Bu şarkı direkt çocukluk travmam diyebilirim. Çocukken ne zaman bu şarkıyı dinlesem ağlayasım gelirdi. Hala da öyleBana dinlemesi çok zor bir şarkı gibi geliyor. Her an sizi bunalıma sürükleyebilir.
Şarkı, bölümle aşırı uyuyor o yüzden dinlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Depresyona sokma garantili. Yalnız söyleyeyim, psikolog masraflarını karşılamıyorum. Her neyse, bölüm bence çok heyecanlı da oldu bu arada. Satır arası mük yorumlarınızı bekliyorum şöwldöwşföwöw İyi okumalar.
15 Nisan 1998
Saat sabahın dördüne gelirken hala gözlerinde bir gram uyku yoktu. Yorgunlardı, dinlenmeye fazlasıyla ihtiyaçları vardı ama onlar sarılarak yatağın üzerinde uzandıkları bu anı uyuyarak harcamak istemiyordu. Onun yerine yatağın hemen karşısında duran perdesi açık pencereden gökyüzünü izliyorlardı. Evin karşısında herhangi bir bina olmadığı için önü açıktı. Böylece sakince dalgalanan karanlık denizin üzerindeki koyu lacivert gökyüzünü rahatlıkla görebiliyorlardı.
Birkaç gündür hava genel olarak kapalı ve yağmurlu olsa da bu gece gökyüzü bulutsuzdu. Yıldızlar sanki uzanıp onları yakalayabileceklermiş gibi parlıyor, bir sanat eseri gibi karşılarında duruyordu.
Osman sırtını yatağın karyolasına dayamışken Sinan da hemen onun yanında kolunun altına girmişti. İkisi de birbirine sıkıca sarılmıştı. Karanlığın içindeki sessizlikte nefeslerini duyabiliyor, vücutlarının sıcaklığını her an hissedebiliyorlardı.
Saatlerdir bu halde dururken Osman Sinan'a yine yıldızlarla ilgili bir sürü şey anlatmıştı. Sinan onu gülümseyerek dinlerken Osman'la beraber yıldızlardan bahsetmeyi çok özlediğini fark etmişti. Özellikle kendilerini bu kadar umutsuz ve kaybolmuş hissederken Osman'ın her zaman ona umudu hatırlatan o küçük parıltıları böylesine güzel anlatmasına hayran kalıyordu. Osman sabaha kadar konuşsa hiç sıkılmadan dinlerdi. Ki, teknik olarak aslında bu gece de bunu yapmıştı.
Osman'ın böyle ince ruhlu hallerini çok seviyordu. Dışarıdan birisi ona baksa aklı fikri para kazanmak olan, sıradan birisi olduğunu düşünebilirdi ama göründüğünden daha fazlasıydı. O mantığıyla hareket eden, akılcı adamın içinde aslında fazlasıyla hayalperest ve yaratıcı birisi vardı. Onun bu yönünü görmeyi seviyordu.
Bir süredir hiç konuşmadan dursalar da hala aralarından uyuyan kimse yoktu. Osman Sinan'ın yüzünü görmediği halde uyumadığını tahmin edebiliyordu. Bir eliyle Sinan'ın omzunu okşayıp parmaklarıyla teninde şekiller çizerken diğer yandan sakince konuştu. "Sinan uyu artık. Zaten saatlerce araba kullandın. Öleceksin yorgunluktan."
Sinan çocuk gibi omuz silkti. "Uyumak istemiyorum ki. Eğer uyursam seninle daha az vakit geçirmiş olacağım."
Osman gülmeden edemedi. "Ne var canım, sanki kaçıyorlar mı beni yanından? Daha beraber çok vaktimiz olacak."
Sinan sıkıntıyla iç geçirirken yine aynı his bir hastalık gibi içine yayıldı. Osman'ın yanındayken o hissi bastırmaya, unutmaya çalışıyordu ama içi içini yiyordu. Adeta stresten ölecekti. Başını Osman'ın göğsünden çekip yukarı kaldırdı ve yeşil gözlerine baktı. "İçimde kötü bir his var Osman. Sanki bir şey olacak ve her şey bozulacak gibi hissediyorum. Birisi seni zorla yanımdan çekip alacak gibi geliyor. Bir sıkıntı var kalbimde."
Osman önce hiçbir şey söylemeden Sinan'ın gözlerine bakıp ardından gözlerini kaçırdı. Derin bir nefes alıp konuştu. "O sapık yüzünden böyle hissediyorsun ama merak etme. O hesap bugün kapanacak. Planımızı da yaptık zaten. Ters giden hiçbir şey olmayacak, yarın bu kabus bitecek." Uzanıp Sinan'ın nemli ve yumuşacık dudaklarına kısa bir öpücük bıraktıktan sonra kulağına fısıldadı. "Kimsenin seni benden almasına ya da zarar vermesine müsaade etmem." Diğer yandan bir elini de Sinan'ın boynuna atmış, okşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Yıldızlar [Sinan×Osman]
JugendliteraturYollarını kesiştiren bir tesadüf onları asla birbirinden ayrılmak istemeyen insanlara çevirecekti. Ama bazen ayrılmak bir arada kalmaktan daha kolay ve daha acısızdı.