1.3

127 13 54
                                    

Sabah istemsizce uyandığımda masa başı saatime gözlerimi çevirdim. Alarmım çalmamıştı ama buna rağmen uyanmıştım. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktann sonra saatin 6.50 olduğunu anladım. Yatakta doğrulduğumda ayak ucumda murphy' i görememem kalbimde bir boşluk oluşturmuştu.

Silkelenir gibi başımı iki yana sallayıp lavaboya yürüdüm. Aynadaki karşılaştığım yüz her zamankinden daha yorgundu. Gece uyuyana kadar ağladım için göz altı torbalarım belirmişti. Kıvırcık siyah saçlarım tamamen dağılmış, yüzümde ise bitkinlik vardı. Kepaze bir hal vardı karşımda. Aynadaki görüntüme yüzümü buruşturup işlerimi hallettim. Odamda zamanı geçirmek için biraz oyalandıktan sonra hazırlanmaya başladım.

Okul formamın üstüne siyah bir t- shirt geçirip aşağı indim. Ne annem ne de babam ikisi de konuşmuyordu. Beni gördüklerinde burukça gülümsediler. Ben de aynı şekilde karşılık verdim " Bugün kahvaltı yapmak gelmedi içimden. Okulda atıştırsam bir şeyler? " ikisi de onaylar bir biçimde başlarını salladılar. Tam kapının kulbundan tutmuştum ki birden zil çaldı. Karşımda elleri ceplerinde omzunu kenara yaslamış kağan gülümseyerek bakıyordu.

" Günaydın " anneme ve babama dönüp baş selamı verdikten sonra yürümeye başladık. Aramızda geçen kısa sessizliği kağan bozdu " Daha iyi misin? " Onunla göz teması kurduğumda onaylar bir şekilde başımı salladım " İyiyim murphy' i bulduğumda daha iyi olacağım. Sen? " Alaysı bir şekilde güldü " Ölmedim ama yaşıyorum da denemez " gülümseyip önüme döndüm. Az sonra gelen mesajla yerimde irkildim

Bilinmeyen numara: Günaydın güzelim :)

' Sanada ' diye mırıldandım. " Ne zamandan beridir telefona gülmeyi âdet haline getirdin kanka " omuz silktim, demek ki mesajlarını okurken fark edilecek kadar gülümsüyormuşum.

Okula gelene kadar etrafa bakındık ve biraz sohbet ettik.murphy' i en kısa zamanda bulmak istiyordum. Onun için olan korkularım zaman geçtikçe katlanıyordu.

Sınıfa girip çantamı sırama bıraktım ve masanın üstüne oturarak ayaklarımı aşağı salladım. Az ileride Cemre elinde ki kağıtları havada sallayarak yanımıza geldi. " Yine ne buldun bakalım? "

Cemre Kağan 'a kağıtları işaret etti " Murphy' i bulmak için afiş bastırdım. Karşılaşan olursa bize ulaşabileceği bir yer olsun diye. " Teşekkür edip aklımda ki soruyu sordum " Barış nerede? Göremedim onu " arkamda duyduğum sesle yerimden sıçradım " Mama ve ses çıkaran birkaç oyuncak aldım. Bulmamızı kolaylaştırır diye düşündüm " dedi ve göz kırptı.

Beni mutlu etmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Onlara minnetttardım ve her fırsatta teşekkür etmek istiyordum. Gülümseyerek baktım ve çalan zil ile fizik dersi için hazırlık yapmaya başladım.

______________

Kahvaltı yapmadığım için gittikçe midem bulanıyordu. Kantine inmek için hareketlendiğimde Cemre, Kağan ve Barış da benim ile geldi. Kendime karışık tostumu alıp masaya geçecektim ki telefonumun sesi beni durduran şey oldu.

Bilinmeyen numara: Başak iyi misin? Kötü gözüküyorsun biraz.
Elimi sorun yok anlamında havaya kaldırdım ve bir süre bekledim. Endişelenmesini istemiyordum çünkü.

Bilinmeyen numara: Başak emin misin? Ağlamış gibisin. Seni hiç böyle görmemiştim.

Hayır anlamında başımı iki yana salladım ve tebessüm ettim. Masaya doğru adımladığımda kağan ve cemre anlam vermeye çalışarak bana bakıyorlardı. Barış ise gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmış başını yana yatırmıştı.

" Kanka bağlantı yine koptu bak altyapıyı bir kontrol ettirelim? " kağan' a kesik bir kahkaha atıp başımı iki yana salladım " Aklıma bir şey takılmıştı da tepkilerimi dışarıya yansıtmışım " Ne kadar inandılar bilmiyorum ama galiba şu anlık iyi yırtmıştım.

