25~ Sorular

5.7K 706 542
                                    

Lütfen beğenip yorum yapmayı unutmayın. Bölümü kontrol etmedim ve biiiir sürü yanlışım olduğunu tahmin edebiliyorum. Lütfen yanlışlarımı görmezden gelin. Yakın bir zamanda bölümü kontrol edip düzeltmeye çalışacağım. İyi okumalar!

Bölüm şarkısı: Halsey- Bad At Love

25. Bölüm

Hayatım sanırım dışarıdan bakıldığında trajikomik bir oyuna benziyordu. Kardeşinin canı için kiralık katil olmayı kabul etmiş, sürekli oyunculuk yaptığı için gerçek duygularını unutmuş, güçlü rolü yapmaya çalışan bir çocuk başkarakterdi. Onu kiralık katil olarak satın almış, milyoner, sürekli bir şeyler gizleyen, yakışıklı fakat kesinlikle çok tehlikeli bir de diğer karakterimiz vardı. Bu iki karakter birbirine yaşamları olarak olmasa da, sürekli duygularını gizlemeleri, güçlü rolü oynamaları, herkesin karşısında mükemmel oyuncu kesilmeleri olarak tamamen aynılardı.

Fakir ama gururlu karakterimiz, zengin ama dengesiz patronunun istediği kişileri öldürüyor, onun istediği üniversitenin hukuk bölümünde okuyor ve bu zengin ama dengesiz patronun söylediği kişiyi kendine âşık etmeye çalışıyordu. Başarması garip bir şekilde kısa sürmüşken, bu sürede kardeşi de tamamen iyileşiyor. Hikâyenin bu haline baktığımızda her şey yolunda gibi görünüyor değil mi? Fakat hayır, tam tersi bir şekilde, tam bu zaman diliminde tüm işler sarpa sarmaya başlıyor çünkü bu iki karakterin arasında kesinlikle olmaması gereken duygular oluşmaya başlıyor. Daha başında zengin ama dengesiz patronunu ölümle tehdit eden fakir ama gururlu karakterimiz, öldürmek için can attığı kişinin nefeslerinin ne kadar rahatlatıcı olduğunu düşündüğü zaman hikâyenin sonu geliyor. Kesinlikle beklenmeyen bir anda gelen bu son, belki de en çok fakir ama gururlu karakterimiz için beklenmedikti. Kardeşi tamamen iyileşene kadar asla birine âşık olmayacağından emin olan bu başkarakterimizin tükürdüğünü yalaması kesinlikle bu hikâyenin en komik noktasıydı. Bir diğer komik nokta ise eski sevgilisini (?) öldürme görevinde, öldürmesi gereken kişi tarafından kaçırılan başkarakterimizin düştüğü durumdu kesinlikle.

Hoseok büyük bir sırıtma ile oturduğum koltukta otururken, yüzümden düşürmediğim ifadesiz maskem ile oturmaya devam ediyordum. Beni buraya getirirken herhangi bir huysuzluk çıkarmamıştım. Daha doğrusu böyle bir şeye izin bile vermemişlerdi çünkü tüm yolculuk boyunca her iki şakağıma da silah dayalıydı. Büyük arabada oturduğum koltuğun karşısında oturan Hoseok ise bu halimden zevk aldığını belli edercesine kıkırdayıp durmuştu. Kesinlikle Hoseok'u bu kadar çok eli silahlı adam olmadan bulduğum an ağzının ortasına en sertinden bir yumruk geçirecektim.

Şu anda ise getirildiğim büyük malikânenin, büyük salonunda Hoseok ile karşılıklı oturuyorduk. Odanın her köşesinde eli silahlı adamlar vardı. Benim her an saldırmaya hazır biri gibi görüyorlardı sanırım. Bu yüzden de tedbirlerini –yani silahlı korumaları- eksik etmiyorlardı. Eh, haksız da sayılmalardı. Eğer o adamların elinde silah olmasaydı şu ana dek bu odadan onların leşini çıkararak kaçmış olurdum bile.

" E, Taehyung. Nasılsın?" Korumaların üzerinde gezdirdiğim boş bakışlarımı Hoseok'a çevirdim. Yüzündeki gülümseme çok sinirlerimi bozuyordu.

Yüzüme fazlasıyla itici bir gülümseme yerleştirip bacak bacak üstüne attım. " İyiyim Hoseok fakat emin ol, sırıtan yüzünü dağıttığım daha da mutlu olacağım." Hoseok kahkaha attığında yalancı gülümsememi silip yüzümü buruşturdum.

" Her zamanki gibi çok komiksin Taehyung," dedi alay dolu bir sesle. İkimiz de komik biri olmadığımın farkındaydık. Onunla tanıştığım zamanlar da komik biri değildim çünkü o zamanlar daha çok ağlamayı tercih ediyordum.

Nightmare / VKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin