Şarkı efsanedir bu arada. Sözleriyle bu bölüme çok uyacağını düşündüm
1 Mart 1998
Her an birini düşünmek nasıl bir şey? Birini aklından hiç çıkaramamak, sen istemesen bile hayatının bir parçası olması nasıl bir his? Sen hayat ile ilgili planlar yaparken tanrı bir yerlerden sana bakıp gülümser, derler. Belki de gerçekten öyleydi. Sonsuz olasılıklar uzayında aralarından tek bir tanesi senin karşına çıkıyor ve geri kalan her olasılığı, planı yıkıyordu. Belki de o olasılık gelecekteki mutluluğun ya da mutsuzluğun demekti. Peki hangi hayat senin için daha iyi, bunu bilebilir misin? Belki de önemli olan mutluluğun için neler yapabildiğin değil, neler uğrana mutsuz olduğundur. Belki de, bizi biz yapan şey o planları bozan tek bir andır. Mutsuzluk seni büyütmez mi zaten? Seni kendi başına bırakıp hayatın karşısında tek başına durduran şey o değil midir?
Düşüncelerinden sıyrılıp başını komidinin üzerinde duran saate çevirdi. 04.55 Yine sabahlamıştı. Yatakta uzanan vücuduna ve yüzüne pencereden içeri giren ay ışığı vuruyordu. Odasını içini aydınlatan tek şey oydu.
Birkaç gecedir hep böyleydi. Sanki duvarlar üstüne üstüne geliyor, gittiği her yer onu boğuyordu. Yatağa uzanıyor ve o beyaz tavana bakıp her gece düşünüyordu. Hem de saatlerce. Normalde böyle değildi. Evet, onun aklı hiç durmaz içinde kırk tane tilki dolaşırdı ama şimdi başkaydı. Şimdi daha derin şeyler düşünüyordu, hayatı,duygularını ve tabi ona böyle hissettiren kişiyi. Sinan'la takıla takıla iyice onun gibi olmuştu, onun gibi felsefi şeyler düşüneceğini asla tahmin etmezdi.
Doğrulup yatağın içinde oturdu. Derin bir iç çekip gözlerini ovuşturdu. Uykusu vardı ama bir türlü uyuyamıyordu, neden bir türlü uyuyamıyordu? Neden hiçbir şey eskisi gibi değildi? Bir his vardı ve ne yaparsa yapsın atamıyordu içinden. O hep kontrollüydü, hep planlar yapar ve onlara uyardı. Kim kafasını karıştırırsa uzak dururdu ondan, sırf her şey bir düzende olsun diye kaçardı aşktan, soğuk dururdu. Ama şimdi olmuyordu işte. Kaçamıyordu, uzak duramıyordu. Anlamıştı, bazı şeyler silinemezdi çünkü onlar anılardı.
Kendini hep cesur biri olarak görürdü. Şimdi ne yapmalıydı? Düzenini bozmamak ve kafasını hiç karıştırmamak için sessizce kalmalı mı, yoksa uykularını kaçıran şeyin peşinden gidip cesur mu olmalı mıydı?
Tekrar yatağa uzanıp komidinin çekmesinden walkman'ini ve üzerine "Gece 06" yazdığı kaseti aldı. Kaseti içine yerleştirip kulaklıklarını taktı. Kaset dönerken Osman'ın kulaklarına şarkı dolmaya başladı. Sonunda kafası biraz sakinleşirken gözlerini kapatıp kendini uykuya bıraktı. Okula gidene kadar ise sadece 3 saat uyuyabilmişti.
***
Okula ruh gibi bir halde gitmişti. Gözlerinin altı şişmiş, yüzünün rengi solmuştu. Bahçeye girdiğinde etrafa bir göz gezdirdi. Her ne kadar yapmamaya çalışsa da olmuyordu işte, gözleri ilk önce hep onu arıyordu. O sırada bahçenin arka tarafındaki banklardan birinde matarasından bira yudumlarken gördü onu. Biraz daha gözleri üzerinde takılı kaldı, sonra içeri girip sınıfa çıktı. Hiçbir şey düşünmek ya da görmek istemiyordu, kafasını sıraya koyup bir ders boyunca uyudu.
Gözlerini açtığında ise teneffüs zili çalmış, neredeyse herkes dışarı çıkmıştı. Başını o kadar ağrıyordu ki gözlerini zar zor açıyordu. Kendi kendine söylenirken Sinan'a doğru baktı. Sırasında oturuyordu Işık'la beraber oturuyor, sohbet ediyordu. Osman umursamaz bir şekilde ayağa kalkıp sınıftan çıkacakken gördükleriyle gözleri fal taşı gibi açıldı. Işık uzanıp Sinan'nın elini çekmiş ve tutmuştu. Nutku tutulmuş bir şekilde bakıyordu. Sinan elini çekmiyordu bile. Niye çeksindi ki zaten. Aptal Osman. Hızla sınıftan çıkıp bahçeye doğru koştu. Buradan kaçmak istiyordu. Sessiz bir yerde olmak istiyordu.Grupla beraber toplandıkları demir kapının yanındaki köşeye geçip oturdu. Başını duvara yaslayıp gözlerini kapadı. Başındaki ağrı iyice artmış, canını yakmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Yıldızlar [Sinan×Osman]
Teen FictionYollarını kesiştiren bir tesadüf onları asla birbirinden ayrılmak istemeyen insanlara çevirecekti. Ama bazen ayrılmak bir arada kalmaktan daha kolay ve daha acısızdı.