Valencia
Yalta, Sovyet Rusya
Şubat, 1945Elbisemin eteklerini tutarak boş araziye doğru ilerliyordum. Askerler nöbet tutmaya devam ediyor, savaş uçakları gökyüzünde devriye geziyordu. "Stalin bir orospu çocuğu," dediğimde birkaç baş bana dönse de dilimi bilmedikleri için bir tehlike arz etmiyorlardı. Zaten dilimi bilseler bile, insanları benim için bir tehlike olarak görmüyordum.
Körfeze adım attığım an sevgilimi görmüştüm. Onu askeri üniforma ile görmeyeli uzun zaman olmuştu. Takım elbisesinin içinde yarım asır önceki gansterleri anımsatıyordu. Beni gördüğünde yüzünü gölgeyeleyen kasketini başından almış adımlarını bana doğru atmaya başlamıştı.
"Burada olmamalısın Valencia. Ait olduğun aleme gitmelisin. Burası senin için bile tehlike arz ediyor."
Gökyüzünde gezinmeye devam eden uçakların, koca bir ülkeyi, insanları yok etmiş tankların beni de aynı kadere esir etmesi muhtemeldi fakat ben trajik bir sonun parçası olmayacaktım, sevgilimin de aptal bir ideoloji uğruna ölmesine izin vermeyecektim. Yakışıklı çehresini ellerimin arasına aldığımda kararlı mavi bakışları, onu ikna etmek için hazır olan yeşillerimin üstündeydi.
"Sen de benim olduğum aleme aitsin William. Yer yüzüne değil. Hele aptal bir savaşa hiç değil. Churchill denen o sümsüğün kıçını korumak zorunda değilsin."
Ellerini ellerimin üzerine getirip yüzündeki ellerimden kurtulmuştu. Konuşmasına gerek dahi yoktu. Kararlı olduğunu görebiliyordum. Ülkesi için gerekirse, ait olmadığı topraklarda ölmeye hazırdı. Başımı sola çevirip gözlerindeki karardan kaçmayı denedim. Efsuncu olsaydım eğer beynine sızar, benimle gelmesi için onu ikna ederdim fakat olduğum kişi, büyü yapabilmek için zayıf biriydi.
"Sevgili Valencia," demiş zarif elini çenemin üzerine getirmişti. Başımı ona doğru çevirirken verdiği mücadeleyi görebiliyordum. Aşkı ve idealleri arasında arasında bir seçim yapmak zorundaymış gibi hissediyordu kendini ki bu bir histen öteydi.
"Şafak Meclisi beni bir daha kabullenmez sevgilim. Ben seçimimi yaptım. İblisin kuklası olamam. Bir yanım cehenneme ait olabilir ama diğer yanımın hâlâ şansı var. Bir insan olarak Tanrı'nın sevgisini kazanabilirim ve affedilebilirim."
Hayal kırıklığı, hissettiklerimin yanında solda sıfır kalırdı. Sadece kendime değil, ait olduğum tarafa da ihanet edildiğini hissediyordum. "Gün Doğumu Bahçesine geçebilirsin Will. Yeryüzünde savaşmak zorunda değilsin. Bu savaşın bir kazananı olmayacak."
Aramızdaki mesafeyi kapatırken gülümsedi. Yüzümü ellerinin arasına alıp dudaklarıma bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi. Elleri, yüzümden boynuma doğru kaydığında elimi boynuna getirdim.
"Savaştan zaferle ayrılsan bile, hiçbir savaşın bir kazananı olmaz Valencia."
"Ölmeni istemiyorum William. Kendine hayrı olmayan bir herifin dibe batmış ülkeleri kurtarmasını beklemiyorsun değil mi? Will lütfen bizimle gel."
Miriam ve Jalin, Miriam'ın açtığı portalın iki yanında görünürken bakışlarımı kız kardeşlerime çevirmiştim.
"Val, gitmemiz gerek." Jalin yanıma geldiğinde yeniden William'a bakmıştım.
"Sen hayatımın ilk ve son aşkısın Valencia." Saçlarımı kulaklarımın arasına aldıktan sonra bir sır veriyormuş gibi dudakları kulağımı bulmuştu. "Ama ben senin son aşkın değilim."
Bir öpücüğü de boynuma bıraktıktan sonra gülümsedi. "Tilki kuyruğum, hep seninle olacak."
Etrafı bir toz dumanı sardığında yutkundum. Atlıların seslerini duyabiliyordum. William için geldiklerini anlamamak için aptal olmak gerekiyordu. Duman sinerken bir başka portalın daha açıldığına şahit olmuştum. Arka arkaya gelen dört atlıya kız kardeşim Kate eşlik ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ters 8
FantasyHalka oluşturan sekiz kız şarkı mırıldanarak ateşin etrafında dönüyordu. Sis etraflarını sararken dolunay ve ateş etrafı aydınlatıyordu. Kızların üzerindeki beyaz elbise, her birine ilahi bir hava katıyordu. Başlarına taktıklarını papatyadan taç, ma...