29~ Algernon'a Çiçekler

4.8K 643 336
                                    

Lütfen beğenip yorum yapmayı unutmayın. Her zamanki gibi bölümü kontrol etmedim yazdıktan sonra. Bu üşengeç yazarınıza kızmayın lütfen. Yanlışlarımı da belirtirseniz düzenleyebilirim. İyi okumalar!

Bölüm şarkısı: IU- Eight (Prod. & Feat. Suga of BTS) 

29. Bölüm

Katil olmak zor değildi. Birini öldürmek, gerçekten de aklımızdaki kadar büyük ve vicdanımızı gıdıklayacak kadar acımasızca değildi. Bazı kişilerin ölümü hak ettiğini düşünmeyen kimsenin olduğunu sanmıyordum. Televizyonda gördüğümüz bir kadını\adamı canice öldüren, bir çocuğun masumluğuna leke süren, ailesini geçindirmek için bankamatikten emekli maaşını çeken dedenin tüm parasını çalıp, o dedenin belki de tüm ayını geçireceği gelirini elinden alan o hırsıza hepimiz kin beslemedik mi? İdam edilmesi gerektiğini, atıldığı koğuşta öldürülmesini düşünmediğini savunan kimse olmazdı çünkü bazı kişiler acı bir şekilde, Tanrı'dan değil, insandan gelen bir ceza ile yüzleşmeli, acı çekmeliydi. Ancak bu şekilde rahatlayabilirdi zihnimizde bağıran adaleti destekleyen yargıç.

Öldürdüğüm kişiler için pişman değildim, olsam bile sadece Jiyeon'u katil bir abi ile yaşamak zorunda bıraktığım için veya öldürüğüm kişinin ailesi için üzülürdüm. Gerçi aileleri için de üzülmeyi sanırım bir noktadan sonra bırakmıştım. Bugün birini sırf zevki için öldüren, taciz\tecavüz eden, hayatını karartan birinin; bir sonraki gün ailesine, arkadaşlarına, sevdiği herhangi birine zarar vermeyeceğinin garantisini bize kim verebilirdi? O kişileri öldürerek belki de gelecekte hayatlarını karartacakları bir çok canı korumuştum. 

Jungkook'un bana öldürmemi söylediği kişilerin suçlu olduğunu bildiğim içindi tüm bu duygularım. Kolayca öldürebilmem, arkalarında bıraktıkları ailelerine iyilik yaptığımı düşünüyor olmam veya dışarıda elini kolunu sallayarak gezen pisliklerin sayısını düşürdüğümü düşünebiliyordum. 

Fakat ilk defa elimde duran silahın içinden çıkacak kurşunun yanlış bir yola sapacağını ve asla pişmanlık duymadığım cinayetlerime bir son vereceğini, beni vicdan azabı yüzünden Jiyeon'un yanında durmaya bile utandıracağını düşünüyordum.

Dudaklarımın arasından çıkan titrek nefesin ardından sertçe yutkunup dakikalardır baktığım silahı pantolonumun arka kısmına sıkıştırıp, diğer elimde tuttuğum ceketimi giyip silahın örtülmesini sağladım. Ellerimi ceketimden uzaklaştırıp önümde tuttum ve birkaç saniye ince, uzun parmaklarıma baktım. İlk defa silah tutmak istemezcesine titriyorlardı. Bana bir şey anlatıyorlardı sanki fakat ben anlattıkları cümleleri görmezden gelmeyi tercih edip ellerimi serbest bırakıp, vücudumun iki yanına düşmelerini sağladım. Gözlerimin odağı bu sefer yanında durduğum giysi dolabımın kapağındaki ayna olduğunda dikkatle kahverengi gözlerimin içine baktım. Her zamanki gibi soğuk, duygusuz ve boştu. Yine de onların bile bana anlatmaya çalıştıkları bir şey olduğunu biliyordum.

Sanırım midemdeki bu çalkalanma ve her an dudaklarımın arasından dökülecek safranın psikolojimde oluşturduğu baskının asıl nedeni Hoseok'tu. Eğer o bana Jackson'ın suçsuz olduğu, sadece Jungkook'un çıkarları için bana bu görevin verildiğini ima etmeseydi, parmaklarım rahatça silahı kavrayabilir, boş gözlerimin arkasında kaygıdan içi içini yiyen bir çocukla bakışmama neden olmazdı. Bir silah tacirini öldürdüğüm için gönül ferahlığı bile duyabilirdim fakat bu sefer yapamıyordum. Daha Jackson'a buluşmamız gerektiğini bildiren mesajı yeni atmıştım fakat attığım saniyeden beri daha da kaygı doluyordum sanki.

Daha fazla odada durup kendi kendimi yememin saçma olduğuna karar verip odadan çıktım. Büyük evin içinde öldürücü bir sessizlik hakimdi. Jungkook'un evde olduğunu biliyordum fakat onun her zaman sessiz olmasından dolayı çok da şaşırmamıştım. Asıl şaşırtıcı olan şey Yeontan'ın da sesinin çıkmıyor olmasıydı.

Nightmare / VKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin