8- Questioning Some Things

714 44 344
                                    

Birileri ağır düşüyor acaba kim

<3<3<3<3<3<3<3<3

Calum önündeki kum torbasını hırsla yumruklarken dışarıdan duyulacak kadar yüksek sesle Maroon 5 dinliyordu. Kulaklığı sanki sadece takmış olmak için takmıştı.

Kıvırcık saçları alnına yapışmıştı ve şakaklarından ter damlaları süzülüyordu. Öfkeliydi. Ashton yüzünden. Hemde ortada mantıklı hiçbir sebep yokken. Onu bu şekilde dövemeyeceği için de öfkesini saatlerdir o zavallı kum torbasından çıkarıyordu.

Ashton bu sabah verdiği ceketi geri alma bahanesiyle Kaitlin'i aramış ve konuştuğunda o herkesi büyüleyen ses tonunu kullanarak saniyesinde onu akşam yemeğine çıkmaya ikna etmişti. Duyunca insanın içini neşeyle dolduran lanet olasıca gülüşünü de unutmamak lazımdı tabi. Bir de ışıldayan ela gözlerini. Güneş vurunca meleğe benzeyen yüzünü, gülünce yanaklarında beliren gamzeleri ve-

"Çık aklımdan!"

Yumruğunu sertçe kum torbasına geçirdi. Elleri acımaya başlamıştı fakat bir türlü hırsını alamıyordu. Ancak telefonu çalınca durmak zorunda kaldı. Eldivenlerini çıkarıp yere attı.

"Alo?"

"Dünyanın en tatlı küçük kardeşi ne yapıyor?"

Calum Mali'nin neşeli ses tonuna gözlerini devirerek boştaki eliyle ıslak saçlarını geriye attı. Bugün konuşmak için ona mesaj attığında spor salonuna gideceğini, dönünce haber vereceğini söylemişti.

"Spor."

"Calum delirdin mi sen!? Los Angeles'ta saat dokuz falan! Beş saattir orada ne yapıyorsun!?"

"Spor salonunda ne yapılır Mali?"

"Çok konuşma. Hemen eve git ve gidince bana mesaj at."

"Tamam..."

Aslında Mali haklıydı ama Calum şuan dünyadaki her şeyden nefret ettiği için onu terslemişti. Her yeri ağrıyacak ve yarın muhtemelen yürüyemeyecekti bile. Gerçi evde kalıp Ashton'ın gitmesini engellese de sonuç aynı olacaktı. Yani Calum için durumlar her zaman kaybet ya da kaybet şeklinde işliyordu.

Spor salonuna bir gün içinde onlarca kişi girip çıkıyordu. Bu yüzden her yer düzenli şekilde temizlense de öğürmeden duş alması imkansızdı. Eşyalarını toplayıp eve gitmeye karar verdi.

İşlerin ne kadar tuhaflaştığını görmezden gelmek zaman geçtikçe zorlaşıyordu. Geçmişte yüzleşmeye korkup üstünü örttüğü bazı şeyler yeniden gün yüzüne çıkarak onu korkutmaya çalışıyorlardı. Liseden bu yana Ashton'a olan zaafı katlanarak artıyordu. Özellikle de onu ilk kez öptüğü günden beri. Calum'ın ilk öpücüğü Ashton değildi. Ancak bir anlam ifade eden ilk öpücüğü Ashton'dı.

Evini özlediğini ve berbat bir gün geçirdiğini hatırlıyordu. Sarılacak birine ihtiyaç duyduğu için Ashton'ın Michael'la kaldığı odaya gitmişti. Ashton odada yalnızdı. Calum'ın yüzündeki ifadeyi görünce hemen okuduğu kitabı bırakıp yatakta biraz kayarak onu yanına çağırmıştı. Neler olduğunu anlatınca da Calum'a sıkı sıkı sarılmış, saçlarını okşamıştı.

Calum başını kaldırdığında ne kadar yakın olduklarını fark etmişti. O an ikisinden birinin boğazını temizleyip sahte bir şekilde öksürerek geri çekilmesi gereken andı. Ancak Ashton yalnızca sıcak bir gülümsemeyle Calum'ın gözlerine bakıyordu. Ve o bakışlar yavaş yavaş dudaklarına kayıyordu. Kendini tutamayıp parmak uçlarıyla Ashton'ın gözlüğünü burnundan aşağı indirişini, bedenleri arasındaki minik boşluğa düşerken dudaklarının sonunda birbirine değdiğini anımsadı. Ashton onu kucağına çekerek öpücüğü derinleştirirken ellerini Ashton'ın çıplak omuzlarına yerleştirdi.

Best Friend // CashtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin