24- Blood Stains

428 28 257
                                    

Birlikte dans eden Cashton kadar güzel çok az şey vardır vol. 2

<3<3<3<3<3<3<3<3<3

Üç gün.

Her şeyin üzerinden üç gün geçmişti.

Calum yeni yeni düzgün oturmaya başlamıştı ve neredeyse her yeri -Ashton sayesinde- yırtık olan iç çamaşırı üzerindeki kan lekelerine hala bir anlam vermeye çalışıyordu. Kanatacak kadar sert seks yaptıklarını sanmıyordu, anlaşılan o ki zevkle kendini kaybederken Ashton'ın onu gerçek anlamda parçaladığını fark edememişti. Tıpkı kalbini parçaladığını fark edemediği gibi.

Günlerdir doğru düzgün bir şey yememişti. Hayır, olanlar yüzünden kendini cezalandırdığı falan yoktu. Fakat iştahı kesilmişti ve yediği hiçbir şeyi bir saatten uzun süre midesinde tutamıyordu. Ne yediyse kusuyordu.

Bu Ashton ve Kaitlin'in yiyişmelerine maruz kalmanın yan etkilerinden de olabilirdi tabi. Şaka bir yana Calum son zamanlarda sağlığından epey endişe eder olmuştu. Önceleri bu kadar dikkat etmezdi çünkü böyle şeyleri Ashton her zaman onun yerine düşünürdü. Kimi zaman gereğinden fazla. Örneğin ne zaman yemek yediği, yeterli yiyip yemediği, havanın serin olduğu günlerde dışarı çıkarken yanına ceket alıp almadığı ya da otelden ayrılmadan önce herhangi bir eşyasını unutup unutmadığı gibi başkasının umursamayacağı şeyleri. Calum tabi ki bir yetişkin olarak sorumluluklarının bilincindeydi ama Ashton nedense hep Calum'ın dikkat etmesi gerekenlere Calum'dan daha çok dikkat ederdi. Bazen bu kendi kendini ihmal etmesi anlamına gelse bile.

O ilgi ve sevgi dolu adam dün geceki adamla aynı kişi değildi. Olamazdı. Ashton ne olursa olsun kimseyle bu şekilde konuşmazdı.

Belki de Calum en yakın arkadaşını yanlış tanımıştı. Ama insanın her dakikasını beraber geçirdiği birini yanlış tanıyabilmesi mümkün müydü? O güzel ela gözlerini hiç bu şekilde bakarken görmemiş, minik kıkırtılarının yerini yükselttiği sesi ve çatılmış kaşlarının aldığına neredeyse hiç şahit olmamıştı. Gerçek Ashton'ın hala içinde bir yerlerde açığa çıkmasını ummak dışında elinden bir şey gelmiyordu. Yoksa gerçek olduğunu sandığı Ashton bu zamana kadar sadece bir maske miydi?

Birbirlerine hiçbir sebep yokken uzun uzun bakmaları ve sonra aynı anda gülmeye başlamalarını bile özlemişti. Yan yana oturduklarında bedenleri temas halinde olacak kadar yakın durmalarını, Ashton'ın yatağa uzanır uzanmaz onu kendine çekip kolları arasına almasını ve daha bir sürü şeyi.

Hayatı boyunca en çok yalnız kalmaktan korkmuştu. Ama yalnız kalmaktan kastı tüm sevdiklerini kaybetmek değildi. Ashton'ı, onun sevgisini, yanında hissettiklerini kaybetmekti. Yanında hissettikleri hiç değişmemişti. Ancak onu ve sevgisini kaybettiğinin farkındaydı. Sonuç olarak yalnızdı. Luke ve Michael yanında olsalar bile yalnızdı. Öyle hissediyordu. Çünkü Calum'ı kendisinden kurtarabilecek tek kişi Ashton'dı.

Söylediği, yaptığı her şeye rağmen onu affedebilecekmiş gibi hissediyordu ve sırf bu yüzden kendinden nefret ediyordu. Gururlu olamadığı için. Ashton'ın özür bile  dilemesine ihtiyaç duymuyordu sanki. Yaşananları unutmak ya da görmezden gelmek bu kadar kolay olmamalıydı. Ashton şuanda kapıyı çalıp hiçbir şey olmamış gibi karşısına dikilse suratına yumruğu geçirirdi. Ama sonra kolları arasına atlar, nefesi kesilene kadar onu öperdi. Kimin ne düşündüğü umurunda olmadan hemde.

Ettikleri ilk büyük kavgayı çok net hatırlıyordu. Bryana yüzündendi. Calum psikolojik olarak çok ağır bir dönemden geçiyordu ve kendine hakim olmak için çok çabalasa da başaramamış, bütün sinirini yaptığı önemsiz bir yorum yüzünden Ashton'dan çıkarmıştı. Hiç istemediği laflar ederek onu kırmış ve anında pişman olmuştu.

Best Friend // CashtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin