♩ The Score - Unstoppable ♩Müziğin nefes kesen melodisi her yanımı sarıp titreşimler arsız bir şekilde tenimin üstünde dolaşmaya başladığında dudaklarımda sahici bir gülümsemenin gölgesi belirmişti. Giderek artan tempo kalp ritmime bağlanmış bir damar gibiydi; o damardan kalbime giden kana kalp atışlarımı hızlandıran bir ilaç enjekte edilmiş ve kalbim göğsüme sert yumruklar indirmeye başlamıştı.
Müzik çok yüksekti ve düşüncelerimin sesini bastırıyordu. Zihnimin içindeki kalabalık susmuş, müziğin büyülü melodileriyle sarhoş olmuştu. Bedenimi tempoya uyum sağlayarak hareket ettirirken zıplıyor, kendi etrafımda dönüyor ve düzensiz adımlar atıyordum. Tam şu an o kadar iyi hissediyordum ki sonsuza kadar bunu yapmaya devam edebilirmişim gibi geliyordu. Müziğe teslim olmak ve kendimi dansa bırakmak hayatta sevdiğim tek şeydi sanırım.
Bu nedenle, şarkının en sevdiğim kısmına geldiğimde kesilen müzik sesi öfkeyi zihnime misafir ederken kapakları açılmış bir baraj gibi hızlı davranmış ve tüm bedenim öfkeyle dolmuştu. Gözlerimi hızla açıp karşımdaki yüze kaşlarımı çatarak bakmaya başladığımda o yüzün sahibi her zaman olduğu gibi ifadesiz bir maskeyle yüzüme bakıyordu. Ablam Beliz, ellerini göğsünde birleştirmiş ve sağ ayağını düzenli bir ritimle yere vurmaya başlamıştı. İnce topuklu siyah ayakkabısı sinir bozucu bir sesle kulaklarımı tırmalıyor ve sinir kat sayımı artırıyordu. Derin bir nefes alıp ona bağırmak için dudaklarımı aralamıştım ki eli havaya kalktı ve susmam için bir işaret yaptı.
"Sakın başlama, seninle aynı sebepten bir kez daha kavga etmek istemiyorum." dedi bilmiş bir şekilde. Her zaman yüzünde kendini beğenmiş bir ifade olurdu ve sesiyle karşısındakini aşağılardı.
"Benimle kavga etmek istemiyorsan müziğimi benden izin almadan kapatma!" diye bağırdım iki yanımda yumruk yaptığım ellerimle. Her zaman bunu yapıyordu ve artık gerçekten sabrım kalmamıştı. Kaşları havalandı ve başını iki yana sallarken dudaklarından cık cık sesleri döküldü. "Çok yüksek sesle dinliyorsun ve evin kurallarını ihlal ediyorsun," dedi sakin bir şekilde. Onun bu sakinliği beni deli ediyordu. "Bu evin kurallarına uymak zorundasın."
"Bu sıçtığımın odasında ses yalıtımı var!" diye çıkıştım kendimi tutamayarak. Bazen ağzımdan çıkan sözlerin anlamını ancak söyledikten sonra idrak ediyordum, o zaman da iş işten geçmiş oluyordu. Benimkinden tamamen farklı olan siyah gözleri irileşti ve öfkeli bir ifade oraya yerleşti.
"Düzgün konuş, nasıl bir kız oldun sen böyle?"
"Beliz..." Derin bir nefes aldım ve sakin kalmak adına söyleyeceklerimi yumuşatmaya çalıştım. "Bana karışma, varlığımı unut ve senin varlığını unutmama da izin ver." Pek yumuşak olmamıştı galiba.
Gözlerinin içine bakıyor ve orada bir duygu değişimi arıyordum ancak hayır; ifadesine örülü duvarlarında hiç çatlak yoktu. Bazen onun bir robot olduğunu ve hissetmediğini düşünüyordum, bu teorimi destekleyen güçlü kanıtlarım da vardı. Çok çalışıyor, yorulmuyor, eğlenmiyor, zorunlu olmadıkça gülmüyordu. İnsanı insan yapan özelliklerin bir çoğundan mahrum olduğu için onun bir robot olması çok mantıklı geliyordu. Ben onun aksine bütün duygularımı açık yaşıyordum. Eğer öfkeliysem, öfkem bir hortum gibi her şeyi yıkar geçerdi fakat eğer neşeliysem bulunduğum ortama bir güneş gibi doğduğumu hissederdim.
"Nefes, büyümüyorsun," dedi düz bir şekilde. "Sorumluluk almıyor, etrafında olup bitenlerle ilgilenmiyorsun. Yaptığın tek şey kendini eğlendirmek, onun dışında kalan hiçbir şeyi umursamayacak kadar bencilsin."
![](https://img.wattpad.com/cover/66960252-288-k756015.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULUM: Son Nefes
Science FictionDünya'nın son savaşını vermesinin üzerinden yıllar geçmiş, köklü ve yıkılmaz medeniyetler tarihin tozlu sayfalarına karışmıştı. Artık yeni bir dünya düzeni vardı ve bu düzenin en güçlüsü ULUM'du. Başkentleri sahte bir gökyüzünün altına inşa edilmiş...