7 Nisan 1998
Osman düşüncelerle boğuşurken eve geldiğinde akşamın karanlığı çökmüştü. Elleri cebinde suratı asık bir şekilde kapıya doğru yürürken bahçede duran arabayı fark etti. Babası arabanın önüne yaslanmış ona bekliyordu. Duraksayıp babasına baktı. Yüzüne bakınca kızgın mı yoksa üzgün mü olduğunu anlamaya çalışsa da bir işe yaramadı. En sonunda derin bir nefes alarak yanına gidip hiçbir şey demeden o da arabaya yaslandı. Başını eğmiş bir halde bakarken konuştu. "Sanırım okuldan haber çoktan gelmiş."
Yaşlı adam üzgün bir şekilde konuşmaya başladı. "Sana inanamıyorum. Sen aptal bir adam değilsin ki oğlum. Hatta çok akıllı özel birisin." Babası Osman'a bakarken bir süre sessizlik oluşmuştu. "Daha önce söyledim mi bilmiyorum. Ben bu hayatta en çok sana saygı duydum."
Osman bu sözle beraber başını babasına çevirirken göz göze geldiler. İçinde bir şeylerin kırıldığını hissetti. Artık kendisine saygı duymuyor muydu?
Babası sözlerine devam etti. "Kendi kaderini yazan, doğuştan büyük adamsın sen. Ben gibi, annen gibi değilsin. Doğduğun yere çakılıp kalacak birisi değilsin. Değildin." Osman başını tekrar önüne eğerken yanağından aşağı bir damla gözyaşı süzülmüştü. İçine bir yumru oturmuş gibiydi.
"Böyle bir gençlik hatası yapacağını ölsem düşünmezdim." Adamın sesi boğuk ve sitem doluydu.
Osman gözündeki yaşları silip ona baktı. "Birini sevmek suç mu baba? Bu mu gençlik hatası?" Babasına döndü. "Olanları duyduğunu biliyorum."
Babası iç çekerek gözlerini karşıya dikti. "Belki bana inanmayacaksın ama biliyordum. Biliyordum bizden farklı olduğunu. Dedim ya sen özelsin diye."
Osman özelsin derken onu kast ettiğini düşünmemişti. Ağzı açık bir şekilde duruyordu. "Nasıl yani? Nasıl anladın ki?"
Adam omuz silkti. "Ne bileyim daha önce hiç kız arkadaşın olmamıştı. Acaba mı diye geçiyordum içimden. Tabi sen zaten öyle pek duygularıyla hareket eden bir adam değilsin. Doğru kişiyi bekliyor, önce hedeflerini düşünüyor dedim kendime." Osman'ın gözlerinin içine baktı. "Asıl Sinan'dan sonra sende bir gariplik vardı. Bir anda önce hiç olmadığın kadar mutlu ya da üzgün oluyordun. Sürekli ondan bahsediyor, onunla takılıyordun. Fazla önemsiyordun o çocuğu. Normalde hiç belli etmezsin duygularını. Ama Sinan'dan sonra hayattan kopmuş gibiydin. Gecen gündüzün onunla geçiyordu. Bunlar yüzünden bu düşünce içimde büyüdü. Ben de üstünü kapatmaya çalıştım. Neden bilmiyorum. Konduramadım sana herhalde. "
Osman sinirle kendi kendine güldü. Kendini çok akıllı sanıyordu fakat basbayağı belli etmişti her şeyi. Babasının anlamaması saçma olurdu zaten. "Bir erkeği sevmemi bana konduramadın mı?" Sesi kızgın çıkmıştı.
"Sanırım evet, konduramadım." Babası hüzünle bakarken gözlerini kaçırdı. "Seviyor musun o oğlanı gerçekten?"
"Çok seviyorum."
Babası sadece kafasını salladı. "Bunun bir anlık heves olmadığından emin misin? Belki de yanlış bir karar veriyorsun."
Osman kaşlarını çattı. "Heves falan değil. Ben ona aşığım. Benden utandığın için özür dilerim. Hayatımda ilk defa bir şeyi kendim için yaptığım için, kendimi düşündüğüm için özür dilerim." Arabadan hışımla uzaklaşarak eve yürüdü. Tek istediği odasına kapanmaktı. İçindeki öfkeyi bastıramıyordu daha fazla. Kimseyi görmek, duymak istemiyordu. Zili çalınca az sonra kapı açılmıştı. İçeri girerken koridorda duran annesini gördü.
Hafif bir gülümsemeyle birkaç adım atıp ona yaklaştı. Annesine sarılırsa her şeyi unutturdu belki de. O anlardı kendisini. "Anne."
Karşısındaki kadın ona soğuk gözlerle bakarken tekerleklerini çevirerek geriye çekildi. "Bir süre gözüme gözükme Osman."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aramızdaki Yıldızlar [Sinan×Osman]
Fiksi RemajaYollarını kesiştiren bir tesadüf onları asla birbirinden ayrılmak istemeyen insanlara çevirecekti. Ama bazen ayrılmak bir arada kalmaktan daha kolay ve daha acısızdı.