3.6

46 3 30
                                    

Başak' ın anlatımımdan

        Barışla Tuna hakkında olan konuşmamızın üstünden geçen zaman dilimi boyunca aklımdan çıkaramadığım soru şüphesiz ki tunaya nasıl yardım edeceğimdi. Veya yardıma ihtiyacı var mıydı? Böyle olmaktan mutlu muydu? Zaten kendi isteğiyle karakterini bu şekle getiren kendisi miydi bilmiyordum. Bu soruların hiçbirine verecek tek cevabım olmadığı için de elim kolum bağlı gibi hissediyordum. Bu yüzden tunaya çaktırmadan ona benimle konuşabileceğini, ona elimden geldiği kadar yardım etmeye çalışacağımı aşılamak istiyordum. İstiyordum da acaba onun istediği bu muydu işte onu da bilmiyordum.

          Acaba barışın bana bunları anlatmış olmasına kızar, kırılır veya üzülür müydü? Belki de üzülürdü kestiremiyordum. Ama içimden gelen  bu çok güçlü ve sonsuz haklılığa sahip yardım etme düşüncesinin önüne geçemeyeceğimi de biliyordum. Zaten geçmeyi isteyen de yoktu. Herkesin dayandığı tunanın gidecek, dertlerini dökecek, kendini anlatacak birisinin olmasını ve o birinin de ben olmasını istiyordum. Bu yıllarca kendi içinde kapanarak büyümüş olan çocuğun tozlu duygularını açıklığa kavuşturmak vakti gelmişti ama nasıl?

          Günlerdir bu konu hakkında düşünürken kaç kere turlamıştım bu odayı haberim yoktu. Basılmadık yer kalmamıştı artık. En sonunda çalışma masama oturup kafamı iki elimin arasına gömdüğümde telefondan gelen bildirim sesiyle gerisin geriye kaldırdım. Gözlerimi kapatan saçlarımı geriye doğru artırıp görüşümü açtım. Mesaj tahmin ettiğim kişiden olmalıydı. Vakit kaybetmeden gönderiye baktım.

Çocuk yakıyor : kasvetli bir enerji alıyorum senden. İyi misin?

Tabii ya tunaydı bu! Elbette yine ben bir şey söylemeden o kendi kendine zaten hissedecekti. Yalan söylemeye de gerek yoktu. Son zihin bükücü

Başak: biraz kasvetliyim doğru. Nasıl içinden çıkacağımı bilmediğim bir şey için yol arıyorum ama o kadar zor ki.  Ne harita be navigasyon yok elimde hiçbir şey yok.

Çocuk yakıyor: anlamadım? Nasıl bir konu bu? Seni bu kadar sıkıntıya düşüren ne paylaş benimle lütfen

"Bende isterim de sen öyle hiç anlatmazsın bana. O yüzden anlatamam aşık olduğum çocuk " diye mırıldandım kendi kendime. En azından çaktırsam mi acaba diye düşünürken yeni bir bildirim düştü

Çocuk yakıyor : Başak? İyi misin? Geleyim mi yanına?

Başak: yok yok gerek yok iyiyim. Halledicem inşallah

Çocuk yakıyor: vay be demek istemiyorsun gelmemi taman

Çocuk yakıyor: demiyorsun ki şu ay parçası yüzümü mecnuna göstereyim

Çocuk yakıyor: bense mehtaba karşı bir şiir okumak isterdim ki beni dinlesin. Işığında karanlıklarım aydınlansın istedim. Sense 365 günde tutulacak gece olarak bugünü seçtin öyle mi?

Yazdığı her mesajda kalbim daha da hızlı atarken aynaya yansıyan görüntüme baktım : kulaklarım dahil tüm yüzüm kıpkırmızı kesilmiş, parmaklarım klavyenin üzerinde ne yapacağını bilemez vaziyette öylece duruyordu. Bir şey demem gerekiyor gibi hissediyordum ama tek kelime edemiyordum. Tuna bu cümlelerine karşılık beni cevapsız bırakıyordu

Çocuk yakıyor: sustu bu gece karardı yine ay kaldı geriye cevapsız sorular

Çocuk yakıyor : şaka yapıyorum bcjxbcjd bir cevap vermene gerek yok. Ben sabaha kadar böyle konuşurum dinleyenin sen olduğunu bileyim yeter bana

Çocuk yakıyor: en azından bir balkona çıksan olur mu? Balkondan göreyim seni bari hı?

