Şimdi yavaşça alttaki tarihe ve sonra da kitabın okunma sayısına bakın. Evet, 13 uğurlu sayım :") 13K için sonsuz teşekkürler. Siz manyaksınız.
Not; Softcore mükemmel bir şarkı. Aşığım. Söyleyeceklerim bu kadar.
13 Nisan 1998
Osman'ın parmak uçları tellere sert ama kontrollü bir şekilde değdiğinde odanın içinde ince bir tını yankılandı. Sol elinin konumunu hızla değiştirirken diğer eliyle ritim tutmaya devam ediyordu. Önündeki kağıtlara göz atıp akorları bir kez daha gözünün önünden geçirdi.
Son dört gündür kafasını dağıtmak için tek yaptığı şey eline gitarını alarak sabah akşam şarkılar çalmaktı. Sonuçta hala bir işi vardı. Arada sırada repertuarına yeni şarkılar ekleme ihtiyacı duyuyordu. Üstelik odasına kapanmış, tüm gün evde otururken aklındaki düşünceleri susturmanın en iyi yolu buydu.
Yemek saatleri dışında odasından pek fazla çıkmıyordu. Annesi hala ona kızgındı. Kavga gününden sonra tek bir kelime bile konuşmamış, Osman'ın suratına bile bakmamıştı. Sanki o yokmuş gibi davranıyordu. Bu o kadar sinir bozucu ve katlanılmaz bir histi ki o da kendisini odasına kapatıp sessizce, yalnız başına oturuyordu.
Evde arasının iyi olduğu sadece babası vardı. Babasının hala annesini ikna etmeye, onu yumuşatmaya çalıştığını biliyordu fakat annesi bu sefer kolayca affedecek gibi değildi. Osman böyle düşündükçe duvarlar üstüne üstüne geliyordu. Ya annesiyle bir daha arası eskisi gibi asla olmazsa? O zaman ne yapacaktı? Hayatta onu en çok seven insanlardan biri şimdi ondan nefret ediyordu. Ne yapsa annesinin kalbini kazanamamıştı. Babası ise annesine biraz zaman vermesi gerektiğini söyleyip geçiştiriyordu. O da yanında durmasa Osman bu evin içinde aklını kaybedebilirdi.
Bir de Sinan vardı tabi. Kimi kandırıyordu ki? En çok onu düşünüyordu işte. Gecenin bir yarısına kadar gözüne uyku girmemesinin, her an içinde büyüyen büyük özlemin, ebedi mutsuzluğunun sebebi Sinan'la arasının kötü olmasıydı. Bir türlü basketbol sahasındaki bakışları gözünün önünden gitmiyordu. O gözlerde gördüğü çaresizlik ve hüzün içini yakmıştı.
Basketbol sahasındaki hallerini düşünürken aklına beraber orada yaşadıkları başka bir olay takıldı. Osman Kerem'in basketbol maçları için bahis toplarken akşam vakti Sinan yanına gelmişti. Grupça kavga etmelerinden hemen sonrasıydı. Kimseden özür dilemeyen adam karşısına geçip tüm ekibi toplayabilmek için ondan özür dilemişti. Osman o anki şaşkınlığını ve mutluluğunu, Sinan'ın gardını nasıl indirip ona kalbini açtığını düşününce içinde bir kıpırtı hissetti. Yüzüne hafif bir gülümseme yayıldı. Sinan'ın söyledikleri dün gibi aklındaydı; "Zaaflardan anlıyorum. Aşk da zaafların en kötüsü." demişti. Belki ağzından "Seni seviyorum." sözleri dökülmemişti ama Osman'ın duydukları o an bu basit cümleden daha değerliydi. İçinde bin tane anlam saklıydı. Osman da şu an en büyük zaafıyla savaş veriyordu. Sinan onun en tehlikeli zaafıydı.
O sırada kulağına dolan sesle beraber yüzünü buruşturdu. Yanlış akora bastığını sesi duyduğu anda anlamıştı. Elini yavaşça geri çekti. Siktir. Önündeki karışık akor kağıdında gözlerini hızla gezdirdi. En son nerede kalmıştı? Nakarat kısmında mıydı? Aklından düşünceler geçerken yaptığı hatanın acemiliği ile ofladı. Normalde sadece refleks hareketlerle bile şarkıyı çalıyordu. Şimdiyse kafası tamamen dağılmış, karışmıştı. Onun için refleks olan hareketleri yapmak için bile fazlasıyla yorgundu.
Akor kağıdına biraz daha baktıktan sonra gözlerini kapatıp saçını kaşıdı. Elindeki gitarı yatağın üzerine koyarken tellerin parmaklarında bıraktığı izler kanlanmış, yaralara dönüşmüştü. Parmakları şişmiş, alev alev yanıyordu. Bileğine ritim tutmaktan kramp girmişti. Kendini öylesine bitkin hissediyordu ki tek istediği ellerini buzlu suya sokup saatler boyu uyumaktı. Kolundaki saati kontrol etti. Kaç saattir çalışıyordu? Üç? Dört? Artık ellerini hissetmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Yıldızlar [Sinan×Osman]
Teen FictionYollarını kesiştiren bir tesadüf onları asla birbirinden ayrılmak istemeyen insanlara çevirecekti. Ama bazen ayrılmak bir arada kalmaktan daha kolay ve daha acısızdı.