15 Nisan 1998
Sinan yere yığılmış ağlarken birilerinin kollarından onu çektiğini hissetti. Her şey o kadar bulanıktı ki... Doğru düzgün ne duyabiliyor ne görebiliyordu. Gördüğü tek şey gözlerinin önünden kayan ışıklardı. Kulaklarında sürekli uğultulu sesler vardı. Hem kör hem de sağır olmuştu sanki bir anda. Hemşireler onu ayağa kaldırmış adeta sürüklerken altında yumuşak bir yer hissetti.
Kendini yatağa bıraktığında yanında duran hemşirenin koluna bir iğne yapıyordu. Başını beyaz tavana çevirmiş, boş gözlerle bakıyordu. Yanaklarındaki yaşlar kururken göz kapakları ağırlaştı. Sonunda sakinleşmiş, uyukalmıştı.
Gecenin bir vaktinde Osman'la evinin önündeki banka oturmuş ellerindeki biralarını yudumluyorlardı. Sinan beraber lunaparka gittikleri akşama döndüğünü anladı.
Osman ona bakıp gülümseyerek yıldızları işaret ediyor heyecanla bir şeyler anlatıyordu. "Bak şuradaki yıldız en parlak olan. O aslında Kutup..."
Sinan ona hayranlıkla bakarken gülümsüyordu. Onu dinlemiyor, sadece izliyordu. Osman biraz daha konuşup sözünü bitirdikten sonra o da gözlerini gökyüzüne çevirip en parlak yıldıza baktı. Gülerek Osman'a döndüğünde gülümsemesi yüzünden kaybolmuştu.
Karşısında duran Osman bu sefer yara bere ve kan içinde olan suratıyla soğuk bir şekilde bakıyordu. "Neden ölmeme izin verdin?"
Sinan korkuyla geri çekilirken boğazına yapışmış bir el ile nefesi kesildi. Osman boğazını sıkarken soğuk bir şekilde bakıyordu. "Beni koruyabilirdin."
Nefes alamıyor, ciğerleri can çekişiyordu. Gözleri kapanırken Osman tekrar konuştu. "Beni koruyabilirdin."
Bir anda irkilerek uyandı. Yatakta doğrulurken eli istemsizce boğazına gitmişti. Yanına birinin geldiğini hissettiğinde başını çevirdi. Gelen Osman'ın babasıydı. "Oğlum, iyi misin?"
Karşısında duran adam yanına oturduğunda gözlerinin kızardığını fark etti. Ama her şeye rağmen güçlü duruyordu. Osman'ın ona söyledikleri şeyleri hatırladı. Babası, tıpkı onun anlattığı gibi yine dimdik duruyordu.
Zavallı adamı o halde görünce bir kez daha vicdan azabıyla sarsıldı. Yüzüne bakamadan tekrar ağlamaya başladığında Osman'ın babası Sinan'a sarılmış, onu bağrına basmıştı.
Sinan boğuk çıkan sesiyle konuştu. "Hepsi benim yüzümden oldu. Hepsi benim suçum." Hıçkırarak ağlamaya devam ederken gözleri dolmuş adam başını okşuyordu. "Hepsi geçecek oğlum. Hepsi geçecek."
Eveet, eğer bölümü anlamadıysanız ilk bölüme geri dönebilirsiniz. Bölümlerin başına o tarihleri boşu boşuna koymuyorum ben ;) Kitapta hem geleceği hem de geçmişi okuyacaksınız. Anlamışsınızdır zaten.
P. S. Sizi seviyorum. Selo'yu seviyorum. Osman'ı çok seviyorum. Sinan'ı da seviyorum. xoxo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Yıldızlar [Sinan×Osman]
أدب المراهقينYollarını kesiştiren bir tesadüf onları asla birbirinden ayrılmak istemeyen insanlara çevirecekti. Ama bazen ayrılmak bir arada kalmaktan daha kolay ve daha acısızdı.