Bölüm 26

21 0 0
                                    

Saydam beyaz bir kalkan genç kızın önüne siper olduğunda bunu neden onu öpmeden önce denemedim diye kendine kızıyordu. Ama bu şu an önemli değildi. Önemli olan Jack'i kendinden uzak tutabildiğiydi.

İnanamama sırası şimdi Jack'teydi.
Demek ki tahminlerimde yanılmıyordum! Seni kolayca etkileyemememin nedenini işte şimdi anlayabiliyorum.

"Cadısın sen." Büyülenmiş gibiydi adeta.

Beyaz kalkan genç kızın etrafında hayli genişlediğinde baloncuk halini alıp vampir durduğu yerde neredeyse kalkana temas ediyordu. Jack transa geçmiş halinden çıkıp geri çekildi. Böyle bir güç ilk defa görüyordu. Kalkan büyümeye devam ettiğinde orada öylece durması yararsızdı, harekete geçmeliydi. Pençelerinin uzamasına izin verdi.

Alexa kalkanı uzun süre tutamayacağının farkındaydı çünkü iksir şişesi daha bitmemişti. Yine de eski gücünün geri geldiğine seviniyordu. İtiraf etmesi gerekirse iksirin işe yarayacağını da düşünmemişti. Odasına gitmenin bir yolunu bulmalıydı. Vampir uzayan pençeleriyle gaddarca onu izliyordu. Sanki ödenmemiş bir intikamın zamanı gelip çatmıştı. Gözlerinde mavilikten eser kalmamıştı.

"Şunu kes artık!"

Alexa kalkanın içinden onu boğuk boğuk duyuyordu. Güçlü olmalıydı, bir kez olsun güçlü olmalı ve başladığı işin sonunu getirmeliydi.

"Beni duymuyor musun! KES ŞUNU DEDİM SANA!"

Alexa başını dik tutarak korkusunu gizliyordu. Ama ellerinden akıp giden sihrin etkisinin azalmaya başladığını hissedebiliyordu. Bir an önce odasına gitmeliydi.

"Alexa!" Vampirin sesi tüm evde yankılanmıştı. Genç kız geriye doğru sendeledi.

Vampir kalkana dokunup neler olacağını görmek istiyordu. Pençelerini kalkana dokundurup patlatabilirdi belki. Ama ya Feion'daki çemberin aynısıysa?

Genç kız onun çembere yaklaştığını görünce panikledi. Normalde uzaklaşması gerekiyordu. Baloncuğun içinden dışarısı çok net gözükmüyordu. Ama silüet yaklaştıkça yaklaşmaya devam etti. Alexa da odasına doğru kayıyordu yavaşça. Niyetini anlamamış olmasını umuyordu. Birazdan gücü tükenecek ve odasına kaçabilirse zaman kazanmış olacaktı. En azından gücünün geri gelmesi için zamana ihtiyacı vardı.

Çember giderek silikleşip kayboldu. Alexa vampirin boş anını yakalayıp odasına doğru koşmuştu ki kapıyı açacağı sırada ahşap kapıda pençe izini görünce yutkundu. Arkasına döndüğünde neyle karşılaşacağını bildiğinden oldukça yavaş arkasına dönüp göz kapaklarını kapattı. Buraya kadar.

Vampir hiddetinden köpürmüş bir şekilde pençeleriyle ahşap kapıyı aşağı doğru çizmeye başladığında genç kız dişlerini sıktı. Gözlerini sımsıkı yummuştu.

"Beni neden hiç dinlemiyorsun? Sana dur dedim." Pençeleri ahşap kapıdan genç kızın suratına doğru iniyordu. Oldukça sivri olan pençeler genç kızın pürüzsüz yüzünde çizikler oluşturup ufaktan kanatmaya başlamıştı bile. "Safkan olmayabilirim ama sinirlendiğimde adeta bir safkan vampire dönüşebiliyorum."

Alexa savunma yerine saldırı büyüsü yapsa ondan çoktan kurtulabilecekti. Fedakarlık yapmaya değmezdi. Bunu artık unutmayacak olsa da iş işten geçmişti.

"Sana zarar vermek istemedim." Korkuyla mırıldandı.

Jack pençesiyle yanaklarında çizdiği yolun tersini çizmeye başladı. "Ben de sana zarar vermek istemiyorum, bak."

Alexayı bileğinden kavrayıp genç kızın odasına girdiler. Boy aynasının karşısında genç kızın bir eliyle çenesini tutup "Sana zarar vermek istesem bu pençeleri farklı amaçla kullanabilirdim." dedi. O anda pençeleri daha aşağı inerek boğazının üstünde tur atmaya başladı. Vampir dudaklarını birbirine bastırırken genç kızın sessiz kalışına şaşırmıştı. Kabulleniş suskunluğuydu onun yaptığı. Aksini beklerdi.

