Elisa
1 gün önce...
Parlak mavi irislerim karşımda oturan Valencia'nın üzerindeydi. Kızgındım, öfkeliydim ve incinmiştim. Göz pınarlarımdan akan zift karası zehir yanaklarım boyunca yol alarak bacaklarımın üzerine damlıyordu. Biri ne zaman beni incitse sonuç hep bu şekilde noktalanıyordu. İçimdeki zehir dışarı akmaya devam ederken Valencia pek bunu umursuyor gibi görünmüyor, önündeki yemeği afiyetle yemeğe devam ediyordu. Onun bana karşı bu şekilde davranması beni daha çok incitmekten başka bir işe yaramıyordu çünkü ona değer veriyordum.
Yanımdaki sandalyede oturan Miriam boş su bardağını alıp çenemden aşağı damlayan zehri bardağın içerisinde toplarken sırıtarak, "Ziyan olmasın," dediğinde Jalin ona bakarak gözlerini devirdi. Tepkisiz kalmayı tercih ederek Valencia'ya dik dik bakmayı sürdürdüm.
Valencia bu konuşmaların ardından odağını yemekten ayırıp önce Miriam'a daha sonra bana baktı.
"Bana şöyle bakmayı kes. Sadece doğruları söyledim." Doğruları söylediği konusunda hem fikirdim ancak yine de bu beni incittiği gerçeğini değiştirmiyordu.
"En azından bunu beni incitmeden yapabilirdin Val!" Çatalı az pişmiş ete sinirle batırıp bıçakla bir parça kopardım.
Valencia, "Yapabilirdim ancak o zaman akıllanmayacağını ikimizde biliyoruz," dedikten hemen sonra dudağının sağ kenarını silik bir şekilde yukarı kıvırdı. Her zaman bir şekilde kendini haklı çıkarıyor olması kelimelerimi tüketiyordu.
Konuşmamaya karar verip önümdeki yemekten biraz daha yedim. Eğer konuşmayı uzatırsam zararlı çıkanın ben olacağımı biliyordum ve hiç tartışma kaldıracak havamda değildim. Bugün yeterince incinmiş ve kendimi yeterince kötü hissetmiştim zaten.
Yemekten sonra biraz tv seyredip yukarı çıktım. Miriam'ın odasının önünde durup kapıyı birkaç kez tıklattım. Ses uzun bir süre gelmeyince kapıyı açtım fakat odanın boş olduğunu gördüm. Muhtelemen dolaşmaya çıkmıştır diye düşünüp kapıyı kapattım ve dişlerimi fırçalamak için banyoya girdim. Kalbim küt küt atıyordu. İnsanların hissettiği o azap verici duygular aç birer sırtlan gibi karabasan bedenime saldırıyordu. Aynadaki durgun yansımama boş bir bakış atıp başımı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım. Bu oldukça zor bir eylemdi fakat yinede başarmıştım.
Dişlerimi fırçalamayı sonlandırıp odama döndüğüm sıra yatağımın üzerinde üstsüz yarı çıplak uzanan Seth'i gördüm. Gözlerimi devirip kalçamı makyaj masama yasladım. Seth'in gözleri ışık hızıyla gözlerimle buluşurken umursamaz görünmeye çalışıyordum. Üzerimdeki lanet beni tedirgin ediyordu ancak bu tedirginliği ona hissettirmemeliydim. En nihayetinde o da benim için bir düşman sayılırdı.
"Jalin'in odası hemen şurada," dedim göğsümde topladığım kollarımın tekini çözüp kapıyı işaret ederek. Seth ellerini başının altında birleştirerek iç çekti. Şimdi gözleri beyaz tavanın üzerindeydi.
"Jalin için geldiğimi de nereden çıkardın?" Açık lila rengindeki kaşlarımın teki Seth'in söylediği cümleyle sorgularcasına havalandı.
Seth kollarına atlamamı bekler gibi muzip bir ifadeyle bakışlarını bana döndürdüğünde, "Senin için buradayım yangın getiren," dedi. Ona gözlerimi belerterek baktım.
"Git ve kendine oynayacak başka bir karabasan bul çocuk," dediğimde Seth yatakta kıpırdanarak yan döndü.
"İlk defa bir yangın getirenle tanışıyorum," diye mırıldandı dirseğini yastığımın üzerine koyup başını avucuna yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ters 8
FantasyHalka oluşturan sekiz kız şarkı mırıldanarak ateşin etrafında dönüyordu. Sis etraflarını sararken dolunay ve ateş etrafı aydınlatıyordu. Kızların üzerindeki beyaz elbise, her birine ilahi bir hava katıyordu. Başlarına taktıklarını papatyadan taç, ma...