Zeita
Meclis dağıldıktan sonra kardeşlerimle yeniden Dünya'ya dönmüştük. Herkes odalarına dağılırken Miriam'ın yanına gitme kararı aldım. Bileklerindeki izler ve az önce yaşadıkları yüzünden ne hissettiğini çok iyi biliyordum. Bundan yıllar yıllar önce babamızla çok daha başka bir konudan benzer bir yüzleşme yaşamıştım. Bu yüzleşmenin izlerini ise yüzümde taşıyordum. Bizler Şeytan'ın en az onun kadar kibirli kızlarıydık, böyle bir aşağılanma bizi hem daha çok hırslandırıyor hem de nefretle dolmamıza sebep oluyordu.
Miram'ın kapısının önüne geldiğimde koridorda konuşan Valencia, Jalin ve Beatrice bana başıyla selam vermişti. Derin bir nefes alıp ben de onlara aynı şekilde karşılık verdim. "Cadılar meclisini toplamışsınız."
Jalin sırıtmıştı. "Tam olarak öyle denilemez," derken dudaklarını büzüp eliyle kardeşlerimizi işaret etti. "Aramızda cadı yok?"
Val göz devirip homurdanmayı seçse de Beatrice, Jalin'in kelime oyununa gülmüştü. Kardeşlerimizle aramızda hiçbir zaman bir ayrımcılık söz konusu olmamıştı ve olamazdı da. Ancak bu bazılarımızın esprilerine maruz kalmayacağımız anlamına da gelmezdi. Val kardeşlerini geride bırakıp yanıma doğru yaklaşmaya başladı, bir şey söylemek istediğini anlamam için sadece gözlerine bakmam bile yeterli olmuştu. Bizler büyücü değildik ama aldığımız eğitimler bizim de sadece gözlerimize bakarak anlaşmamıza büyük bir taban oluşturmuştu.
"Miriam'la konuşmayı denedim ama dışarı çıkmayı istemiyor," dedi renksiz bir ses tonuyla konuşarak. "Yalnız bıraksak daha iyi olur, diye düşünüyorum."
Omuz silkip kapı kolunu kavradım. "Onu dışarıya nasıl çıkaracağımı biliyorum." Val de omuz silkip diğerlerinin yanına dönünce kapıyı çalma zahmetine girmeden açıp doğruca içeri girdim. Miriam yatağında oturmuş, bileğindeki izlere öyle bir odaklanmıştı ki içeriye girdiğimi bile fark etmemişti. Kapıyı arkamdan kapadıktan sonra sessiz adımlarla yanına ilerleyip yatağın boş kalan ucuna oturdum. Miriam sadece o zaman beni fark edebilmişti.
"Bugün insanlar arasında bir parti varmış," derken onu dikkatle inceliyordum. Duygular onun için çok önemliydi fakat şu an sanki bütün duygularını toprak altına gömmüş gibi bakıyordu, ölü gibi. "Meclis hâlâ partiyi mahvetmiş sayılmaz. Ne dersin?"
Başını iki yana salladı. "Hiç havamda değilim Zet."
Dudaklarımı hafifçe ıslatıp gülümsedim. "Teklifte bulunmadım. Ayağa kendi isteğinle kalkman için bir teşvikti sadece. Hazırlanmak istiyorsan sadece beş dakikan var." Sırtımı yatağın ayakucundaki demirlere yaslayıp siyaha boyadığım tırnaklarımı incelemeye başladım. Miriam ayağa kalkmıştı, dolaba doğru ilerlediği sırada birden bundan vazgeçip sadece rujunu tazeledi. Koyu kahverengine boyadığı dudaklarından "Hazırım," kelimesinin çıkması ise uzun sürmedi. "Çıkabiliriz."
Memnuniyetle yerimden kalkıp sağ elimle ona yolu gösterdim. Birlikte odadan çıkmamız da uzun sürmemişti. Koridoru sakin ancak hızlı sayılabilecek adımlarla geçip merdivene ulaştığımızda alt kattan gelen sesler diğerlerinin kendi aralarında eğlendiğini kanıtlar derecedeydi. Ellerimi kot şortumun ceplerine sokup Miriam'a tepeden bir bakış attım. Huzursuzluğunu hissedememem için aptal olmam gerekirdi.
"Partide böyle somurtacaksan hiçbir yakışıklının kalbini çalamazsın"
Göz devirerek eliyle beni işaret etti. "Yanımda seni götürerek bunu zaten engellemiş olmuyor muyum sence? İnsanlar senden korkuyor."
Keyifle gülmüştüm. Kızlara bir şey demeden evin dış kapısını açarak Miriam'ın geçmesine izin verdim. Kapının önünde bizi bekleyen motora ilerleyip Miriam'a kaslardan birini uzattım. Pek memnun gözükmeyen yüz ifadesini görmezden gelmem zor olmamıştı. Kaskımı takıp motorun anahtarını çıkardım. "Korku en güzel sadakattir Miri, bırak benden korksunlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ters 8
FantasyHalka oluşturan sekiz kız şarkı mırıldanarak ateşin etrafında dönüyordu. Sis etraflarını sararken dolunay ve ateş etrafı aydınlatıyordu. Kızların üzerindeki beyaz elbise, her birine ilahi bir hava katıyordu. Başlarına taktıklarını papatyadan taç, ma...