Biraz daha sohbet ettikten sonra tam kalkmak için ayaklanmıştık ki masadaki bir sandalyenin çekilmesiyle durduk. Sesin geldiği yöne döndüğümde kağan 'ın kuzeni Ender' i gördüm. Kağan ile ikiz denebilecek kadar çok benziyorlardı. Aynı sarıya çalan kumral saçlar, aynı renkli gözler ve aynı hafif kemerli burun. Aralarındaki tek fark Ender' in bayağı uzun boylu olmasıydı.

" Nasılsınız gençler? Rahatsız etmedim umarım " başımı iki yana salladım " hayır sorun değil. İyiyim sen? " birden kaşlarını çattı " Ben de iyiyim de seni pek öyle göremedim. Bir sorun yoktur umarım " sıkıntıyla nefes verdim. Evet, bir sorun vardı " Köpeğim murphy dün kayboldu. Onun için endişeleniyorum. Biz de öğlen molasında aramayı düşünüyorduk. "

Anladığını belirten birkaç mırıltı çıkarttı " İsterseniz size aramanızda yardım edebilirim. " " zahmet olmasın " hayır anlamında başını salladıktan sonra çalan zil ile ayaklandı " Öğlen molasında görüşürüz o zaman " göz kırptı ve masadakilere göz gezdirip gülümsedi. Onunla bereber biz de ayaklandık.

Sırama oturduğumda telefonum tittredi

Bilinmeyen numara: Murphy için üzüldüm.

Bilinmeyen numara: Ama emin ol onu bulmak için elimden geleni yapacağım.

Gülümsedim. Benim için uğraşıyordu. Mutlu olmam için...

___________

İhtiyacımız olan birkaç eşyayı alıp kendimizi dışarı atmıştık. Yaklaşık yarım saatin sonunda Kağan daha fazla dayanamayıp kaldırıma oturdu. Yanından beyaz bir kedi geçecekken başını okşamaya başladı " Sen büyük turuncuya çalan kahverengi bir köpek gördün mü? Böyle koşarken kulakları titreşime geçiyor "

Söylediğine gülümserken Barış bileğindeki saati gösterdi " Daha çok aramak isterdim ama saat çok ilerlemiş. Şimdi dönmezsek gecikebiliriz. " Cemre başını yukarı aşağı salladı ve elinde kalan son afişi de duvara astı. Ender elindeki oyuncağı sallamayı bırakıp yanımıza geldikten sonra okula yol aldık.

Sınıfa girecekken Ender ile vedalaştım " Ben çok teşekkür ederim. Zamanını bize ayırdığın için " tebessüm etti " Ne zaman ihtiyacın olursa, sıkıntı değil. İyi dersler " arkasından el salladım ve sırama geçtim. Az sonra hoca derse girdi.

Kendimi derse verme çabalarım suya düşmüştü artık. Alnımı elime dayayarak destek aldım. Kendimi kötü hissetmeye başlayınca gözlerim doldu. Murphy 'i bulamama düşüncesini aklımın ucundan bile geçiremiyordum. O benim için çok değerliydi.

Cemre elini omzuma koydu ve bana fısıldadı " Hissediyorum Başak bulacağız onu. Belki kendisi çıkar gelir bilemeyiz. Ama bulana dek pes etmek yok "

Elini beşlik yapıp çakmamı bekledi. Başımı gülerek iki yana salladım ve karşılık verdim. Az sonra zil çalınca herkes beden dersi için spor salonuna inmeye başladı. Barış tek kaşını kaldırarak yanıma geldi " Başak gelmiyor musun? İstersen seni bekleyebiliriz. " başımı iki yana salladığım da çantalarını alıp sınıftan çıktılar. Yalnız kalmatya ihtiyacım vardı.

Ne zaman böyle hissetsem kendimi Cemre' nin dolabına kapatıp orada biraz düşünürdüm. Kitaplarımı okula bırakmayı sevmediğim için kendime ait bir dolabım yoktu.
Dolaba girip iyice yerleşince kapısını kapatıp başımı yana yasladım. Kendimi daha fazla tutamayıp ağlamaya başladım.

Kısa bir süre sonra dolabın açılmasıyla kızarık gözlerimi hızla o tarafa çevirdim. Karşılaştığım kişi fazlasıyla şaşırmama neden olmuştu. Sonuçta bu dolap Cemre' ye aitti.

" Caner? "

" Başak? "

En az o da benim kadar şaşkındı. Kaşlarımı anlam vermeye çalışarak çattım " Senin burada be işin var? "

" Benim dolabım? "

_____________

Naptınız arkadaşlarım? Benim canım çok sıkılıyor beya

Favori karakteriniz kim?
Bölüm nasıldı?

Yorumlarınızı heyecan ile bekliyorum. Hepinizi çoooook seviyorum <3<3<3

Haydin görüşürük  :) :) :)

KARMAŞIK | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin