Katil

1.5K 103 59
                                    

15 Nisan 1998

Hava kararmış, akşam olmuştu. Hastaneye gelmelerinin üzerinden tamı tamına 4 saat geçmişti. Osman saatlerdir yoğun bakımda yatıyordu. Hastaneye geldikleri anda kurşunu çıkarmak için onu hemen ameliyata sokmuşlardı. Ölüm gibi gelen dakikaların ardından doktor ameliyathane kapısından çıktığında Sinan hemen yanına koşmuştu. Doktorla konuşması kulağında yankılandı.

"Kurşunu çıkardık fakat ağır bir iç kanama geçiriyordu. Kanamayı zor da olsa durdurduk."

"Peki şimdi nolacak?" Kulakları uğulduyordu.

"Kurşun kalbe çok yakın bir yerde akciğere isabet etmiş. Hayati tehlikesi hala sürüyor. Eğer sabaha kadar her şey yolunda giderse o zaman tehlikeyi de atlatmış olacak." Yaşlı doktor elini omzuna koydu. "Güçlü durmaya çalışın."

Bunlardan sonra kendini yoğun bakımın önündeki camın arkasından Osman'a bakıp ağlarken bulmuştu zaten. Şimdi Sinan'ı sakinleştirmek için yatırdıkları odada otururken başına tekrar gitmeye korkuyordu. Çünkü onu o halde görmek Sinan için çok zordu. Yüzü sararmış, gözlerinin altı mosmor olmuştu. Ağzına nefes alması için bir maske ve kollarına da bir sürü serum takılmıştı.

Sabaha kadar beklemek ona ölüm kadar zor geliyordu. Ya Osman ölürse? Düşüncesi bile içini yakmıştı. Onun yüzünden ailesi acı çekecekti. "Oğlumu sen öldürdün." diyeceklerdi belki... Vücudunu saran bir sıcaklık ve panik hissettiğinde bunları aklından atmaya çalıştı. Sakin olmalıydı. Osman olsaydı onu güçlü ve cesur görmek isterdi.

Cesur derken aklına istemsizce hastalandığı günün gecesi gelmişti. Belki de geçirdiği en zor geceydi. Gerçeklerle yüzleşmek acı gelmişti ona. Yüzüne hüzünlü bir gülümseme yayıldı ve gözleri bileklerindeki izlere kaydı. O zamanlara dönmek için nelerini vermezdi ki? Acıyı da hatırlıyordu, aşkı da. Her şey çok zor geçmişti ama yine de tek istediği zamanı geri almaktı.

Odadan ayrılıp yoğun bakıma doğru yürümeye başladı. Tekrar aynı yerin önüne geldiğinde bir değişiklik olmadığını gördü. Osman perişan bir şekilde ölü gibi yatıyordu. Ona dair tek yaşam belirtisi inip kalkan göğsü ve yanında kalp atışını gösteren ekrandan gelen sesti. O sırada yanına gelen ayak seslerini duyduğunda karşısında duran polisleri gördü. "Olayla ilgili ifadenizi almamız gerekiyor da."

Bir süre boş gözlerle onlara baktı. Az sonra Sinan'ın kaldığı odaya geri döndüler. Polislerden birisi kenardaki sandalyeye Sinan da yatağa oturdu.

Polis elindeki kağıda bakarken sorular sormaya başladı. "Öncelikle geçmiş olsun. Osman Demirkay'ın nesi oluyorsunuz?"

İçinden 'Muhtemel katili' diye geçirse de "Arkadaşıyım." diye cevap verdi. Sesi yorgun ve kısık çıkıyordu

Polis elindeki kalemle önüne not alıyordu. "Nereden arkadaşsınız peki?"

"Okuldan. Sınıf arkadaşıydık."

"Olay bugün yedi buçuk sularında Beşiktaş'ta olmuş, doğru mudur?"

Başını önüne eğmiş oturuyordu. "Evet."

Polislerden diğeri lafa girdi bu kez. "Olayın sebebini ve suçluların kim olduğunu anlatabilir misiniz?"

Sinan gözleri dolu bir şekilde hale önüne bakıyordu.
'Hayır, bunu yapmak çok zor.' diye geçirdi içinden.

"Eğer bize yardım ederseniz arkadaşınıza zarar geren insanları daha kolay bulabiliriz. "

Bir süre sessiz kaldı sonra ise gözlerindeki yabancı yaşları sildi ve başını kaldırdı. "Tamam. Anlatacağım her şeyi."

Sanırım bu telefonumda rahat rahat yazdığım son bölüm (size anlattığım olaylardan dolayı) ama bölümler tabiki de devam edecek. Sizi seviyorum. Öpüldünüz. 

Aramızdaki Yıldızlar [Sinan×Osman]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin