Güney Songül'ün yanından ayrıldıktan sonra eve doğru giderken telefonu çaldı. Damla arıyordu.
Güney:
"Alo Damla."
Damla:
"Naber? Uyumadın değil mi daha?"
Güney:
"Yok uyumadım. Hayırdır?"
Damla:
"Ya canım sıkkın biraz. Songül'ü de çağırıp parkta oturalım mı biraz?"
Güney:
"Bu saatte mi?"
Damla:
"Ya canım sıkkın diyorum Güney? Hem ne varmış saatte?"
Güney:
"Yarın işe gideceğim kızım. Saat on iki buçuk olmuş. Hem Songül de yok zaten."
Damla:
"Nasıl yok?"
Güney:
"Birkaç günlüğüne İstanbul'a gitti ailesinin yanına. Şimdi onu yolcu ettim eve dönüyorum ben de."
Damla:
"Hmm.."
Güney:
"Senin neyin var? Niye canın sıkkın?"
Damla sıkıntılı bir nefes aldı.
"Yüzyüzeyken anlatırım ya... Anlaşılan senden fayda yok bu gece."
Güney:
"Yani çok kötüysen buluşalım bi on dakika... Yoksa yarın falan görüşelim. Eve gidip direkt yatmayı planlıyorum çünkü."
Damla:
"Tamam sen yat dinlen o zaman. Yarın dükkandan çıkacağın zaman gelirim bir yerlere gideriz. Olur mu?"
Güney:
"Tamamdır... Görüşürüz o zaman yarın."
Damla:
"Görüşürüz iyi geceler."
Güney:
"Sana da." diyerek telefonu kapattı.
**********
Ertesi gün Güney sabah uyanıp telefonu eline aldığında Songül'ün mesajını görmüştü. Yarım saat önce atmıştı mesajı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalp Tutulması
أدب الهواةKalp tutulmuştu bir kere... Vazgeçmeye çalışsa da o çekik gözleri söküp atamıyordu kalbinden.