🎵Heart on Two- Selin 🎵21. Bölüm
Koştum,
Dikenler ayaklarıma, yalanlar ruhuma battı.
Daha hızlı koştum.
Ağaç dalları suratıma, gerçekler suretime çarptı.
Kaçtım,
Peşimde yalancı bir adam vardı, elinde doğrulardan bir silah taşıyordu.
Daha çok kaçtım.
Silahındaki kurşunlar sırtıma saplandı, sırlar açığa çıktı.
Korktum,
Gerçeğin yüzü yalanın gölgesinden daha korkunçtu.
Daha çok korktum.
Elimde kendime ait bir yaşam bile kalmamıştı.
Öldüm,
Yaşamadan ölemezsin dediler.
Daha çok öldüm.
İşte şimdi yeniden doğmuştum.Ne kadar koştum, nereye gittim, kimden kaçtım bilmiyordum. Etraf artık zifiri karanlıktı, ağaçların gövdeleri çocukluk kabuslarımdaki canavarlar gibi heybetliydi ve dallar sanki ellerini bana uzatıp boğmaya çalışıyor gibiydi. Arın'ın bir kez daha bana verdiği gerçekler peşimden kovalıyordu ve öylesine güçlü kaçmıştım ki artık nerede olduğumu bilmiyordum. Hatta ben artık kim olduğumu bile bilmiyordum.
Göğsümün tam üzerinde beni zehirleyen suçluluk duygusunu boşuna çektiğimi, o zehri hiç hak etmediğimi ve hiçbir suçum olmadığını öğreniyordum.
Siktir et. Siktir et. Siktir et.
Annem yaşıyordu. Annem. Yaşıyordu.
Her şey öylesine gerçekti ki kalbim patlayıp göğüs kafesime dağılmak üzereydi. Nasıl mümkün olabilirdi? Etrafıma baktım, gökyüzünde yıldızlar vardı fakat umurumda değildi. Parlayıp sönen ışıkları bile benimle alay ediyor gibi hissediyordum. Yıldızlar bile bana gülüyordu. Nasıl da kandırıldın ama?
Ayağım taşa takıldı ve birkaç metre yuvarlandım ancak canım hiç acımadı, öylesine büyük başka bir acı çekerken etime saplanan kıymıkların hiçbir önemi yoktu. Bir ağacın gövdesine çarparak durduğumda parçalanan avuç içlerimi toprağa bastırıp sırtımı ağacın gövdesine yasladım ve kan içinde kalmış dizlerimi kendime çektim. Bir insan kaç kere öldürülürdü?
"Neden?" diye sordum bir iniltiyle karışık. Nefes nefese kalmıştım, göğsüm öyle hızlı inip kalkıyordu ki ciğerlerim yanıyordu. Karanlık bana bir cevap veremedi. Bana cevap verebilecek tek kişi biraz önce peşimden koşuyordu ancak şimdi ne sesini duyabiliyor ne de varlığını hissedebiliyordum. Sanki yeniden o küçük kız olmuştum. Karanlık bir odaya kapatılırdım o zamanlar, şimdi karanlık bir ormana hapsolmuştum.
Annem nasıl yaşardı? Benim çıkardığımı sandığım bir patlamada ölmüştü. Hem onu hem anılarımı kaybetmiştim. Üstelik onun ve diğerlerinin ölümü benim elimden oldu sanmıştım. Bana bu kötülüğü nasıl yapmışlardı? Babam beni bu yüzden sevmemişti. "Belki de doğru değil..." diye mırıldandım mantıklı olmaya karar vererek. Zihnimde bir deprem meydana gelirken bunu yapmak çok zordu fakat kontrolü duygularıma verirsem enkaz yığınının altında kalacağımı biliyordum. "Arın söyledi diye doğru olmak zorunda değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULUM: Son Nefes
Ciencia FicciónDünya'nın son savaşını vermesinin üzerinden yıllar geçmiş, köklü ve yıkılmaz medeniyetler tarihin tozlu sayfalarına karışmıştı. Artık yeni bir dünya düzeni vardı ve bu düzenin en güçlüsü ULUM'du. Başkentleri sahte bir gökyüzünün altına inşa edilmiş...