"Küçük Kız(1)"

3.4K 188 34
                                    



Şırnak ~13 Haziran 2004

Yine herzamanki gibi savaş vardı. Küçücük bir kız çocuğu olduğu çadırın bir köşesine çekilmiş küçücük bedenini kollarıyla sarmış. Dışarıda bir sürü silah patlıyor, bombalar düşüyordu. O an çadırın diğer ucunda annesine ve babasına sığınmış olan küçük Ayşe'yi gördü. Peki neden şimdi onu annesi veya babası Ayşe'ye sarıldıkları gibi sarılamıyorlardı? Aslında cevabı çok basitti...Küçük kızın babası onu sevmiyordu ki sarılsın. Annesi hayatta değilki ona sarılsın. Küçük kız sekiz yıldır bu cehennemde sevgisiz bir şekilde büyüyordu...

Dışarıdan bir bomba sesi daha geldiğinde küçük ellerini kulaklarına bastırmış tek isteği bu cehennemden kurtulmaktı. Bağırışlar, acı feryatlar... Hiç bitmiyordu. Ama küçük kız sadece bitmesini istiyordu. Bitmesini ve burdan çıkıp sevmese bile babasına sarılmak istiyordu. Babası onu sevmeyebilirdi ama onun tek babası vardı bu hayatta. O annesini tanımıyorduki bile. O doğarken ölmüştü annesi. Hep onun yüzündendi. Annesinin ölümünde hep kendini suçlamıştı...Derken bir bomba sesi daha...

Çadırın örtüsü açılınca'herkes dışarı çıksın' diye bağırdılar. Küçük kız olduğu yerden doğruldu ve küçük bedenini çadırın dışına zarzor attı. Çünkü ayaklarının altı kesilmişti. Babasının yere fırlattığı içki şişesinin üstüne basıpda kesilmişti o narin, küçük ayakları.

Kafasını kaldırıp karşısındaki cehennem manzarasına baktı. Kimisi birbirinin başında ağlıyor, kimisi gelen askerlere ateş ediyordu. Küçük kız askerlere hep hayrandı çünkü onlar babası ve adamları gibi kötü değildi. İnsanlara zarar vermiyorlardı. Hatta bundan bir sene önce Suriye'de bir askere yardım etmişti. Sonra babası bunu öğrenince çok kızmıştı, ona hep vurmuştu. Babasına'neden? Neden onlarla savaşıyorsunuz baba?' diye sorunca babası onu biraz daha dövmüştü ama hiç cevap vermemişti.

Etrafta ki sesler kesilince küçük kız biraz daha etrafına bakınmaya devam etti, aradığı kişi bulmaya çalıştı. Buldu da. Ama babası dizlerinin üstüne çökmüştü. Karnından kanlar akıyordu hemde çok...çok fazla.

Çığlık atarak babasının yanına koştu ve ağlamaya başladı. Babası yarı açık gözleriyle kızına bakıyordu ama gözlerindeki duygu şefkat, sevgi değildi. Nefretti.

Son bir nefesle ve zarzor çıkan sesi ile konuştu. "S-senden...Ne-nefret ediyorum...H-herşey s-senin yüzünden..." gözlerini kapatıp nefes almaya çalıştı. Ama başarısızdı.

Küçük kız babasının dediği şeylerden sonra tekrar ağlamaya başladı. Babasının onu sevmediğini biliyordu ama bunu ona söylemesi küçük kızın narin kalbini çok kırmıştı.

Sadece ağlıyor ve 'herşey benim yüzünden' diyordu. Aslında hiçbir şey onun yüzünden, o meleğin yüzünden değildi. O sadece sevgi istemişti. Ne annesinin ölmesini ne de babası tarafından darp edilmeyi. Sadece sevgi...

Ağlaması şiddetlenince sıkıca kapattığı gözlerini açıp yere yığılmış ve nefes almayan babasına baktı. Evet nefes almıyordu çünkü o hep uyumak,sığınmak istediği babasının göğsü inip kalkmıyordu.

Babasına bakıp devam eden ağlamasını ve hıçkırıklarını durduran şey yanında beliren postallar olmuştu. Küçük kız kafasını kaldırıp yanında dikilen ve postalların sahibi olan askere baktı. Babasının ona hiç bakmadığı şekilde, sevgi ve şefkatle bakıyordu ona.

Asker kıza biraz daha bakıp elini uzattı onu kaldırmak için ama küçük kız ürküp geri kaçtı.

"Sakin ol küçük kız. Ben Binbaşı Ali Yılmaz. İzin verirsen sana yardım edebilir miyim? Ayaklar kanıyor." küçük kız askerin dediklerinden sonra kafasını eğip ayaklarına baktı. Bembeyaz tenini kağlayan kana baktı. Sonra kafasını kaldırıp onunla aynı hizzaya gelmek için eğilen askere bakıp kafasını salladı.

Bordo Bereli PrensimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin