Jalin
"Jalin, hiç sırası değil. Lütfen dikkat çekecek bir şey yapma." diyen Miriam'a ters bir bakış attım. Bileğimi tutan elini sertçe itip, topuklarımın üzerinde döndüm. Miriam, iç çekerek beni takip etti.
"Gebertmek istiyorum onu." dedim, öfke dolu bir sesle.
Nathan, Kai ve Matthew kalabalıktan uzakta durmuş hararetli bir şekilde tartışıyorlardı. Onlara doğru geldiğimizi ilk fark eden Kai olmuştu. Bakışları önce Miriam'a ardından bana takıldığında, arkadaşlarına bizi işaret etti. Nathan, bana baktığında kehribar gözlerinden karmaşık bir ifade geçti.
"Jal, sakın saldırma." diyen Miriam'a aldırmadım. Nathan'a doğru adımlarımı hızlandırdım. Etraftaki gözleri hiç umursamadan, jartiyerime sıkıştırdığım bıçağı elime aldım. Nathan'ın üzerine atladığımda, Miriam'ın dudaklarından dökülen büyülü sözcükleri duyabiliyorum. İnsanların bizi görmesini engelliyordu.
"Seni orospu çocuğu," Bıçağı omzuna sapladığımda sol eliyle beni kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. "Seninle sevgiliyim ve sen bana tuzak mı kuruyorsun? Arkamdan iş mi çeviriyorsun?"
Bıçağı çıkarıp, yeniden saplayacağım sırada boş olan eliyle bıçağı elimden el çabukluğuyla aldı. Bıçağı gelişi güzel bir şekilde benden uzağa fırlattı. Ellerim hiç beklemeden boynuna saldırdığında, tırnaklarımın arasındaki zehri boynuna batırıyordum. Zehirden dolayı siyahlaşan ellerime sıkıntıyla bir göz atıp, hiç zorlanmadan ellerimden kurtuldu.
"İhanet edenin kim olduğunu öğrenmemiz gerekiyordu. Kardeşlerinden biriyse eğer bunu bana söylemeyeceğine adım gibi emindim. Olayı büyütme, zehirli ellerini üzerimden çek. Bana zarar veremezsin, Kızıl."
Ellerimi hemen arkamda sıkıca tutmuş, beni göğsüne yaslamıştı. Başımı hızla kaldırıp çenesine geçirdiğimde, hafifçe sendeledi. Bu ufak an benim için yeterliydi. Hızla ellerinden kurtulup saçlarımın arasındaki akrebi üstüne attığımda, akrebimin onu sokması saniyeler içinde gerçek olmuştu. Bir hah sesi çıkararak, alayla akrebimden kurtulmaya çalışını izledim.
"Bir daha miniğim," diye fısıldadım akrebim Nathan'ın boynunu soktuğunda. Minik akrebim Nathan'ın tişörtünün altına girdiğinde Nathan, deli gibi elleriyle onu vücudundan atmaya çalışıyordu. Duraksaya duraksaya vücudunda gezinen akrep, çeşitli yerlerine zehrini kustu. "Bir daha sok onu minik zehrim."
"Jalin," dedi Nathan öfkeli kehribarlarını gözlerime dikerek. Yüzü gittikçe soluyor, olduğu yerde gidip geliyordu. Yavaşça diz çöktü. Kai ve Matthew sakin bir şekilde Nathan'a yaklaştı.
"Sana zarar veremem ama kısa süreli felç geçirmene neden olabilirim aptal." diye tısladım, bayılmak üzere olan Nathan'a.
"Hadi ama Nathan bir akrebin zehrinden mi bayılacaksın?" diye soran Matthew ile Nathan'ın iri vücudu geriye doğru düştü. Histerik bir şekilde güldüğümde, Kai'nin öfkeli bakışlarıyla karşılaştım.
"Seni öldürmemiz için bizi kışkırtma," diyen Kai'nin sesi son derece ciddiydi. Yüzünde herhangi bir kas oynamıyor, ne hissettiği anlaşılmıyordu.
"Denesene." dediğimde, yüzümde küstah bir gülümseme vardı.
"Zehrini başka yere kus, Karabasan." dedi Kai buz kadar soğuk bir sesle.
Matthew, hiçbir şey demeden arkasını dönüp gittiğinde, Kai Miriam'a baktı. Miriam, yavaş adımlarla Kai'e doğru ilerlediğinde yüzündeki heyecanı görebiliyordum. Yerde yatan Nathan'a yaklaşıp, üzerinde gezinen akrebimi avucuma aldım. Bu Nathan'ı en az yarım saat baygın tutmaya yeterdi. Ondan sonra tekrar bunu yapabilirdim. Bu yaptığını ona çok fena ödetecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ters 8
FantasyHalka oluşturan sekiz kız şarkı mırıldanarak ateşin etrafında dönüyordu. Sis etraflarını sararken dolunay ve ateş etrafı aydınlatıyordu. Kızların üzerindeki beyaz elbise, her birine ilahi bir hava katıyordu. Başlarına taktıklarını papatyadan taç, ma...