Zihin.Yaşantıları, öğrenilenleri, bunların geçmişle bağlantılarını bilinçli olarak kafada saklama gücü, bellek.
Bana, dünyadaki herhangi bir insana olduğundan daha karmaşık gelen sistem. Bir insanın zihni kaç defa bozulurdu? Bir insanın zihni kaç defa kandırılırdı? Benimki mi fazla zayıftı yoksa her insanın kafası bu kadar kolay mı karışıyordu? Herkeste düzenli bir şekilde işleyen bu düzeneğin neden bende doğru düzgün çalışmadığını anlayamıyordum. Birileri kafamın içine giriyor ve beni kolayca yönlendirebiliyordu. Bu kadar zayıf olmak kanıma dokunuyordu, bu kadar zayıf olmamalıydım. Güçlü olmak zorundaydım ancak yıllarca onu koruyan cam fanusu kırılmış tarihi bir eser gibi hissediyordum kendimi.
Savunmasız, etrafı kırık dökük ve eski.
Uyanışımın üzerinden neredeyse bir ay geçmişti. Koskoca bir ay, bomboş bir odada durup yaptıklarımı düşünmüştüm. Elimde olanlarsa tıpkı bu oda gibiydi. Çoğu boştu ve sahip olduklarım da hiçbir işe yaramıyordu. Düzenli olarak terapi alıyordum ancak kendi adıma işe yarar sonuçlar elde edemiyordum.
Kaçırıldığım günü hayal meyal hatırlıyordum. Tedavim için kliniklerden birine yatmıştım, sağlığım iyiye gitmiyordu ve zihnim bulanıktı. Önce babam gelmişti yanıma, saçlarımı okşamış; bana sıcacık gülümsemiş ve iyi olacağımı söylemişti. Hemen ardından bir patlama meydana gelmiş, ben çığlıklar atarken dumanların arasından bir adam çıkagelip beni kaçırmıştı. Bilincimi kaybedip yeniden kazandığımda kendimi mahzeni andıran yeraltında bir yerde bulmuştum ve türlü işkencelere maruz kalmıştım.
Zihnimi her defasında daha fazla zorluyordum ancak ne zaman ileriye gitmek istesem, ne zaman babama daha fazla bilgi vermek için uğraşsam görünmez bir duvara çarpıyor ve ilerleyemiyordum. Vita denilen o kirli örgütü yıkmak için yardım etmek istediğim her an elimde birkaç bozuk hatıra dışında hiçbir şey kalmıyordu ve babamın gözlerindeki hayal kırıklığı göğsüme saplanıyordu.
Babam bana dışarıdaki dünyanın yıkıldığını söylediğinde bunu başlatanın ben olduğunu bilmek zihnimde bir karadelik açmaya başlamıştı ve o karadelik beni yutmaya çalışıyor gibiydi. Bazı görüntüler izletmişti bana. Larv, yıkık dökük bir savaş meydanı gibiydi ancak oradaki insanlar hala savaşıyordu. Ne için? ULUM her zaman güvenli ve refah seviyesi yüksek bir ülke değil miydi? Neden çıkmıştı bu isyan?
"Bizi yıkmak isteyen, gücümüzü ele geçirmeye çalışan dış güçler yüzünden." demişti babam.
Aramıza nifak tohumlarını eken onlardı ve beni kullanmak da onların fikriydi. İsyan konuşmamı yaptığım görüntü önüme düştüğünde ekrana kilitlenip kalmıştım. Babama ve hatta kendime bile itiraf edemiyordum ancak çok güzel ve güçlü görünüyordum. Gözlerimde sanki yıllardır bu anı beklediğimi gösteren hırslı bir ifade vardı. Koca bir halkı ayağa kaldıran bu kadındı ve ondan nefret etmeme rağmen küçücük bir yanımın ona hayran kaldığını hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULUM: Son Nefes
Science FictionDünya'nın son savaşını vermesinin üzerinden yıllar geçmiş, köklü ve yıkılmaz medeniyetler tarihin tozlu sayfalarına karışmıştı. Artık yeni bir dünya düzeni vardı ve bu düzenin en güçlüsü ULUM'du. Başkentleri sahte bir gökyüzünün altına inşa edilmiş...