Vampirin soğuk eli çenesini kavrayıp aynaya bakmaya zorlarken diğer elindeki pençelerini boynunda hissediyor olmak küçük düşürücüydü. Yüzündeki çiziklerin sızlayışını bile unutuyordu aynadaki görüntüsüne baktıkça.

Vampirin Alexa'nın çenesini tuttuğu eli gevşedi, gözlerindeki kızıllık yerini yavaş yavaş mavi irise bırakıyordu. Nabzı düzene girmişti. Öfkesi kayboluyordu. Genç kızın boynundaki pençeleri de eski halini almaya başlamıştı. Alexa'yı yavaşça kendine çevirdi.

"Deminki şey için üzgünüm. Aşamadığım bazı şeyler var hala. Kendime hakim olmam gerekirdi."

Alexa ondan yana bakmıyordu.

"Ama sen de hiç yardımcı olmuyorsun bana."

Vampirin sesindeki hayal kırıklığına aldırmayan genç kız onun kollarından kurtuldu. Hiçbir şey söylemiyordu. Donuktu, durgunluğu vampire bir şeylerin yolunda gitmediğini işaret ediyordu. Haksız da sayılmazdı. Yüzü, yanakları ve boğazı kılcal damar çatlağı gibi çiziklerle doluydu. Nokta nokta olan irili ufaklı olan yuvarlakların içi kan doluydu. Pençe izinin iyileşmesi zaman alırdı. Hem bir süre acı vereceği de gerçekti. Genç kız ağlama isteğini daha ne kadar bastırabileceğini kestiremiyordu.

Kendini çok yalnız hissediyordu, çaresiz. Her an ısırılma korkusuyla kaç gün daha yaşayacaktı burada? Isırılmasa bile vampirin ne yapacağı belli olmuyordu. Isırmadığında varlığını kanıtlayan acılar bırakıyordu ortada. Sonra tüm olan biteni unutması için 'üzgünüm' demesi yeterli olur sanıyordu. Özür dilemek bu kadar zor muydu? Safkan olsa ne olmasa neydi, düpedüz şiddet uygulamaktan zevk alıyordu bu canavar. Brian'a zamanında canavar dediği için pişmandı.

Çok şeyden pişmandı. Feion'u hiç terk etmemeliydi. Kaçma şansı varken kaçmalıydı. Macera aramak hataydı. İçgüdüleriyle yönetilen hastalıklı bir türün olduğu dünyaya hapsolup kalmıştı. Geçecek miydi bu hissettikleri? Yeniden yaşıyorum diye gökyüzüne baktığında umutla dolabilecek miydi? Hapishaneydi bu şehir. Her adımında zarar görebileceği bir korku şehri.

İçindeki boşluğu Brian gelse bile doldurabileceğini sanıyordu. Hem Brian ne zaman dönecekti? 

Bitti.

Artık ne rol yapacak ne de fedakar biri olacaktı. Brian da safkan olmayan Jack gibiydi nasılda. Neden onu koruyordu ki? Kehanet yüzünden kanını emmemesini bir lütuf olarak görüyordu ona, bak ben onun gibi değilim diyordu ama Alexa onun da Jack ile aynı türden geldiği için içgüdüdülerinin mağlubu olacağını biliyordu bu her an gerçekleşebilirdi. Dün olmadıysa bugün, bugün değilse yarın ya da herhangi bir an. Tek bir an onu içgüdülerine boyun eğdirebilirdi.

Kör değildi artık, görmezlikten de gelmeyecekti. Kehanet için sürdürdüğü suskunluğunu bozacaktı. Brian için verdiği mücadelede sona yaklaşmıştı. Nedenler yoktu artık. Yüreğinin sesine kulak verecekti. Yüreği ona burada daha fazla durmasının anlamsız olduğunu söylüyordu. Eve dönmeliydi, maceranın sonuna gelmişti.

Güzel şeyler yaşayacağını düşünmüştü. Yaşamış da sayılırdı ancak hep diken üstündeydi. Brian'a her ne kadar çelişkili duygular beslese de onun da dediği gibi,

"Beni sevip sevmemen umrumda değil. Ama içimdeki sese inanmak istiyorum. Kendimi avutmak için değil, inandığım için öyle olduğunu düşünüyorum. İtiraf edemesen de yakında düşüncelerin değişecek biliyorum."

Bir yanı onu daima sevecekti, habersizce.

"Bir şeyler söyle, Alexa. Endişeleniyorum."

Genç kız usulca arkasına döndü, gözlerini kaçırmayacaktı bu kez. Yarım ağız tebessüm etti. Bakışlarından hem fiziksel hem de ruhsal olarak acı çektiği belli oluyordu. Gözlerindeki ışık sönmüştü. Omuzlarını silkip konuştu.

"Sana o çok istediğin cevabı verirsem bana özgürlüğümü geri verir misin?"

Karanlıklar İçindenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin