37~ Sızlayan Yaralar

3.5K 484 320
                                    

Lütfen beğenip yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar!

Bölüm şarkısı: Faouzia- Tears of Gold- Stripped (Ben bunu dinleyerek yazdım bölümü. Dinleyin bence.)

37. Bölüm

Çoğunlukla kesin kararlar veren ve ikileme düşme konusunda fazla takılan biri değildim. Bir olay hakkında kesin kararlar vererek, kendimi kısa yoldan düşünmeye iterdim. Jiyeon ile buradan ayrılmayı istemem de bu duruma bir örnekti. Benim için başka bir şans yoktu, buradan gitme kararını vermiştim. Kiminle olacağı harici beni bu düşüncemi değiştirmeye itecek hiçbir şeyi de kabul etmemiştim. Şu anda ise her konuda bir ikilem- hatta üç farklı şık bile vardı. Zihnimdeki tüm sesler birbirine girmiş, birbirleriyle kavga halindeydi.

Acıyla sızlayan gözümü yumruk yaptığım elimle sertçe ovalayıp karşımda sessiz bir huzur aşılayan ormana çevirdim tekrar bakışlarımı. Geç saat olduğu için fazlasıyla esiyordu ve kısa kollunun açıkta bıraktığı kollarım buz kesmişti. Saat büyük ihtimalle üç veya dörttü. Güneşin bile daha uyanmaya vakit bulamadığı bu saatte, kanlanmış gözlerim ile oturuyor ve karanlığa sığınmaya çalışıyordum. Karanlık etraftaki böcekler ve zihnimdeki sesler harici her şeyi susturmuştu, benim dilimi de susturduğu gibi.

Derin ve sıkıntı dolu bir nefes doldurdum ciğerlerime. Ciğerlerimin bile sızlaması yüzümü buruşturmama neden olduğunda bu acıyı arka tarafa atmak için günlerdir içten içe benim yiyip bitiren seslere kulak astım. Her zaman korumam gerektiğini düşündüğüm, zihnimdeki nazik Taehyung ağlıyordu. Drama Kraliçesi ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Hoseok ve Anna'dan duyduğum şeyler beni yaralamıştı fakat artık duygularımı göstermede ve yaşamada o kadar da iyi sayılmazdım. Birkaç gündür beni ve Drama Kraliçesi'ni asla yalnız bırakmayan Taehyung ise bu konuda tüm yükümü üstlenmişti. Ağlıyor, kabullenemiyordu. Doğrusu benim de kabullenemediğim birçok şey vardı fakat artık o kadar da acıtmıyordu.

Jungkook'a sarılmak istiyordum.

İç çektim ve ellerimle kollarımı ovaladım. Belki soğuk havadan belki de Jungkook'a sarılma ihtiyacıyla dolu olmamdan dolayı kollarım da sızlıyordu. Eğer Jungkook şu an evde olsaydı yanına gider, kolları arasına girer ve beni sarılarak ısıtmasını söylerdim. Bana söylediklerinden sonra belki de bu yaptığım yüzsüzlük olurdu fakat bunu gram umursamazdım. Kendimi muhtaç hissediyordum. Sevgiye, sarılmaya, öpüşmeye, sıcaklığa, en çok da Jungkook'a.

Ormanın derinliklerine bakarken duyduğum kapı açılma sesi ile irkilerek kafamı camekânın kapısına doğru çevirdim Jungkook'u görebilecekmişim gibi. Oturma odası ve camekânın içini kaplayan karanlığın yerini koridorun açılan lambası ile loş bir ışığa bıraktığında dudaklarımın arasından verdiğim sakin bir nefesin ardından oturduğum sandalyeden kalktım. Gelen kişinin kim olduğu bariz belliydi, bildiğim bu gerçek ise kalbimi hiç olmadığı kadar hızlandırmıştı.

Cam kapıya doğru yürüyüp yavaşça açtım, ses çıkarmak istemeyen bir tavırla. Jungkook uyumadığımı anlasa benden tekrar kaçacak gibi hissediyordum, yaklaşık 5 gündür yapıyor olduğu gibi. Eve çok geç geliyor, sabahları da erkenden işe gidiyordu. Geceleri uyumuyordum ve o geldiği zamanlar odamdan çıkmaya yeltendiğim her an hızla odasına giriyor ve kapısını kilitliyordu.

Ailesinin öldürülmesi benim suçum değildi, benim bu durumdan haberim bile yoktu fakat benimle Jiyeon'u korumaya çalışırken ölmüş olmaları gerçeğini de sindiremiyordum. Günlerini yalnızlık ve kardeşini korumak ile geçirmiş biri olarak Bay ve Bayan Jeon'un bizi koruduklarından haberim dahi yoktu. Jungkook'un beni bunlar için suçlamasını anlayamıyordum fakat onun yanında olmak istiyordum da. Bana sinirli olması, yanında istememesi umurumda değildi. Suçum olmadığı halde özür dileyecek ve günlerdir bana yaklaşmayan uykuya, Jungkook'un kolları arasında ulaşacaktım. Gerekirse gece boyunca rahatsız ederdim fakat beni affetmek zorundaydı.

Nightmare / VKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin