Bölüm 16

15 0 0
                                    

Brian dün geceden beri ayaktaydı. Gözlerini dinlendirememişti bile. Dün gece kan içmemek için çaba sarf ettiği sırada artık dayanamamış ve suçluluğunu yatıştırır diye her bitirdiği şişeyi yere atıp tuzla buz etmişti. Gerginliğini azaltacak tek şeyin bu olması ne büyük talihsizlikti!

Kanlı gözleri ona meydan okurcasına sızlıyordu. Bir yaratık olsa da insan bedeninde oluşu onun zayıflıklarını ört bas edecek güçte değildi. Belki de insan olmaya bu kadar çabalamamalıydı. Vampirken ne kadar güçlüydü de, insan olmaya emek harcarken var olan birkaç gücünden de olacaktı?

Böyle düşünmemeliydi. Böyle düşünmesini ve iradesine hakim olamamasına neden olan kişi Alexa'ydı. Belki de onu bu kadar arzularken buraya yalnız gelmeleri akıl karı değildi. Gerçi iki hizmetçi öğlen olmadan burada olacaktı, yine de onların varlığı hiçbir şeydi. Onu engelleyen tek bir kişi olmayacaktı bu evin içinde. Sallanan sandalyede sallanıp dururken gözlerini kapattı. Bu acıya daha fazla dayanamayacağı belliydi. Zihnen de dinlenmeye ihtiyacı vardı. Ama düşünceleri onu rahat bırakacak gibi değildi.

Alexa'yı dün gece öyle yarı çıplak - neredeyse çıplak diye geçirdi zihninden- gördüğünde beyninden vurulmuşa dönmüştü. Damarlarının içindeki tüm kan dolaşımının depar atıp kalbinden vücuduna yayılışını hissetmişti. Parmaklarındaki uyuşukluk ile benliğinin kaybına şahit olmuştu adeta. Artık emindi hislerinden. Ona karşı olan arzusu sadece kanı yüzünden değildi. İtiraf etmekte güçlük çekiyordu. Düşüncesinde bile bunu dile getirmek o kadar zordu ki. İnsani hislerinin bu kadar yoğun oluşu onu endişelendiriyordu. Son günlerde kan içmeyi sınırlandırmaya karar vermişti. Belki de bu yüzdendi hislerindeki yoğunluk. Kan içmedikçe soğukkanlı oluşunu yitiriyordu. Ama içmediğinde gerginliğini atamadığı için sinirlerine hakim olması imkansızlaşıyordu. Bu iş artık içinden çıkılmaz bir hal almaya başlamıştı. Şakaklarını ovdu, gözleri hala kapalıydı. Bir süre böyle duracaktı büyük ihtimalle, gözlerini açtığındaki sızıya katlanmak zulümdü.

En kötüsü de ona kendini kaptırdığının farkında oluşuydu.

...

Alexa yataktan kalkmamıştı. Boş bakışlarla sönmüş şömineyi izliyordu. Kıpırdamak dahi istemiyordu. Büyülü ormandayken vampirle gelme fikrinden pişman oluşu günden güne yüzüne çarpıyordu. Ağlama isteğini daha ne kadar geri plana atabileceğini bilmiyordu. Bildiği tek şey duygusal olarak yeterince dolmuş oluşuydu. Ona anlam veremiyordu. Söylediği sözler ve yaptığı ithamlar kalbine bıçak saplıyordu. Daha ne kadar susabilirdi, ne kadar razı olucaktı bu duruma?

İnsan olmak istese de hala bir yaratıktı o. İçgüdülerini bastıramazdı. Yeşil gözlerine her baktığında canavar olduğunu bir süre unutuyordu. Çok geçmeden yeşillerin arasında kırmızıların kendini göstermesiyle onunla hiçbir zaman empati kuramayacak olduğunu hatırlıyordu.

Onun yanındayken kendi gibi olamıyordu çünkü Brian her şeyi engellediği gibi bunu da engelliyordu. Ne zaman ona ters gidecek olsa o da hemen zıtlaşıyordu. Alttan almasını beklemek hataydı.

Bir deniz kıyısına ihtiyacı vardı rahatlayıp her şeyi unutmak için.

Unutmak demişken, dün gece hiçbir zaman aklından çıkmayacaktı büyük ihtimalle. Zihninde dönüp dolaşıp aynı görüntüler oynuyordu. İstemsizce yapıyordu bunu. Utanç içindeydi. Neredeyse ona tüm benliğini sergilemişti. Böyle bir ihmalkarlık yaptığı için suç kendisindeydi. Sonra o kırılma sesleri... Gergince dudaklarını dişledi. Kapıyı kilitlemeseydi vampir kendini kaybedip ona sahip olur muydu? Başını yastığın altına gömdü yüz üstü yatarak. Burada kilit sayesinde güvendeydi, peki ya sonra? Vampir kapıyı yedek bir anahtarla kapıyı kolaylıkla açabilirdi, daha da kötüsü kırabilirdi. Güvende değildi asla.

