21.Bölüm "Düğün Meselesi"

2.4K 122 13
                                    

Eveeeet hepinize Selamün aleyküm.

İyisinizdir inşallah!

Ben çok iyiyim baya motive oldum. Bir aydır yoktum bazı işlerim vardı bu yüzden yazmaya zamanım olmadı.

Ama geldim.

Keyifli okumalar canlarımm... 💫💫

Bu bölümüde bana kitapkatımda destek olan 4 yıllık arkadaşıma ithaf ediyorummm _Falicia

Ha birde unutman multiye bir bakın derimm;) yalnışlıkla gül yazmışım siz ona melek diyin okur mu? Kafa karışıklığından yanlış yazmışım.

~~~~~~~~~~~~

Gece, ay ve yıldızlar yerini aydınlık bir güne bırakırken Yılmaz ailesi için tatlı bür telaş söz konusuydu. Ne mi oluyor?  Düğün var ayol!

"Serra!  Kızım şunları getir sonra yukarı çıkıp hazırlanmaya başla! "  Mihriban Hanımın eli ayağı yine birbirine dolanmıştı.

"Anne saat daha sabahın sekizi, ben bu saatte hazırlanıp ne yapayım ki?!" Diye isyanda bulunan tabii ki Serra'dan başkası değildi.

"Bana laf yetiştireceğine şu tepsiyide getir. Hadi çabuk daha bir sürü işimiz var." Uyulması gereken en önemli kural ise gerginken asla bir kadınla özelliklede Mihriban Hanım ile tartışmaya girilmemesiydi. Serra mesajı alıp tepsiyi annesine uzattı ve bedenini sürüyerek merdivenleri çıkmaya başladı.

Odasına girip üstündeki kıyafetlerini çıkarıp kendini banyoya attk ve yaklaşık yarım saat sonra geri çıktı ve üstüne öylesine bir kıyafet geçirip aynanın karşısına oturdu ve uzun süre aynada kendine baktı ve kendine bakarken gözlerinin için güldüğünü ve iliklerine kadar Batın ile dolu olduğunu fark etti. Çünkü kendine bakarken bile onu görüyordu.

Hafif tebessümle makyajını yaptı ve saçlarına şekil vermesi için Melek'i beklemeye başladı. Aslında kuaföre gidecekti ama Melek isterse saçlarını yapabileceğini söyleyince o da kabul etmişti ve hatta işine gelmişti.

Serra bekleye dursun gelin evinde de bir hayli hararetli bir hazırlık vardı. Gül ise odanın bir köşesinde camın yanına oturmuş nefes almaya çalışıyordu. Çünkü saatin erken olmasına rağmen evde büyük bir bayram havası vardı ve herkes koşuşuşturuyordu. Gül'de odasında bulunan 13 kişilik kuaför ekibine bakıp bakıp ofluyordu.

Damat ise deli danalar gibi ortalarda dolanıyordu. Çünkü sorun tam olarak şuydu;

"Abi ben nasıl unuturum ya! Kafayı yiyeceğim, lan gerizekalı sen damatsın damatlığı nasıl unutabiliyorsun!" Cihangir ağır şekilde kendine söverken artık duruma el atması gerektiğini düşünen Batın

"Tamam kardeşim sakin ol. Ben alıp gelirim hemen. Yeter ki artık sakin ol ve azıcıkta olsa rahatla. En mutlu gününde bu kadar stres yapma!" deyip Cihangir'in omzunu sıktı ve arabanın anahtarlatını alıp odadan çıktı.

Arabaya doğru ilerlerken telefonunu çıkardı ve yüzünde gülümsemenin yer edinmesini sağlayan kadını aradı.

-Efendim canım?

-Ne yapıyorsun güzelim?

-Hazırlanıyorum sen ne yapıyırsun, durumlar nasıl?

-Vallahi burada durumlar karışık, bizim damat damatlığı evde unutmuş bende şimdi almaya geliyorum. Belki diyorum hani senide görürüm?

-Hmm, neden olmasın? Neyse hadi bekliyorum.

-Görüşürüz güzelim.

-Görüşürüz.

Bordo Bereli PrensimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin