Yukarıya çok sevdiğim ve her seferinde beni mutlu hissettiren bir şarkıyı bıraktım. Bölümü okurken o da arkada çalsa güzel olurdu.
|
16 Şubat 1998
Çıkış zili çaldığında Osman arkadaşlarıyla vedalaşmıştı. Defterini okulun yan duvarındaki çatlağın içine bıraktı. Keyifli bir gündü. Hava güzeldi, okulda canını sıkacak hiçbir şey olmamıştı. Ağzına bir fındık atıp otobüs durağına doğru ilerleyecekken uzaktan ona doğru gelen yaklaşık on kişiyi gördü. Kim olduklarını bir görüşte anlamıştı. Bir anda yüzündeki gülümsemesi soldu. Karşıdan gelenler ona git gide yaklaşıyordu. Bir an bile durmadı. Arkasını dönüp kalabalığın arasından geçti ve hızla koşmaya başladı. O kadar kişiyle girdiği bir kavgadan sağ çıkması mümkün değildi. Arkasına göz attığında peşinden koştuklarını ve bağırdıklarını görmüştü.
Nefes nefese kalmış halde koşmaya devam etti. Her yer okuldan çıkan öğrencilerle doluydu. Aradaki farkı biraz daha açıp dar bir sokağa girdi. Tekrar koşmaya başladı. Bu sokak daha tenha gibiydi. O sırada iki binanın arasında kuytu bir köşede matarasını kafasına diken Sinan'ı görmüştü.
"Noluyor oğlum. Bu halin ne?" Sinan onu görünce elindekini ceketine koymuştu.
"Sinan yardım et. Sıçmış durumdayım." O sırada onlara doğru yaklaşan ayak seslerini duydular.
"Lütfen. Hayatım şu an buna bağlı." Osman ceketini alıp Sinan'ın çantasına astı. Belki de bu sayede onu tanıyamazlardı. Sinan'ı duvara doğru yan bir şekilde yasladı ve hemen elini Sinan'ın omzuna attı. Sanki sohbet eden iki kişi gibi duruyorlardı. Osman'ın arkası dönüktü ve Sinan da sokağı görebiliyordu.
O sırada birkaç kişi koşup dar sokağa girmişti. Birbirlerine çok yakınlardı ve koşmaktan canı çıkan Osman'ın hızla inip kalkan göğsü neredeyse Sinan'ın omzuna değiyordu. Alıp verdiği nefesleri sıcaklığı Sinan'ın yüzüne geliyordu. İkisi de aşağı doğru baksa da bir ara gözleri buluştu.
"Oradalar mı? Kaç kişiler?" diye sordu Osman. Yüzünde telaşlı bir ifade vardı ve kaşlarını çatmıştı.
Sinan arkaya göz atıp konuştu. "Dört kişiler. Etrafa bakıyorlar şu an."
İkisi de bir süre sessiz kaldılar ve beklediler. "Bize doğru bakıyorlar."
Osman hiçbir şey söylemedi. Kalbi kulaklarında atıyordu sanki. Adamların kesin bıçakları da vardı. 'Beni öldürecekler.' diye düşündü. Gözlerini yumdu korkarcasına.
Sinan sözlerine devam etti. "Buraya geliyor birisi. Bak bir fikrim var. Ben dediğimde arkanı bir anda dönüp yumruk atacaksın. Sonra da koşacağız."
Osman gözlerini açıp Sinan'a baktı. Ona güvenmekten başka çaresi yoktu. Başını salladı. "Tamam." Alnında ter damlacıkları birikmişti.
Adam onların olduğu köşeye doğru yaklaşıyordu.
"Bekle." diye fısıldadı Sinan. Karşıdan gelen adam adımlarını hızlandırmıştı.
"Bekle." Sinan doğru anı bekliyordu.
Osman duvara yasladığı sağ elinin yumruğunu sıkmıştı. Adamı arkasında hissedebiliyorum.
"Şimdi!" diye bağırdı Sinan. Osman da aynı anda dönüp düşünmeden elini çevirdi. Dibinde olan adamın yüzüne o kadar ağır yumruğu indirmişti ki adam yere yığıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Yıldızlar [Sinan×Osman]
Teen FictionYollarını kesiştiren bir tesadüf onları asla birbirinden ayrılmak istemeyen insanlara çevirecekti. Ama bazen ayrılmak bir arada kalmaktan daha kolay ve daha acısızdı.