Onun bakışlarındaki his aklından çıkmıyordu. Aklından silemeyecekti. Ne dün geceyi ne de onu oyuna getirdiği geceyi.

Gün boyunca yemek yemek isteyeceğini sanmıyordu. O yüzden odadan çıkmayacaktı. Brian'la yüzleşmek istemiyordu. Keşke gitseydi bugün evden. Keşke ona biraz zaman verseydi. Artık ondan korkuyordu. İpler kendi ellerinden onun ellerine geçmişti. Yitirdiği gücün ezikliği altında burada hapis kalmıştı.

Holden gelen konuşma sesleriyle kafasını yastığın altından çıkartıp sesleri dinlemeye başladı. Gelenler hizmetçiydi belli ki ve kaleden sonra burayı sevmediklerini dile getiriyorlardı.

En azından tamamen yalnız olmayacaklardı.

Birkaç saat daha uykusunu aldıktan sonra bavulunu yerleştirmek üzere harekete geçti. Önce banyoya gidip elini yüzünü yıkadı. Pijamalarını bavulla olan işi bittikten sonra değiştirecekti.

Bavulu açtığında her zaman giymiş olduğu kıyafetleri dolaba yerleştirdi. İç çamaşırları da bittiğinde bavulunun hala dolu olduğunu görünce şaşırdı. Böyle kıyafetleri olduğunu hatırlamıyordu.

Kapı birkaç kez çalınınca irkilip kendine geldi.

"Alexa?"

Omuz silkip kilidi çevirdi. Karşısında kanlı gözleriyle durmakta olan Brian'ı görünce kapıyı fazla açmak istemedi. Sadece yüzünü görebilecek kadar açacaktı.

"Kapıyı niye kilitledin? Yoksa sana bir şey yapacağımı mi düşünüyorsun?"

Genç kız gözlerini devirdi. Elbette yapabilirsin.

"Dün gece olanlardan sonra bunu sen mi diyorsun? Söylesene, sana neden güveneyim?"

"Dinle beni." Elini kapı aralığından uzattı ancak genç kız kapıyı örter gibi yaptığında hızla elini çekip kurtardı.

"Alexa beni şaşırtıyorsun. Buraya gelmek için yola çıktığımız andan beri tuhaf davranıyorsun. Sana bir şey emretmiyorum. Buraya da keyfimizden gelmediğimizi biliyorsun."

"Senden korkuyorum Brian." diye itiraf etti genç kız. Sesi cılız çıkıyordu. "Buna dün karar verdim. Kehanet olmasa çoktan kanımı içmek için can attığını artık anlayabiliyorum. Jack ve sen farklı olamazsınız. Ondan bir farkın yok. İçgüdülerine karşı gelmeni beklemiyorum senden ama seninle yalnız kalmak istemiyorum."

"Alexa buraya geldiğinden beri sana zarar verecek bir şey yaptım mı? Beni nasıl Jack ile bir tutarsın!"

"Aklından geçirmediğini söyleyemezsin ama. Reddedemezsin bunu, Brian. Sana güvenmeyi isterdim hatta güvenebileceğimi düşünmeye başlamıştım. Önce benimle oynadığın oyun ardından dün yaptıkların tersini kanıtlar gibi. Beni anla lütfen. Sana karşı olan agresif tavırlarımın hepsi kendimi korumak içindi."

"Kendini benden korumak için agresif mi davranıyordun? Güçlerine ne oldu?"

Genç kız duraksadı. Bunu nasıl söyleyebileceğini bilmiyordu. Vampirin tepkisinden de korkuyordu.

"Lighton'a geldiğimden beri gücüm yok, Brian. Nedenini bilmiyorum. Eğer gücüm olsaydı Jack'e izin verir miydim sanıyorsun?"

Brian böyle bir cevap beklemiyordu. Şoka girmişti.

"Yani bu bana artık yardım edemezsin anlamına mı geliyor?"

"Bilmiyorum." Sesi artık çatlak çatlak çıkıyordu.

"Kahine gidip durumu bildirmemiz gerekiyor."

"Sıkıntı Lighton'da olduğumuz içindir diye düşünmüştüm ben ama-"

"Ama?"

"Belki de yanlış biliyoruzdur. Belki herhangi bir vampir beni ısırdığında-"

"Kes! Yeter!" Brian daha fazla duymak istemiyordu.

"Çok üzgünüm Brian. Son olanlar beni çok hırpaladı."

Ne yaşadın ki sen? Bütün acıyı ben çektim ve çekiyorum. İnsan olmak istemek suç muydu? İlk zamanlarda öldürdüğüm insanların suçunun cezası mıydı bütün bunlar? Ne büyük dilekti ki bu hayatını tepetaklak etmişti.

"Beni oyaladın. Sana inanamıyorum. Bunca zaman benden bunu gizlediğin, umutlarımı yerle bir ettiğin için seni affetmeyeceğim, Alexa."

Son sözleri bu olmuştu. Ardından evi terk etti.

Karanlıklar İçindenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin