31~ Uçan Duygular

4.2K 673 496
                                    

Lütfen beğenip yorum yapmayı unutmayın. Şaşırtıcı olmayacak şekilde bölümü yine kontrol etmedim sakdjsla Siz yine beni uyarırsınız yanlış olan yerlerde. İyi okumalar!

Medya şarkısı: AleXa- Kitty Run

31. Bölüm

Eve döndüğüm zaman Jungkook ile konuşmak için bir sürü şey birikmişti beynimin her köşesinde. Üst üste binip omuzlarıma yük yapan sorularımın cevaplarını alamayacağımın farkında olsam da şansımı denemek istiyordum. Jackson'ın anlattığı şeyler zihnimdeki soruların neredeyse hiçbirine cevap verememişti, hatta üstüne yeni sorular eklemişti. Yubin'i kaçıran adam kimdi ve Jungkook'tan ne istiyordu da Yubin'i kaçırmıştı? İçimden bir ses bu kaçırılma olayının fazlasıyla içinde olduğumu söylemekten pes etmiyordu. Kaçırdığım bir nokta vardı fakat ne olduğunu bir türlü bulamıyordum. Sanki tüm cevaplar önümde olduğu halde görmeyi reddediyor gibiydim. Bu yüzden Jungkook'la konuşacaktım. Üstelik ana görevim olan Jackson'ı öldürme görevimi tamamlamıştım. Banka hesabımda yıllarca Jiyeon ve benim güzelce yaşayabilmemize yetecek kadar para da vardı. Bundan sonra neden burada duracaktım ki?

Başından beri gideceğim zaman Jungkook'u öldüreceğimi söylüyordum, hem kendime hem de Jungkook'a. Onu tehdit ediyor ve bunu yapacağımdan fazlasıyla da emin duruyordum fakat şu an tek isteğim çekip gitmekti, gidemeyeceğimi bildiğim halde. Belki de gitmeyecektim. Jiyeon bile bana Jungkook ve Yubin ile buradan gitmemizi istediğini söylemişken, ben gerçekten buradan çekip gitmeyi hala umuyor muydum? Hem de Jungkook'u bir daha hiç görmeyeceğim bir yere. Üstelik ondan fazlasıyla hoşlandığım gibi bir gerçek de varken.

Sıkıntı dolu bir nefes verip mutfak dolabını açıp her zaman kullandığım kupayı ellerimin arasına alıp tezgâhın üzerine koydum. O sırada gözüm sürekli dikkatimi çeken, Jungkook'un kullandığı benekli kupaya gittiğinde duraksadım. Önceden de düşündüğüm gibi, bu bardak Jungkook'un olmayacak kadar feminendi. Onun dalgınca baktığı bu kupanın Yubin'e ait olma ihtimali zihnime süzüldüğünde dudaklarımı sinirle sertçe birbirine bastırdım. Kardeşini çok özlüyor olmalıydı. Yıllardır kardeşini görmüyordu ve onu geri getirebilmek için uğraşıyorsa bile başaramıyordu. Anne-babasını da kaybetmişti ve kardeşi de gittiğinden beri çok yalnız hissediyordu kesin. Jiyeon'un olmadığı düşüncesi bile kalbimi sıkıştırıyorken, Jungkook'un böyle bir durumu yaşıyor olduğu gerçeği ağlama isteğimi tetikliyordu.

" Ne zaman geldin?" İrkilerek gözlerimi ne kadar süredir baktığımı bilmediğim kupadan çekip, mutfak kapısında dikilen Jungkook'a çevirdim. Üzerinde her zamanki takım elbiselerinden biri vardı ve siyah gözleri oldukça nazik bakıyordu.

Eve geldiğim zaman direkt olarak kendimi sakinleştirmek için mutfağa attığım için Jungkook evde mi diye bakmaya vaktim çok olmamıştı ki çoğunlukla bu saatlerde evde değil, işte olurdu. Bu yüzden onun burada olmasını birkaç saniyelik duraksama ile karşıladım. " Çok olmadı," dedim duygularımı belli etmemek için kısık tuttuğum ses tonuyla.

Jungkook kaşlarını kaldırıp, bariz belli olan bir beklenti ile baktı gözlerime. Üzerinde gerginlik dolu bir hava vardı. Neyden kaynaklandığını anlayamadığım bu gerginliği beni de huzursuz etti. " Görevini tamamladın mı?"

" Müsait misin?" dedim sorusuna cevap vermeden. Jungkook anlamadığını belli edercesine kaşlarını çattığında devam ettim. " Seninle bir şeyler konuşmak istiyorum. Camekânda konuşalım mı?" Zoraki bir tebessüm ettim. " Kahve de yaparım."

Jungkook ne demeye çalıştığımı anlamış olmalı ki kafasını sallayarak sessizce kabul etti ve mutfaktan çıktı. Sıkıntı dolu bir nefesi ciğerlerime misafir edip dolaptan Jungkook'un kupasını da aldım. Kahveleri kahve makinasında hızlıca hazırlayıp kupalara doldurdum. Camekâna geçtiğimde Jungkook ona söylediğim gibi camekândaydı. Sandalyede oturuyordu ve takım elbisesinin ceketini sandalyesinin arka kısmına asmıştı.

Nightmare / VKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin