Wanwan yavaşça gözlerini açtı, yanında ling hala yatıyordu, doktorlar geldi.
- senin duru-
- Benim durumum umrumda değil o nasıl?!
- peki.. O sıvıdan daha çok tespit ettik yani aklı artık neredeyse kimseyi hatırlamayacak, dövüşü yeniden öğretmiş olmalılar ki biliyordu.
- yani beni unuttu mu? Dedi ve duraksadı.
- evet malesef, yakınıysanız unuttu.
Wanwan birşey diyemedi, ve gözyaşlarına boğuldu, hatta bir ara kendini boğmaya bile çalıştı.
- ama bir umut var.
- NE UMUDU ÇABUK SÖYLE!!
- vücud o sıvıyı attıkça kendine gelecektir tabi o sıvının kalıcı bir zararı yoksa.
- ne yapabiliriz ki? Dedi ağlayarak.
- sıvının çok biriktiği bazı bölgeler var, oralardan kan örneği alırsak hem vücuddaki sıvıdan almış oluruz, hem de test yapıp tedavi bulabiliriz belki.
- tamam hemen yapın lütfen.
Doktorlar işe koyuldu fakat Wanwan bunu göremiyordu çünkü o iğnenin ling'e bastırılmasını görmek istemiyordu bu yüzden olabildiğince saklandı.
...
Sabah olur.
Silvanna uyanır.
- her yanım tutulmuş ayhh.
Sonra granger.
- ee güzel uyudun mu prenses?
- bir dakika biz o kadar çadır kurduk ve burada mı uyuya kaldık?
- evet.
- ve senin ceketin nerede?
- prenses üzerindekine dikkatli bakar mısın?
- cidden mi? Neden kendini üşütüyorsun hasta olacaksın, ve neden beni yerime yatırmadın.
- çünkü kıyamadım.
O sırada alice uyanır ve prensesin yüzünün kızardığını görür;
- prenseees..
- efendim ALİCE'CİĞİM.
- tamam hadi birşey demeyeceğim, dedi gülerek.
Granger gülerek;
- bu ekibi lightborn'dan bile daha çok beğendim işte.
- niye lightborn'da ne sorun var.
- çok kalabalık ve onlara emir vermekten yalnız kalamıyoruz.
Alice gülerek;
- oooOoooooooOooo
- sen bi sussana alice!!
- böyle daha tatlı oluyor değil mi alice?
- GRANGER sen de sus!!!
- tamam, bu tatlılığa hayır diyemeyeceğim.
- OoOoOooooOooooO
- SUSUN ARTIK!!!
kısaca yürüyüş böyle geçiyor, fakat bir zaman sonra alice çiçek bahçesini bahane ederek uzakta yürüyor, kalan ikili de ellerini ceplerine koymuş yürürken konuşuyorlar.
- bugün biraz daha durgunsun sanki, prenses?
- sadece.. acaba dyrroth'u alabilecek miyiz?
- bak.. bu ekibin başı sensin, yani savaşa hazır olmalısın onu ilk görünce savaşacaksın.
- biliyorum, ama sonuçta kardeşimle savaşırken çok zor geliyor.
- tek başına değilsin hep yanındayım. Dedi ve omuzundan tutup kendine doğru çekti.
- teşekkürler granger, en iyi askerim olabilirsin.
- sadece asker mi?
- tamam askerden daha fazlasısın, benim için çok önemlisin.
- sende prenses.
- bana ne zaman prenses demeyi keseceksin?
- oh, o ancak ölünce olur.
- ben sana ne diyeceğim acaba?
- istediğini de benim sinirim bozulmaz.
- tüh be! o zaman gerek yok.
- bence var.
- neden?
- çünkü senin gibi birinden beklerim açıkçası, kendimi özel hissettiriyor.
- granger?
- efendim prenses?
- biz nasıl iş dışında bu kadar yakın olduk.
- bilemiyorum.
- yani, senin eğitim dışında o kadar konuşmadım ve zaman geçirmedik.
- belki de eğitim yaptırırken çok samimi geldin.
- bence bu o kadar olası değil.
- dinle beni, bak, bazen sadece seversin, nedenini kimse bilmez.
Silvanna granger'ın onu kollarından tutması hoşuna gitmişti, ve bu sözden sonra yanakları aşırı kızarmıştı, granger bile gülmesini tutamıyordu.
- sana boşuna serseri şair demiyorlarmış.
- belki.
Uzaktan alice seslenir;
- ne duruyorsunuz, yürüsenize!
Granger kollarını bırakır ve yürümeye devam ederler, sonra, silvanna granger'ın koluna girer.
- aa prenses..
- efendim.
- yok birşey.
Granger gülüşünü ceketinin boyunluğuna saklamak için başını öne eğdi ve gözlerini kapadı, silvanna bunu gördü ve boyun kısmını indirerek;
- bence böyle daha güzel.
- eh.. sen öyle diyorsan prenses.
- neden benim fikirlerimi bu kadar umursuyorsun ki.
Granger cevap vermedi, durdu, gözlerine baktı anlını anlına koydu, ve gözünü kapayarak kafasından şunu geçirdi.
Silvanna cevap almasa da duymuş gibi oldu.
"Çünkü seni seviyorum.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
uzakdoğu savaşçıları 2 - Kutlu Yemin (mlbb)(fanmade)
Fanfic@Dihidrojen_monoksit in yapmış olduğu kitabın ikincisidir (FANMADEDIR)