıştım.O gün bu gündü.Ve bugün yeni bir sayfa açacaktık.
Poker ile kapıya doğru ilerlemeye başladık.
İşte başlıyoruz...
♠Bu bölümün şarkısı ♠→G razy X Bebe rexha-Me, myself and I
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13.MINTIKA
Bilim KurguYıl~2020 Ben Emily; O gün arkadaşımın ölmesiyle tanıştım bu virüsle.İnsanlar ölüyordu.Acıyla hemde. 8,5 milyar kişiden 2.500 kişi kalmıştı koskoca dünyada...☣️ Kalan kişilerin özel güçleri vardı. Bende yaşıyordum.Benimde güçlerim vardı...❄️💓 Boştu...