İnsan zor olsada alışıyordu bazı şeylere...Çünkü hayat başka seçenek sunmuyordu...O da alışmıştı sevdiklerini kaybetmeye...Daha sekiz yaşındayken iki güzel insan ona altın tepsi ile yeni bir hayat, yeni bir yaşam sunmuştu...Şimdi ise o iki güzel insandan biri hayata, ailesine veda etmişti. Ama en acısı şehit bedeni parçalara ayrıldığı için gömememişlerdi. Herkes çok ağlamıştı ama küçük kız...On iki yaşındaki o küçük kız yine güçlüydü ve o acı haber ile yıkılan ailesini toplamıştı. Ağlamıştı ama içinden hemde haykırırcasına...Biliyordu çünkü, dışarıya vursada birşey olmayacaktı, neticede giden geri gelmiyordu.Artık o küçük kız büyümüş ve dedesinden ona kalan mesleği yapmak için çabalıyordu. Evet artık harp okuluna gidiyordu ve arkadaşları vardı. Ailesinin göz bebeği, neşesiydi. Aynı zamanda babasının meleği, abisinin güzeli, annesinin güzel kızıydı.
Dedesi şehit olmuştu. Onu canından çok seven, o lanet hayattan çekip çıkaran iki güzel insandan biri şehit olmuştu.
"Serra!" Sesin geldiği yöne bakıp ona gülümseyerek yaklaşan arkadaşını gördü. Ve ayağa kalkıp sarıldılar.
Serra artık on sekiz yaşında genç ve güzel bir kızdı. Altı yıldan beri eksik olsada hep içinde yaşamıştı herşeyi. Herzaman olduğu gibi. Liseye giderken arkadaşlar edinmişti. Onlardan biride şuan karşısında olan Yağmur'du.
"Hoşgeldin!" Diyerek sessizliği böldü Serra. Bugün buluşup hep birlikte birşeyler yapacaklardı.
"Hoşbuldum da ben diğerleri gelmiştir diye hızlı hızlı geldim ama kimse yok. Birtek çıkmadan önce Aslı ve Can ile konuştum. Diğerlerinden haberim yok. Sen biliyor musun?" Diyerek soruyu yöneltti Yağmur.
"Benimde pek haberim yok zaten Berkay gelir az sonra. Halit'den haberim yok." Diyerek cevap verdi o da.
Yağmur birşey demedi, sadece tamam dercesine kafasını salladı. Aradan on beş dakika geçmiştiki herkes gelmişti ve şuan oturup birşeyler içiyorlardı.
"Ee şimdi nereye gideceğiz?" Diye sordu Berkay.
Herkes fikirlerini söylerken Halit sessizdi ama gülümseyerek Serra'ya bakıyordu. Serra farkındaydı ama yinede birşey demiyordu. Aslında şuan dışında birçok şeyin farkındaydı. Mesela Halit'in ona karşı olan ilgisinin. Ama arkadaşlıkları bozulmasın diye birşey diyemiyordu.
"Sinemaya ne dersiniz?" Diye sordu heyecanla Aslı. Grubun en eğlenceli ve çocuksu kişisiydi. Ve tabii ki en az onun kadar tatlı ve şebek olan Can'ın sevgilisi. Berkay ve Serra harp okulundan arkadaşlardı.
Aynı abisi gibi olacaktı, zamanı gelincede bordo bereli...
"Olabilir ama bence akşam dışarı çıkalım." Dedi Berkay. Aslında o da Halit'den farklı değildi ama tek farkla o Yağmur'a bakıyordu. Gerçekten hayrandı ona.
Ama Yağmur'dan emin değildi. Çünkü bilmediği bir şey vardı; Yağmur Cihangir'i seviyordu.Herkesten onaylayan mırıltılar çıkınca biraz daha oturup evlerine dağıldılar.
~~~~~~~~~~~
"Anne!" Serra'nın çağırısı ile Mihriban hanım geldi ama yalnız değildi. Yanında kaşlarını çatmış elbiseye bakan bir adet Cihangir vardı.
"Efendim canım." Diyerek cevap verdi annesi. Bir yandanda kızını süzüyordu. Büyüyorlardı ve büyüdükçe daha da güzelleşiyorlardı.
"Deri ceketimi gördün mü?" Diye sordu siyah elbisesini düzelterek.
"Kızım Nisa'larda unutmuşsundur. Dün gecede üstündeydi. Ama gelirken görmedim." Dedi düşünceyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bordo Bereli Prensim
ChickLitO arada telsizden bir ses yükseldi."İşime çomak sokmaktan hiç bıkmayacaksın değil mi komutan? Sonun abin gibi olacak ama sen hâlâ direniyorsun. Peki bana uyar. Senin canını büyük bir zevkle alacağım binbaşı." Batın, dişlerini sıkmaya başladığında kı...