Sonsuz

1.6K 105 209
                                    

Bu şarkı beni her zaman duygulandırıyor. Bu bölüme çok uyar diye düşündüm :')

27 Mart 1998

Sinan'ı sedyeyle beraber koridorda taşırlarken Osman da ağlayarak yanında koşuyordu. Ne yapacağını bilemeden sadece ağlıyordu. Doktorların ve hemşirelerin arasında kalan Sinan'ın elini fark etmeden sıkıca tutmuştu. Daha önce ölüme hiç bu kadar yakın hissetmemişti. Şimdi anlıyordu ki, ölümle yaşam arasında sadece birkaç dakika vardı. Ne olacağını asla bilemiyordunuz. Yanınızda duran insan bir gün sonra da ölebilirdi, 20 yıl sonra da. Kaza da geçirebilirdi, intihar da edebilirdi. Ne zaman öleceğini mi yoksa nasıl öleceğini mi bilmek daha kötüydü, bilemedi.

Doktorlar sedyeyle beraber bir kapıdan geçtiklerinde Osman tuttuğu eli bırakmak zorunda kaldı. Kapı kapanırken orada artık tek başınaydı. Hem o hem de Sinan artık yalnızdı ve tek başlarına mücadele etmek zorundalardı. Gözlerini eline çevirip tuttuğu elin sıcaklığını hala hatırlamaya çalıştı. Belki de son kez elini tutmuştu. Son kez bedeni ruhundayken ona bakmıştı. Kalbi ağrıyordu. Daha doya doya gözlerine bakmamıştı, dokunmamıştı ona. Hiç sarılmamıştı mesela. Hiç dudaklarına değmemişti. Ona "Seni seviyorum." diyememişti.

En sonki konuşmaları geldi aklına. Kavga etmişlerdi. Kötü ayrılmıştı en son onunla. Bunun pişmanlığı sardı bedenini. Kana bulanmış üstüyle kenardaki koltuğa oturup boş gözlerle bakmaya başladı. Ne kadar trajik değil mi? Tek bir an yaşanan tüm iyi şeyleri de peşinden götürüyordu. Tüm anılar siliniyor ama o asla unutulmuyor.

Orada kaç dakika boyunca oturduğunu bilmiyordu. Zaman kavramını yitirmiş gibiydi. O sırada yanına gelen hemşireyi gördü. "Siz içerideki adamın yakınısınız galiba."

Hızla ayağa kalktı. "Evet. Bir haber var mı?"

"Buraya geldiğinde kan kaybından kalbi neredeyse durmak üzereydi. Bileklerini çok derin bir şekilde kesmiş. Kanamayı durdurduk, dikiş atıp bandajla sardık ama çok fazla kan kaybettiği için kan verilmesi gerekiyor yoksa çok fazla dayanamaz."

Osman başını eğdi. Şimdi ne yapması gerekiyordu?

"Ailesi yok mu? Onlardan birisi kan verebilir." DEDİ hemşire.

Sinan'ı düşündü. Eğer ailesi bu durumu öğrenirse onu mahvedelerdi. Ama söylemese ne kadar saklayabilecekti ki? Ailesi öldü dese kimliğine baktıklarında gerçeği göreceklerdi. Başka bir şey uydurması gerekiyordu. "Annesiyle babası iş için İngiltere'ye gitmişti. Şu an buraya gelmeleri mümkün değil." Biraz düşündü. "Şey... Benim kan grubum 0 Rh-, ben kan versem acaba uyar mı?"

Hemşire bir süre sessizce ona bakarken Osman yalanı ortaya çıkar diye ecel terleri dökerken kadın tekrar konuştu. "Bakmamız gerekli. Benimle gelin."

Osman'a hastane kıyafetleri giydirildikten sonra onu Sinan'ın yattığı odaya soktular. Sinan'ın yüzü sararmış, biraz da şişmişti. Osman gergin bir şekilde yan tarafta duran yatağa uzanırken gözlerini ondan hiç ayırmıyordu. Hemşirenin biri yanına geldi." Kan gruplarınız uyuşuyor. O yüzden sizin kan vermeniz uygun olacak."

Hemşire ikisine de bir sürü serum bağlarken Osman baş ucunda duran torbaya kanının biriktiğini gördü. Sinan'a bakarken uyuyakalmıştı.

***

Kulaklarını tırmalayan telefonunun sesiyle uykusu bölünmüştü. Yanına aldığı cep telefonu çalıyordu. Zar zor uyanırken komodinin üzerinde duran telefonu alırken saati gördü. Saat dokuz buçuk olmuştu. Telefonu açtığında karşı taraftan gelen babasının sesini duydu. "Alo Osman, nerelerde kaldın oğlum?"

Aramızdaki Yıldızlar [Sinan×Osman]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin