4. Bölüm

421 82 165
                                    











Neoni- Never Say Die

Büyük ve camla kaplı bir binanın hemen dışında duruyor ve göğe uzanan bu yapıyı seyrederken çıplak bacaklarıma çarpan rüzgarı hissediyordum. Huzursuzdum, bu binaya bakmak içimi ürpertiyordu. "Nefes," Adımı söyleyen kadının sesi kalbimde bir kuşun  çırpınmasına sebep olmuştu fakat bu hissettiğim huzursuzluğa benzeyen bir şey değildi; kadının sesi beni heyecanlandırmıştı. "Gidelim artık." dedi aynı ses. Arkamı döndüğümde yumuşak sesli kadını görmeyi umuyordum fakat bunun yerine siyah bir arabanın içinden inen babamı görmüştüm. Etrafıma bakınıp kadını görmeyi umduğumda, bulunduğumuz yerden birkaç metre uzakta zorla arabaya bindirilen bir kadını görmüştüm. Kadın ve yanındakiler arabanın içine bindiğinde araba hızla uzaklaşmış ve babam yanıma gelip koluma yapışmıştı. Beni binaya götürmeye çalışırken ona itiraz edememiştim fakat ölüme yürüyor gibi hissediyordum.

Gözlerimi korkuyla açtığımda ilk birkaç saniye bulunduğum konumu algılayamamıştım ancak zihnim uyanıp kendine gelmeye başladığında Larv'daki odamda olduğumu idrak edebilmiştim. Dışarıda akıp giden hayatın gürültüsü bütün çıplaklığıyla odanın içine doluyordu ve bu gerçekten dayanılmazdı çünkü ben odasını uyku moduna alabilen, şehrin ve insanların gürültüsünü odasının dışında bırakabilen biriydim. Dün gece ne ilaçlarımı almış ne de çipleri takmıştım. İçinde babamın olduğu saçma sapan bir rüya görmemin sebebi de bunlardı sanırım.

Dün gece...

Yaşananlar bir bir zihnime düşmeye başladığında pişmanlık usulca bedenimi ele geçirmeye başlamıştı. Dün gece odama gelen yaralı bir adamı bodrum katında anestezi uygulamadan dikmiş, bunu herkesten gizlemiş ve yanından ayrılırken o adamın benim kim olduğumu bildiğini öğrenmiştim. Bana başkanın kızı demişti. Bunu duyar duymaz koşar adımlarla oradan uzaklaşıp kendimi odama atmış ve kapıyı ve pencereyi birkaç kez kilitlemiştim. Beni tanıyordu ve benimle işi bitene kadar bunu söylememişti.

Bundan birilerine bahsetmem gerekiyordu fakat olanlar babamın kulağına gittiğinde beni geri çağırır diye korktuğum için kimseye tek kelime edemiyordum. Gece odaya geldiğimde Dila uyuyordu, yattığım yerden doğrulup baktığımda üzerini giyindiğini görmüştüm. Dün gece olanlar hakkında bir şey sormamasını umarak kalkıp yanından geçtim ve kendimi lavaboya attım. Açığımı kolladığını biliyordum; eğer ona bir şey anlatırsam buradan gitmem için elinden geleni yapardı.

Lavabodan çıkıp üzerimi giyinmek için dolabıma yöneldiğimde saçlarını toplayan Dila "Seni giydirecek kimse olmaması çok kötü, değil mi?" diye sordu. Beni kimse giydirmiyordu, üç yaşında mıydım ben? Bu kızla aynı odada kalmak yerine Cenk hocayla aynı odada kalmayı tercih ederdim gerçekten. Üzerime haki renginde askılı bir tişört ve yüksek bel siyah bir pantolon giyip saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapmış ve Dila'yı hiç umursamadan odadan çıkmıştım. Peşimden geliyordu, ekiple birlikte kahvaltı eşliğinde toplantı yaptıktan sonra alanlarımıza dağılıp çalışmaya devam edecektik.

Merdivenlerin başında bekleyen asker gece bir sorun yaşayıp yaşamadığımızı sorduğunda tüm kaslarım gerilmişti. Bakışlarımı başka yöne çevirip kısaca hayır cevabını verdikten sonra diğerlerinin yanına yemek salonuna inmiştik. Yemek salonu kalabalıktı, uzun bir kuyruk kapıya kadar uzanıyor ve kuyruğun başında birkaç görevli kahvaltı dağıtıyordu. Dila beni beklemeden sıraya girdiğinde afallamış bir şekilde peşine takıldım ve hemen arkasında beklemeye başladım. "Hayatında hiç kuyruğa girmiş miydin?" diye sordu Dila alayla. Tabiki hiç böyle bir deneyim yaşamamıştım; buradaki her şey benim için bir ilkti. "Hayır Dila, bunları duymak seni mutlu mu ediyor anlamıyorum ki."

ULUM: Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin