4.Bölüm"Öküz! "

5.1K 248 61
                                    

Yine ben geldim hemide yepyeni bir bölümünen.

Ders çalışmam gerekiyor ve yurtta kaldığım için programada uymam gerekiyor. Elimden geldiğince hata yapmadan yazmaya çalışıyorum ama arada olabiliyor. Onlar için kusura bakmayın yazmak için geniş bir zamanım olsa gerçekten hata yapmamak için çok dikkat ederim ama sadece bikaçkere kontrol edebiliyorum.

Neyse işte.Bu bölümü bitanecik kuzenim moons_magic25 için.

Hepinize keyifli okumalar. İnşallah beğeneceğiniz bir bölüm olur. 😄😄

~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"İki şey sonsuzdur: evren ve insan aptallığı; ve evrenden emin değilim."demiş Albert Einstein. Ne güzel demiş. Evren sonsuz değildir. Çünkü bizim geldiğimiz yer belli, gideceğimiz yer belli. Ama insan aptallığı. Bu gerçekten sonsuz. İnsanlar çok farklıdır kimse aynı değildir. Belki benzerdir ama asla aynı değildir.

Buraya geleli bir hafta oluyordu. Artık eğitimler yavaş yavaş ilerliyordu. Her geçen gün buraya dahada çok alışıyordum henüz bir hafta olmasına rağmen.

Sabah saatlerinde gözlerime gelen güneş ışıklarıyla açtım gözlerimi. Kim bu perdeyi açık bırakmıştı allah aşkına?

On dakika boyunca kendime gelmeye çalıştım ve doğruldup bedenimi esnettim.Yatağımın yanında, şarjda olan telefonumu alıp saate baktığımda oflayarak geri yattım. Saat daha altıya yeni geliyordu. Gece zaten hem geç yatmış hemde yarım saat dönüp durmuştum. Arkamı dönüp mışıl mışıl uyuyan Ali'ye baktım.Oh valla ya, ben niye böyle uyuyamıyırum ki?. Diyen iç sesimle sitem ettim.

Kalkıp banyoya girdim ve yüzümü yıkayıp çıktım. Telefonumu aldım ve hırkamı giyip odadan çıktım.
Uzun koridorda yürüyüp çıkışa doğru ilerledim. Kapıya vardığımda sabah ayazı, üzerimdeki kalın hırkaya rağmen içime işledi.

Dün gece oturduğum banka doğru ilerledim ve oturdum.Etrafa bakındım biraz, burası dağın başıydı neredeyse ama sakindi. Sakin yerleri hep çok sevmişimdir.Belkide hayatım sakin olmadığı içindi.Benim özleyebileceğim bir çocukluğum yoktu. Ama ileride yaşlandığımda özleyebileceği bir gençliğim vardı.Bir mesleğim vardı. Hoş, aslında ben meslek olarak yapmıyordum ya neyse.

Yan tarafıda ayak sesleri duyunca o tarafa döndüm ve elinde iki tane bardakla, ayağındaki postallarla sert adımlar atan, saçları dağılmış ve üstündeki kamuflajı ile bana yaklaşan adama baktım.

"Çay?"dedi elindeki bardağı uzatarak.Bende onaylayarak kafa salladım ve elindeki bardağı aldım ve bir yudum içtim. Dışarıdaki soğuğa inat çay ve yanımdaki adamın sıcak gülümsemesi içimi ısıtmaya yetiyordu.

"Teşekkür ederim. Sende mi erken uyandın?"dedim merakla.Demekki tek uykusu olduğu halde erken uyanan ben değilim.

"Sayılır. Genelde hep böyleyim. Akşam ayrı,sabah ayrı güzel burası.Sende bankı sahiplendin herhalde. Sabah-akşam bu banktasın. "diye cevap verdi gülerek.

Ona döndüm ve bende aynı şekilde gülümsedim. "Öyle oldu biraz. Uyandım, biraz hava alayım diye çıktım."dedim. Çok derin bakıyordu.İnsanı sürüklüyordu bakışları. Hatta içine doğru çekiyordu ela bakışları. İç çekmemek için zor tuttum kendimi o bakışlarda.

"Abine çok benziyorsun.Onun gibi deli cesareti varmış sende, öyle derdi hep Cihangir. Yanılmıyormuş, etrafına enerji yayıyorsun. Ama bu enerjini ileriki eğitimlerde de görebilecek miyiz?"dedi bianda.

Son dedikleri aklımda dönerken bi anda gözlerimi büyütüp ona baktım. Şuan ne haldeysem çok komikti sanırım çünkü Batın kahkaha atıyordu.

Bordo Bereli PrensimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin