Bu bölümün şarkısı için gerçekten çok düşündüm. Hem şehvetli hem tutkulu bir şey arıyordum ve tam da istediğimi buldum. Bu şarkı bana sanki eski zamanlarda yaşanan güzel bir aşkı anlatıyor gibi hissettiriyor. Bu şarkı bir gece vakti kalp kırıklığıyla ve tutkuyla yazılmış gibi geliyor, bana. AM albümünün tamamı öyle değil mi zaten? Aşığım bu albüme. Lütfen dinleyin. Çünkü bu kadar özel bir bölüme ancak bu kadar özel bir şarkı yakışırdı.
22 Mart 1998
Osman hayatına devam etmeye çalışırken ilk planı para kazanmaya çalışmaktı. Öyle ya da böyle bir hayal dünyasında yaşamıyordu. Hala yapması gereken şeyler vardı.
Kerem ile iş birliği yapıyorlardı. Kerem mahalledeki basketbol sahasında teke tek maç yapıyor, Osman bahis paralarını topluyordu. Kısa zamanda Kerem'in namı yayılınca iyi de para kazanıyorlardı.
O günün akşamı Kerem on altıncı maçına girerken Osman da kenardaki taş merdivenin duvarına yaslanmış onu izliyordu. Elindeki paraları sayarken arada gözleri bir Kerem'de bir de taraftarlarda geziniyordu. Kerem'in birine dik dik baktığını gördü. Başını karşı tarafa çevirdiğinde yanından geçip kendisine doğru gelen Sinan'ı gördü. Birbirlerine ters bir şekilde bakarlarken Kerem az sonra tekrar maçına dönmüştü.
Sinan yanına geldiğinde hiç oralı olmadan başını sahaya çevirmişti.
"Hiç özür falan dilemeyeceğim." Sinan ona bakarken Osman bu sefer başını önüne eğmişti.
Sinan onun gönlünü başka türlü alamayacağını biliyordu. "Ya da tamam, siktir et diliyorum özür." Osman duyduklarıyla beraber bir anda gözlerini yukarı çevirdi.
"Ama bu özür meselesi toplumsal olarak fazla abartılıyor." Osman şaşkınlıkla kafasını kaldırıp sonunda ona baktı. Sinan ise konuşmaya devam ediyordu. "Yani insan kendini fazla kutsadığından mıdır nedir."
"Gerçekten şu an yine felsefe mi yapacaksın?" Osman'ın yüzünde alaylı bir gülümseme vardı.
"Tamam sadede geliyorum. Kemal Burcu'dan hoşlanıyor." Sinan ilk defe konuşurken kendini bu kadar tedirgin ve rahatsız hissediyordu.
"Nerden çıktı?"
"Gördüm işte, var bir şey. Anladığım kadarıyla karşılıklı ego yapıyorlar. O yüzden olmuyor. Ben bir gidip konuşayım diyorum. Sonrasında yeni bir plan yapalım, yolumuza bakalım. İptal olmasın yani. "
Osman yerinde kıpırdandı. "Hani anlamıyordun aşk meşk dalgalarından."
İçinden gelen ilk şeyi söyledi. "Zaaflardan anlıyorum. Aşk da zaaflarını en kötüsü. Kendine saygını yitiriyorsun, o derece." Duraksayıp gözlerini kaçırdı. "Ee yapıyor muyuz yani plan?" Gözleri tekrar buluştuğunda bu sefer Osman'ın çok farklı baktığını anlamıştı. Sanki bir bakışta içini görmüş, duygularını hissemişti. İçinde bir kıpırtı vardı.
Osman bu kez içten bir şekilde güldü. Dilini şaklatıp elini pantalonunun cebine attı. Bir avuç fındığı Sinan'ın avucuna bıraktı. Elleri birbirine değdiğinde ufacık bir an için eli yanmış gibiydi. Onun eline dokunduğu yerler yanıyordu.
Sinan da ona tatlı bakışlarla gülümseyerek karşılık verdi. Ağzına bir fındık atarken Osman başını yana yatırmış görmeyi özlediği bir şekilde yeşil gözleriyle sımsıcak bakıyordu. "Neden şimdi? Ne oldu da umursamaya başladın?"
Bir süre ikisi de hiç konuşmadılar. Ama Sinan bir cevap vermeyi gerçekten istiyordu. Osman'a doğru birkaç adım atıp tıpkı fısıldarcasına başını kulağına doğru yaklaştırdı.
Yüzleri o kadar yakınken onun sıcaklığını hissedebiliyordu. Sessizce fısıldadı. "Yıldızlara baktım. Onlar bana hala bir umut olduğunu söyledi."
Geri çekildiğinde Osman'ın yüzünde belli belirsiz bir tebessüm vardı. "O zaman ben de sana bir sır vereyim."
Başını yukarı kaldırıp lacivert gökyüzüne çevirdi. "Şu yıldızı görüyor musun?"
Sinan onun işaret ettiği tarafa baktığında bir yıldız gördü. "Evet, gördüm."
"O yıldız dünyadan görünen en parlak yıldızlardan biri. Şehirlerin ışıklarına rağmen görülebilir."
"Sırrı ne peki?"
"Bu yıldız bizden 13 ışık yılı uzakta. Bu da demek oluyor ki aslında biz onun 13 yıl önceki halini görüyoruz. Uzayda zaman bizim düşündüğümüzden daha farklı."
İkisi de hala gökyüzüne bakarken Sinan gülümsedi. "Yani onların aslında geçmişlerini görüyoruz. Onlar da bizim geçmişteki halimizi görüyor."
"Zaman ne farklı şey, değil mi? Onların gördüğü dünyada annem hala yürüyebiliyor. Ameliyata girmek için hala 8 yılı var." Osman'ın yüzünde bir hüzün belirtmişti.
Sinan güldü. "Ailemin beni terk etmesine 10 yıl var."
"Seninle tanışmamıza tam 13 yıl var."
İkisi de birbirine döndü. Konuşmuyorlardı ama ne hissettiklerini sadece bakışarak da anlayabiliyorlardı.
Gülümsediler.Az sonra Osman konuştu. "Sinan ekibi yarın bir araya toplayacağım. Senin için." Sinan ona umutla baktı. "Ama bizim meselemiz başka. Öyle bir anda kenara atılacak bir şey değil. İkimiz de bir sürü şey yaşadık. Bunlar bir anda affedilecek şey değil. İkimiz için de." Osman ona ciddi bir şekilde bakarken onun da gözlerindeki umut ışıkları sönmüştü.
"Haklısın."
Osman sadece başını salladı ve yanından geçip gitti. "İyi geceler."
Sinan her şeyi bir anda bir özürle affettiremeyeceğini bilmeliydi ama en azından bazı şeyler düzeliyordu. Eh, yine de kazançlı sayılırdı.
Kısa bir bölüm oldu ama konu bütünlüğünden dolayı bunu yapmak zorunda kaldım. En kısa zamanda yeni bölüm gelecek. Öpüldünüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Yıldızlar [Sinan×Osman]
Teen FictionYollarını kesiştiren bir tesadüf onları asla birbirinden ayrılmak istemeyen insanlara çevirecekti. Ama bazen ayrılmak bir arada kalmaktan daha kolay ve daha acısızdı.