İçimde garip bir his vardı. Heyecanla elimdeki telefona bakıyordum. Odamın içinde volta atıp aynadan kendime baktım. Yarım saattir yaptığım gibi yani...
Ve mesaj sesinin gelmesiyle telefonumun ekranını açtım.
Batın: Ben geldim, bekliyorum seni.
Cevap vermeyip çantamı aldım ve son kez kendime baktım. Bugün onu istediğim iki kişi ile tanıştıracaktım. Aslında sadece, siyah bir pantolon, beyaz boğazlı kazak ve asker yeşili montumu giymiştim. Makyaj da yapmamıştım ve saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapmıştım.
Odamdan çıkıp hızla merdivenlerden indim. Salonda oturan annemin arkasından yaklaştım ve hızlıca yanağından öptüm. Annem ilk önce irkilsede gülerek bana döndü.
"Nereye böyle?" diye sordu beni süzerken ve yüzünden eksik olmayan güzel gülümsemesiyle.
Benim gülümsemem buruk bir hâl aldı.
"İlk önce Salih dedemin yanına sonrada Fırat'ın yanına gideceğim." dedim. Sesim sonlara doğru kısılmıştı.
Annemin gülümsemesini bozmadan şefkatle baktı bana. Yavaşça kafasını salladı. Bende onu birkez daha öpüp kapıya doğru gittim.
Dışarı çıktığımda karşımdaki manzaraya yutkundum. Spor bir arabaya yaslanmış, bir bacağını diğerinin üzerine yaslamış, telefonuyla konuşan, siyah ceketinin altına giydiği lacivert kazağı ve siyah pantolonu ile nefes kesici bir Batın gördüm.
Ona baktığımı hissetmiş olacak ki bana döndü ve telefondaki kişiye birkaç şey daha söyleyip kapattı. Öylece beni süzerken bende onu süzüyordum.
Sonra yalı kazığı gibi dikildiğimi fark edip gözlerimi kırpıştırdım ve hızlı hızlı yürüyerek yanına vardım.
"Gidebiliriz!" dedim canlı bir sesle. Yaslandığı kapının önünden çekildi ve kapımı açtı. Ona gülümseyip arabaya bindim ve kemerimi taktım.
O da kendi yerine geçince gideceğimiz yeri tarif ettim.
Sessiz bir yolculuğun ardından büyük bir evin önünde durduk.
Bakışlarımı camdan ona çevirdim ve merakla yüzüne baktım. Kaşlarını çatmış ve gülümseyerek eve bakıyordu.
Sonra nihayet bana dönüp "Hadi inelim." dedi.
Kafa sallayıp kemerimi çözdüm. Biraz sonra büyük kapının önünde yanyana durmuş açılmasını bekliyorduk.
Daha sonra Hatice Abla kapıyı açtı.
"Hoşgeldiniz!" dedi bize gülümseyerek.
Sonra Batın'a dikkatlice baktı ve gülümsedi.
"Hoşbulduk Hatice Abla. Yaşlı Kurt içeride mi?" Hatice Abla kafasını salladı ve geçmemiz için yol verdi bize.
İçeriye girince, büyün salonda önünde rahlesi ile Kur'an okuyan Salih dedemi gördüm.
Ayak seslerimizi duyduğuna emindim ama önündeki Kitaba hürmeten okuduğu yeri bitirene kadar kafasını kaldırmadı.
Biraz sonra sayfası bitince Kur'an-ı Kerimi kapattı ve ilk önce Kitabı kaldırıp sonra kendisi kalktı.
Bu huyunu çok severdim. O herşeye fazlasıyla hürmet eden bir insandı. Yerdeki karıncaya bile...
Elindeki Kur'an'ı yanımızdaki Hatice Ablaya verip bize döndü ve kocaman gülümsedi.
"Oo, benim güzel kızım gelmiş!" hızla açtığı kollarının arasına girdim ve sımsıkı sarıldım.
Sonra Batın'ın yanımda olduğu aklıma gelince hemen ayrıldım ve heyecanla Salih dedeme baktım.
O da bakışlarını Batın'a çevirmişti.
"Dedeciğim, bu..." ben tam ismini söylecektim ki Salih dede,
"Batın!" dedi. Ben öylece donup kaldım. Batın'da cevap olarak,
"Dede!" diyene kadar.
Dede mi?
~~~~~~~~~~~
Evveeet, aslında sınava kadar bölüm atmayacaktım. Ama sınav stresini atmam gerektiğini düşünüp küçük bir alıntı paylaştım.
Beğendiniz mi alıntıyı?
Neler düşünüyor sunuz?
Birkez daha ters köşe mi ne?
Gelecek bölümü sınavdan sonra atacağım. O zamana kadar hepiniz kendinize iyi bakın canlarımm😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bordo Bereli Prensim
ChickLitO arada telsizden bir ses yükseldi."İşime çomak sokmaktan hiç bıkmayacaksın değil mi komutan? Sonun abin gibi olacak ama sen hâlâ direniyorsun. Peki bana uyar. Senin canını büyük bir zevkle alacağım binbaşı." Batın, dişlerini sıkmaya başladığında kı...