Merhaba arkadaşlar yeni bir hikaye ile yeni bir başlangıç daha yapıyorum. Bu benim ikinci hikayem olacak. İlkinde biraz zorlandım. Ama bu sefer farklı bir kurguyla karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz😊...
Keyifli okumalar diliyorum🌸🌸
Gözümü açtığımda kendimi bir hastane odasında bulmuştum. Etrafa bakınmak için yüzümü yana çevirdiğimde bir pencere gördüm. Yatak hemen pencereye yakın bir yerdeydi ve pencerede sonuna kadar açıktı. Dışarıdan gelen kuş cıvıltılarını ve çocukların kahkaha ve bağırtılarını duyabiliyordum. Sanırım yakınlarda bir park vardı. Etrafa göz gezdirdiğimde karşıda soluk kahverengi ahşap bir koltuk ve hemen yakınında beyaz küçük kare şeklinde bir masa ve masanın üzerinde bir su şişesi ve içerisinde rengârenk çiçekler olan dışı mavi renkli ve üzerinde pembe bir kurdele olan cam bir vazo vardı. Bunlar benim en sevdiğim çiçeklerdi. Açık pencereden esen hafif rüzgârın etkisiyle kokular etrafa dağılıyordu. Bir an için susadığımı fark ettim vazonun yanında duran şişedeki suyu almak için yeltendim ama vücudumu hareket ettirmekte zorlanıyordum. Biraz daha kendimi ittirmeye çalıştım ama olmadı.
Bir türlü kendimi hareket ettiremiyordum. Sonra aklıma gelen bir düşünceyle ayaklarımı kıpırdatmak için harekete geçtim. Ama bir yandan da içimden "Allah'ım ne olur düşündüğüm şey olmasın." Diye dua ediyordum.
Gözümü kapattım ve olanca gücümle ayağımı hareket ettirmeye çalıştım ama olmadı. Sonra tekrar denedim yine olmadı. Bunu birkaç kez tekrarladım ama her seferinde boşa çabalamıştım.
Bu nasıl olabilirdi. Ben en son ne yapmıştım? Ne zaman buraya gelmiştim? Neden bu haldeydim? Hiç bir şey hatırlayamıyordum.
Bugün günlerden ne? Ayın kaçı? Hiç bir fikrim yoktu. Zaman kavramını tamamen yitirmiştim sanki. Kafam da çok fazla soru vardı ama hiç birinin cevabını bulamıyordum.
Bir anda gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Çaresiz bir vaziyette öylece kalakalmıştım.
Bunun bir rüya olmasını o kadar çok istiyordum ki gözümü kapatıp açacaktım ve her şeye kaldığım yerden devam edecektim.
Gözlerimi sıkıca kapattım ve içimden beşe kadar saydım.
"Bir, iki, üç, dört ve beş."
Sonra yeniden gözlerimi açtım. Ama hâlâ hastane odasındaydım. Hayır, buradan çıkmak istiyordum. Benim burada olmamam gerekiyordu.
Bir an aklıma geldi benim yarışta olmam gerekiyordu.
Bir anda sanki ciğerlerime bir baskı varmış gibi nefes almakta zorlanmaya başlamıştım.
Olanca gücümle bağırmaya çalıştım "imdaaatt." Diye ama sesim bir türlü çıkmıyordu.
O esnada kapının açıldığını duydum. Odaya yanında orta boylu, saçlarını arkadan atkuyruğu toplamış ince bir hemşire ve yanında da uzun boylu kırklı yaşlarında, hafif kırlaşmış saçları olan bir doktor girdi.
Ve hemen yanıma koşup nefes almamı kolaylaştırabilmesi için anlamadığım bir şeyler yaptılar.
Sonra bir an da gözlerim kapandı.
Tekrar uyandığımda ise ellerini ellerime sıkıca dolamış ve nemli kahverengi gözleriyle bana bakan annemle karşılaştım.
"Anne ne oldu bana?"
"Sonunda uyandın kızım. Çok endişelendim senin için. Dur hemen doktoru çağırayım."
Annem birden ayaklanıp odadan çıktı. Kısa bir süre sonra yanında yine o doktor ve babamla birlikte içeri girdiler.
Doktor yanıma gelip "Merhaba Sahra ben Doktor Salih. Buraya neden geldiğini hatırlıyor musun?"
"Hayır. Sadece en son bir yarıştaydım ve... Ve.. Sonrası yok işte hatırlamıyorum. Sadece gözümü açtığımda buradaydım. Üstelik bacaklarımı da hissetmiyorum."
"Bak yarış esnasında attan düşmüşsün ve arkadan gelen atlarda üzerinden geçmiş. Evet, bir süre yürüyemeyeceksin ama erken bir fizik tedaviyle yeniden yürüyebilmen mümkün. Ama bu ne kadar sürer zaman gösterecek. Bir de bir kaburgan kırılmış ve ciğerlerine baskı yapmış az önce nefes alamamanın sebebi de bu. Seni şimdilik yalnız bırakıyorum. Bir ihtiyacın olursa ben buralardayım."
Doktor arkasını dönüp odadan çıktıktan sonra babam yanıma gelip bana sarılmaya çalıştı. Ama onu geri ittim.
Gözümden dökülen yaşlara hâkim olamayarak,
"Şimdi ne olacak baba? Ne yapacağım ben? Bu zamana kadar tek bir şey için mücadele ettim ve şimdi her şey bitti."
"Biliyorum şimdi ne desem seni avutamayacak belki de söylediklerim sana sadece boş laftan ibaret gelecek ama ben senin her zaman yanındayım ve yeniden eski haline dönebilmen için her şeyi yapmaya hazırım."
"Ama bu nasıl olacak baba biliyorsun ki bu işte bir kez sakatlanınca bir daha bu işi yapamıyor sun."
Babam yüzüme bakıp alnımdan öptükten sonra beni kendine doğru çekti.
Ben de Babama doğru yaklaşıp başımı onun göğsüne yasladım ve gözümden yaşların dökülmesine engel olmadan öylece kaldım. Bir süre sonra kendimi uykunun yatıştırıcı kollarına bırakmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIRTINA ADIMLAR (Tamamlandı)
Teen FictionSahra' nın on yaşında gördüğü Yadigar isminde ki ata duyduğu sevgi onu ilerde bir jokey olmaya götürecek olan fitili ateşlemişti.