Birden gözlerim fal taşı kesilmişti. Ne zamandan beri aşağıdaydı? Çok yorulmuş muydu? Nasıl görünüyorum acaba şu an ? Ne yapsam tişört yerine gömlek falan mı giysem? Saçım nasıl?  Az önce aşırı kızarmıştım geçti mi acaba?  Ya üşümüşse?

Çocuk yakıyor: yaaani birazcık ellerim

Çocuk yakıyor: kollarım da üşümüştür herhalde

Çocuk yakıyor: sırtım falan belllki

Okuduğum mesajlarla gülmeme engel olamadım. Gerçekten üşümüştü. Belki bir ihtimal de daha hızlı balkona çıkmam için yapıyordur. Ama ben yine de ne olur ne olmaz küçüklüğümden kalan ufak battaniyeyi tunaya vermek için elime alıp balkona çıktım. Çıkmadan önce aynaya bakmamıştım veya üstümü değiştirmemiştim. Nasılsam öyle görsün beni diye geçirdim içimden.

Balkona çıktığım gibi zaten bu tarafta olan gözleri beni görünce tebessümden hepten kısılmış adeta yok olmuştu. Isıtmak için kavuşturduğu ellerini ayırıp bana el salladı. Aynı şekilde karşılık verip fısıldayarak " al bu battaniyeyi üşümüşsün" dedim onun duyabileceği bir şekilde. Kısık gözleri yerini mutlulukla açılmaya bırakınca önce battaniye baktı. Küçük olması onu şaşırtmış gibiydi " çocukluğumdan kalma ondan böyle " kafasını onaylar şekilde ' heee' diyip sırtına aldı battaniyeyi, küçük gelmişti. İstanbul boğazı mübarek nasıl yetsin? omuzlarına anca geliyordu.

" bayağı da geniş he azıcık ayırayım da bacaklarıma da gelsin " diyip kahkaha attı. Attığı gibi de iki eliyle ağzını kapatıp kocaman gözlerle bana baktı fısıldayarak " çok mu yüksek oldu? " hayır anlamında başımı sallayıp güldüm.

Güldü.

Öylece biraz durduktan sonra tuna bir şey ararcasına ceplerini yokladı. Sanırım bulmuş olmalı ki bana bir dk işareti yapıp arkasını döndü. Ne yaptığını sağa da gitsem sola da gitsem göremiyordum. Çanakkale boğazı...

Az sonra tekrar bana döndüğünde elinde bir demet çiçek karşımda duran bu koca oğlana sarılmamak için kendimi zor tutuyordum. Omuzlarında nerdeyse düşecek olan çocukluk yorganım, dağınık saçları, çekingen bir şekilde bir bana bir yere attığı bakışlar, ellerinde titrek çiçeklerle öylece karşımda duruyordu.

Bense zaten geçmemiş olan kızarıklıklığıma adeta yeni bir boyut kazandırmıştım. Anın büyüsü nedeniyle ağzımdan zar zor dökülen sözcüklerse şunlar oldu " ben senin karanlık geceni ışığıyla dolduran başak, yaslandığın ve güneşin gölgesinden saklanmak için kaçıp sığındığın çınarın da olacağım. "

Yavaş yavaş sonlara yaklaşıyoruz artık 😊

Kitap hakkındaki düşünceleriniz neler?

En sevdiğiniz karakter?

Tuna,  başak, barış, kağan,  cemre, utku hakkında neler düşünüyorsunuz?

Tunaya siz olsanız nasıl yardım ederdiniz veya yardım etmeli mi?

Cevaplarınızı bekliyor olacağım. Bir sonraki bölüme kadar görüşmek üzereee
          

      

KARMAŞIK | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin