Silvanna, alice ve ruby sonunda revirin bulunduğu yere gelmişlerdi, Tigreal ve Baxia oradaydı önemli birşeyleri yok, sadece dinleniyorlardı, ling ve Wanwan'da oradaydı.
Odaya girdikleri anda herkes onlara bakıyordu, silvanna yumuşak bir hamleyle granger'ı yatağa koydu, göğüsündeki sanki dev bir ısırığı andıran deliği görünce ling ve Wanwan silvanna'nın acı çektiğini anladı, Tigreal konuşmaya çalıştı herkes granger'ın hâline ve silvanna'yı bakıyordu;
- efendim, bugün bir asker kaybettik, ama merak etmeyin onlar olmaları gereken yerde.
Silvanna cevap vermedi, hala hayret içindeydi, Tigreal'ın dediklerinden sonra zaten üzgün olan silvanna bu lafları duyduktan sonra yere diz çöküp ağlamaya başladı, ve anlatmaya çalıştı neler olduğunu, fakat öyle ağır ağlıyordu ki hıçkırarak çok feryad ederek, yani söylediklerini kimse anlamıyordu, alice açıklamaya karar verdi.
- kısacası o, onun için bir asker değildi Tigreal.
- ama bu normal değil mi?
- hayır o, onu seviyordu, aşık olarak, bu yüzden şuan bu kadar üzgün.
- ama dyrroth'u kurtarmışsınız.
Silvanna gözyaşlarını sildi ve hıçkırmalı kesmeye çalıştı, sildiği yaşlar saniye geçmeden yine beliriyordu.
- bana- o yıl- boyu yo- ama gra----
Ismini anamadı bile, tekrar çöküp ağlamaya başladı, alice çevirmeye çalıştı.
- kısacası dyrroth yıllarca yoktu, onsuz durabiliyordu, ama granger hep vardı bu yüzden onun yokluğuna dayanamıyor.
Tigreal kalktı, ve silvanna'nın yanına gitti.
- prenses, böy-
- BANA PRENSES DEME!
- ama siz prensessiniz.
- sadece o desin istiyor Tigreal alışsan iyi edersin.
- anladım, kimse ona prenses diye sesleniyordu değil mi, sadece o yaptığından dolayı olmalı.
O sırada dyrroth uyanır.
- b-ben neredeyim?
- uyanmışsın! O kadar sene rahatsızlık verdiğini düşünüyordum ama şey.. neyse.
- abla, sen ne yapıyorsun?
Silvanna cevap veremediğinden dolayı alice söze girmiştir.
- ablan ölen o adam için üzgün.
- o, o bir asker değil mi?
- Hayır o benim için başka!!
- abla, sakin ol neler oluyor, ve ALICE?!
Dyrroth korkarak odanın kenarına koştu.
- hey sakin ol küçük adam, sözümü tuttum işte hatırlamadın mı?
İşte o zaman olanları hatırladı.
- peki bu kız kim?
- b-beni hatırlamıyor musun?
- sanırım hayır.
- ben ruby, sen iblisken sürekli dağ evinde benim yanıma gelirdin ve orada benimle kalırdın.
Ruby ağlamaya başladığı sırada alice söze girer.
- merak etme ruby sadece biraz zamana ihtiyacı var, o kristalin etkilerinden biri, sonrasında seni koklamasa bile hatırlayacak ve koklarken düşündüğü şeyleri hatırlayacak.
Ruby gözyaşını sildi, başındaki kapüşonu indirdi ve dyrroth'a sarıldı.
- şey, bana neden sarılıyorsun?
- çünkü velitahtsın.
- aa bu normal birşey mi?
Dyrroth'da sarılır.
- aslında öyle değil sadece kandırmak için öyle davrandım. Diyip kahkahalara boğulur.
Dyrroth sarılırken kokusu onun burnuna tanıdık gelmiştir, onu aklından geçirdiği için cevap vermez.
- ben senin kokunu nasıl ve nereden tanıyorum.
- iblisken hep çukur'dan kaçıp rahatlamak için yanıma gelirdin.
- bizim dyrroth'un nereye gittiği belli oluyor.
...
X borg galip gelmişti, yu zhong önünde yerde yatıyordu, son darbeyi vurmak ve diğerlerine söylemek için sabırsızlanıyordu.
- şimdi gerçekten cehennemde yanma zamanın geldi zhong!
- o kadar emin olma, zhong'un her zaman planı vardır.
X borg son darbe için hazırlanır tam vuracakken arkasından bir asker gelir ve onu sırtından bıçaklar.
X borg kahkahalara boğulur.
- hahahha~ ciddi misin, zırhı hiç mi görmedin, beni bıçaklayamazsın hahhahaa~
- amacım bıçaklamak değildi ki..
O sırada bıçaktan bir elektrik akımı girer ve x borg çarpılır, sonra bir asker gelir ve göbeğinden onu bıçaklar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
uzakdoğu savaşçıları 2 - Kutlu Yemin (mlbb)(fanmade)
Fanfiction@Dihidrojen_monoksit in yapmış olduğu kitabın ikincisidir (FANMADEDIR)