"Hatırlamak"

73 8 580
                                    

Bölüm içindeki detayları anlamanız için @hakimeninkalemi 'nin KaranlıkDönence hikayesini okumanız önerilir. En azından özel bölümünü. 👍🏻 Valişkomuza ait son bölümdür 👋🏻

Valencia

Parmağımdaki yüzükle oynarken diğer yandan yaşanan son birkaç günü düşünüyordum. Her şey daha da karmaşık hale gelmişti. Belki de bu yüzden bir kaçış yolu arayarak Seth ile evlenmeye karar vermiştim.

Alex'i öldürmemizle, işler çığrından iyice çıkmıştı. Tigeon ayrı Aleine ayrı meseleydi. Bir de bütün avlarımızın geri dönüşü vardı. Aegon'un, Maia'nın, kız kardeşimiz Kate'in. Tabii artık bambaşka kişilerdi. Hayalet bedenleri onları daha kötümcül ve karanlık varlıklar haline getirmişti. Sıradan bir insan olmayı dilediğim günlerdeydim.

Ekru renkteki balık kesimli gelinliğim sade sayılabilecek bir tasarımdı. Omuzlarıma Seth tarafından bırakılan kırık beyaz kürk pelerini çıkarıp şöminenin önündeki koltuğun üzerine bırakmış, pencerenin çaprazındaki aynanın önüne geçmiştim. Su dalgaları halinde toplanan saçım kış çiçekleri ile taçlandırılmıştı. Güzel görünüyordum ama eksikmiş gibi hissediyordum. Elimi hızla atan kalbimin üzerine getirip sakinleşmek için bekledim. Elisa ve Beatrice dışındaki bütün kardeşlerim bu evliliğe karşı çıkmıştı. Özellikle Miriam, tekrar tekrar düşünmemi istemişti. Açık kahveye boyadığım dudaklarım, kurak bir toprağı hatırlatıyordu. Ne yaparsam yapayım kurayan dudaklarımdaki çatlaklardan kurtulamıyordum. Kapının tıklatılmasıyla arkama dönmüş gel iznini vermiştim, Miriam kapıda görünmüştü. Kapıyı hafifçe aralamış, odaya girmişti. Gözlerine kararsızlık hakimdi.

Üzerindeki lila elbise ipektendi. Straplez elbisenin kollarında tül detayı, yakasında ise saçlarımı süsleyen kış çiçekleri vardı. Peri kızları gibi görünüyordu.

"Bir misafirin var, Val."

Miriam'ın arkasından içeriye giren kızıl saçlı adam beyaz bir ışık huzmesini de beraberinde getirmişti.

Sırt üstü yattığım topraktan zeminde kollarımı aşağıya doğru sarkıtmıştım. Uçuruma bakan tepede, tek başımaydım. Nefes almaya, kendimi dinlemeye ihtiyacım vardı.

Karayelin etkisiyle uzun kahverengi saçlarım uçuşuyordu. Tenimde hissettiğim soğuk rüzgar, parmağımdaki yüzüğün ruhumda yarattığı ateşin harlanmasına neden oluyordu. Sol elimi kaldırıp yüzük parmağıma mühürlenmiş olan halkaya bakmış, harabeye dönen ruhumda ufak bir can kırıntısı aramaya koyulmuştum. Canım yanıyordu. Avazım çıktığı kadar bağırmak, bunu bana yaptığı için Seth'in göğüs kafesinden kalbini sökmek istiyordum. Ruhumdaki ateş, göz yaşlarımın sıcaklığı ile biraz daha harlanmıştı. Tepenin ucundaki bedenim, onu aşağı atmam için bana yalvarıyordu. Kızıl Vadi'nin Ölü Körfezi'nde, iblis ve melekler dışındaki her varlık ölümlü kılınırdı. Burada savunmasız olurduk. Körfezdeydim, çünkü kendimi savunmasız kılmak, melez ruhumun hayatına son vermek istiyordum.

"Kafa sesin, migren atağı geçirmeme neden oluyor Valencia. Ölümü, Ölüm'den bu kadar dilememelisin." Julian'ın sesi, ayak ucumdan geliyordu. Küçük bir tekme ile aşağı savrulabilir, istediğim gibi ölebilirdim. Ama Julian, ölüm dileğimi gerçekleştirmek yerine yanıma uzanmış yukarıda tuttuğum kolumu güneşe doğru getirmişti. Parmağımdaki halka, basit bir metal gibi güneşi gördüğü gibi kızmış tenimi yakmıştı.

"Bugün de ölmeyeceksin Valencia. Bana güven. Ölüm yanına geldiğinde tek başına gelmez. Güzelliği ile aklını başından alabilecek bir ortağı vardır yanında."

Kolumu karnımın üzerine yerleştirip güneşi izlemeye devam ettim. Yer yüzünde gördüğümüz güneşten daha turuncuydu. Plazmatik yapısı gözle görülebiliyordu.

Ters 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin