Şarkı o kadar güzel ki... Bu bölüme de çok uyuyor bence :") Kesin dinleyinn. Ayrıca uzun zaman sonra bayağı uzun bir bölüm yazdım. İyi okumalarr
5 Eylül 1998
Ertesi sabah Osman yatağının üzerinde iki büklüm olmuş bir halde uyandığında pijamaları yerine kıyafetleri hala üzerindeydi ve kulaklıklar hala kulağına takılıydı. Sıkıca sarıldığı walkman artık gevşemiş olan parmaklarının arasında avuçlarında duruyordu. Güneş doğarken kasetleri dinlemeyi bitirdiğinde en baştan dinlemeye başlamıştı. Sonra en baştan ve tekrar en baştan dinlemişti. Dinlerken öyle çok ağlamış, aylardır içinde tuttuğu korkuyu ve dayanılmaz özlemi öylesine dökmüştü ki sesi kısılmış, gözlerinde yaş dahi kalmamıştı. Gözleri kan çanağı gibiydi ve şişmişti.
Açık olan pencereden gelen soğukla beraber titrerken kollarını bedenine sarıp yerinden kıpırdamadan orada yatmaya devam etti. Kaset bitmiş, boşa dönen makaranın sesi kulaklarına doluyordu. Kulaklıkları çıkarmaya bile uğraşmadı. Sadece gözlerini kırpmadan, ifadesiz bir suratla duvarı izliyordu. Tüm vücudu buz gibi olmuş, beti benzi atmıştı. Saatin kaç olduğundan haberi bile yoktu.
O sırada odasının kapısı tıklatıldığında Sinan'ın endişeli sesini duydu. "Osman? Müsait misin?"
Osman'ın boğazı konuşamayacağı kadar kurumuştu. Sırtı kapıya dönük bir şekilde yatmaya ve duvarı izlemeye devam etti.
Biraz sonra kapı aralanmıştı. Sinan yatağın üzerinde hareketsizce yatan Osman'ın yanına gitti yavaş adımlarla. "Osman sen iyi misin?"
Kendisi de berbat haldeydi ama en azından Osman kadar parçalanmış gözükmüyordu. "Senden ses çıkmayınca merak ettim." diye devam etti sözlerine.
Osman ona bakmadan kısık sesle konuştu. "Saat kaç?" diye sordu sadece.
Sinan onun sorusuna şaşırsa da yine de kolundaki saate baktı. "İki buçuk. Sanırım dün gece ikimiz de uyuyamadık. O yüzden saat biraz geç oldu sayılır." Sinan sessizce dikilmeye devam etti. Osman'ın ona dönmesini bekliyordu ama yüzünü bile görememişti. "Sen iyi olduğuna emin misin? Titriyorsun çünkü."
Sinan endişesini gizlemeye çalışsa da içten içe korkuyordu. Gidip pencereyi kapattı ve ardından kenarda duran örtüyü Osman'ın üzerine örttü.
"Biraz yalnız kalsam olur mu?" diye sordu Osman bitkin bir sesle. Gözlerinin altı mosmordu.
Sinan Osman'ı ilk defa böyle görüyordu. Bir an ona fazla yüklediğini düşünüp kendini kötü hissetti. "Tabi, olur. Ben içeride olacağım."
Ardından içindeki huzursuzlukla beraber Osman'ı tek bırakıp odadan çıktı. Balkonda oturup dalgaların sesini dinlediği sırada bir yandan Osman'ın şarkılarını tekrar okurken diğer yandan dudaklarını kemiriyordu. Osman'ın şu an ne düşündüğünü bilmek için nelerini vermezdi.
***
Yaklaşık iki saat sonra Sinan hala balkonda otururken arkasından birisinin geldiğini hissetti. Bir ses duyduğundan değil de, sadece öyle hissettiği için bir an geriye dönüp baktı. Osman balkonun kapısına yaslanmış boş gözlerle onu izliyordu. Sinan heyecanlı gözlerle ona baktı. Ondan bir şey duymayı bekliyordu.
O anda Osman hiç beklemediği bir şey söyledi. "Buraya gelirken yanında bir koli getirmiştin. Odanda ağzı açık bir şekilde durduğunu görünce karıştırdım biraz. Sorun olmaz umarım."
Sinan bunu şu an konuşmayı beklemiyordu. Ağzı açık bir şekilde ona bakarken başını iki yana salladı. "Sorun değil."
"Tablolara baktım da, cidden muhteşemler. Hepsi ayrı ayrı çok güzel." Osman çatallaşan sesine ve solgun yüzüne rağmen hafifçe gülümsedi. "Özellikle bizimle ilgili olanları çok sevdim. Kendini çok geliştirmişsin. Tebrik ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Yıldızlar [Sinan×Osman]
Teen FictionYollarını kesiştiren bir tesadüf onları asla birbirinden ayrılmak istemeyen insanlara çevirecekti. Ama bazen ayrılmak bir arada kalmaktan daha kolay ve daha acısızdı.