17. Bölüm "Kızınızı Oğlumuza İstiyoruz"

3.1K 163 55
                                    

Buu bölüm için çok heyecanlıyım. Hadi bakalım neler olucak ben yazayım okumasını size bırakıyorum canlarımm...

Bölümde elbise resimleri olacak. Anlatöa yeteneğim çok yok onın için sadece resimlerini koyacağım.

Bu bölümüdeee moons_magic25 e ithaf ediyorum.
😉😉😉😉

~~~~~~~~~~

Sevgiye aç olan iki ruh sadece birbirinden besleniyordu. Aşkı daha önce tatmamış iki ruh... Sadece birbiri için atan iki kalp, sevdikleri ile imtihan olunan iki insan... Sonunda birbirini bulduğunda daha hiçbirşey bitmiş değildi...

"Anne seninle birşey konuşabilir miyiz?" diye sordum hâlâ anneme sarılmaya devam ederken. Yüzümden geldiğimden beri eksik olmayan gülümsememle salonda oturmuş anneme sarılıyordum.

Geldiğimde kapıyı Nalan Teyze izinde olduğu için annem açmıştı. Ve tabi ilk ona sarılmıştım. On beş dakikadır mutlulukla gözlerimin içi parlıyodu.

"Olur güzel kızım, sen çık üstünü değiştir bende geliyorum hemen." dedi en az benimki kadat enerjik bir sesle.

Annemden ayrılıp koşar adım merdivenleri çıktım. Annemin arkamdan güldüğünü duyabiliyordum.

Kendimi odaya atar atmaz hemen montumu çıkardım ve üstümü değiştirip pijamalarımı giyip kendimi yatağa attım. Çok mutluydum. Her gülümsemem gözlerime kadar çıkıyordu.

Sanki içimde hareket eden küçük kelebekler vardı. Ama asla durmuyorlardı. Kalbim hâlâ bir saat öncesi gibi atıyordu. Şimdi yine gözlerimin önünde o vardı. Güldüğümde parlayan gözlerimde... Hızla atan kalbimde de o vardı. Hani şu onun için göğüs kafesimi delen kalbimde...

Odamın kapısı tıklatılınca doğruldum, sırtımı yatağımın başlığına yasladım ve anneme yer ayırdım. Gülümseyerek odaya girdi ve kapıyı kapatıp onun için boş bıraktığım yere oturdu. Bende hemen kafamı dizlerine koydum. Annem ise bu heyecanlı halimi büyük bir tebessümle izliyordu.

"Anlat bakalım güzel kızım, gözlerindeki parıltının ve güzel gülümsemenin sebebi kim?" diye sordu saçlarımı okşayarak. Elleri şifalı gibiydi. Uzun saçlarıma ne zaman değse, bana ne kadar şanslı olduğumu tekrar tekrar hatırlatıyordu.

"Anne... Ben çok farklı hissediyorum. Sanki böyle ayaklarım yerden kesilmiş, bende havada süzülüyor gibiyim. Kanatlarım yok ama beni oraya çıkartıp, düşmemem için beni tutan o var... Böyle gökyüzüne bakıp içime derin bir nefes çektiğimde hemen onu anımsıyorum. Sakinleşmek için derin derin aldığım her nefes gibi o. Gökyüzüne baktığımda onun yüzünü çizen bulutlar ve güneş gibi parlayan ela gözleri..." derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım huzurla.

Annem hâlâ sessizce beni dinliyordu. "Hani diyor ya Can Yücel: Yüreğinde ask olmadan geçen her gün kayıpmış. Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım... Benim yüreğimde sanki kayıpmışta onu bulmuşum gibi... Saklandığı yerden bulup kendime ve ona bir sevgi vermişim gibi..." Gözlerimi geri açtığımda annem gülümsüyordu ama gözleri dolmuştu.

Hemen yattığım yerden doğruldum ve ona sarıldım. Annem bir melekti ve ben onun kanatları altında kendimi çok gücende ve huzurlu hissediyordum. Kanada gerek yoktu. Ay gibi parlayan yüzü ve au gibi temiz ve berrak olan kalbi onun melek olması için yeterdi.

"Güzel kızım... Sen aşık olmuşsun." Annemin dedikleri kafamda harfi harfine, tekrar tekrar dönerken gülümsedim.

"Olunmayacak gibi değil ki anne..." diye fısıldadım.

Bordo Bereli PrensimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin