Silvanna, granger'ın yere yığılması üzerine gözyaşlarına boğuldu;
- silvanna, hadi gitmeliyiz buradan.
Silvanna onu duymuyordu, gözyaşlarını sildi ve ayağa kalktı, öfkeyle doldu, askerler ateş açmaya başladı, silvanna mızrağını döndürerek mermileri durduruyordu, ve oradan oraya zıplaya zıplaya askerlere yaklaştı, ve mızrağını adamın kafasından sapladı, diğerleri durmuştu, silvanna konuştu;
- başka sevdiğim birini öldürmeye cesaret eden varmı?
- y-y-yok efendim.
Silvanna sekerek gitti, granger'ı da alıp yola çıktılar;
- silvanna, yorulmuş olmalısın istersen granger'ı ben de taşıyabilirim, hem benim kanatlarım var, daha rahat ederiz.
- asla.. Asla! Onu sadece ben taşıyacağım, asla uzaklaşmamalı, hem benim'de ruhumda kanatlarım var.
- tamam, sen öyle diyorsan.
...
Bu sırada meydan savaşı devam ediyordur, Baxia, Tigreal ve natalia tekrar meydana çıktılar, ve dövüşmeye başladılar, Tigreal ve Baxia'nın kalkanları aşırı zarar görmüştür bunu fark ettiklerinde artık çok geçtir, bir düşman Tigreal'in kalkanını mızrağıyla delip geçmiştir, mızrak Tigreal'ın göğüsüne gelmiştir, Tigreal kılıcına tutunarak revire doğru ilerlemeye çalışır, bu sırada sırtından bir kurşun yer, Tigreal o kurşundan sonra bir anlık yalpalar, buna rağmen hala ilerlemeye devam eder.
Bu sırada etrafında kılıçlı adamlar görür, tozdan yüzleri belli bile değildir, bir zaman sonra yaklaşırlar, ve beş kişi birden kılıcını çekip Tigreal'e saplamaya yeltenir, o sırada arkalarında natalia belirir, hepsini tek tek hızlıca öldürür, bu sırada Baxia'da tigreal'i koruyordur, böylece Tigreal kurtulur, fakat göğüsünde kalan mızrak onun canını çok yakıyordur, natalia ona yaklaşır, ve mızrağı yavaşça çıkarır.
- teşekkürler.
- önemli değil, sadece daha dikkat et kendine.
Tigreal yavaş yavaş kırık kalkanıyla revir çadırına varır, ling ve Wanwan'ı konuşurken görür, ling'in arkasındaki yatağa yatar,göğüsünden çıkan mızrağı, kılıcını ve kırık kalkanını yatağın yanına yere koyar, Wanwan ling ile sohbete o kadar dalmıştır ki onu fark etmez bile, sonra doktorlar gelir;
- neler oluyor ling?
- bilmem, neden onlara sormuyoruz?
- aa ling arkanda.
- yu zhong'mu, yalanlarından sıkıldım artık.
- hayır, Tigreal? Sana bunu nasıl yaptılar?
- gelecek sefere kalkanımı kontrol etsem iyi olacak.
- peki hala nasıl ayaktasın?
- bu benim için küçük birşey Wanwan, sen beni düşünme ling'e bak, sonuçta o olmazsa sen mutlu olmazsın, sen mutlu olmazsan kimse olmaz değil mi?
- küçük mü? Tigreal mızrak bildiğin seni delip geçmiş.
- Tigreal? Adın bu mu?
- evet, benim adım Tigreal.
- merak etme tig hatırlayacaktır.
- eh, yani artık kaçmamam gerektiğini biliyorum ama çok birşey hatırlamıyorum.
O sırada odaya silvanna girer, gözyaşları yere düşüyordur, göz altları ıpıslaktır, girdiği anda doktorlar granger'ı almaya yeltenir, ama buna izin vermez, yatağa kadar kendi taşır, ve sonra yere düşüverir, gözyaşları yere dökülüyordur, başını o yatağa vurur, biraz o şekilde yere bakarak kalır, sonra birşey fark eder, yerde kan da vardır.
Sonra kanın omuzundan damladığını görür ve hemen granger'ın yanındaki yatağa geçip sargı bezi ile yarayı sarar, canı çok yansa da granger'a ağlamaktan bunu umursamıyor gibi, görünüyordur ;
- silvanna, sen ne zaman yararlandın ki?
- önemli değil alice.
- ama yol boyu çok kan kaybetmişsin, bu kötü birşey.
- önemli değil dedim. Sadece onun iyileşmesini istiyorum.
- prenses burada ne yapıyor?
- çukur'dan bir malzeme almak için gittik ve yaralandı, ama tek umurunda olan şey granger gibi duruyor.
- prenses, askerler konusunda hassastır Wanwan, özellikle de lightborn ekibinde olanlar.
- aa şey, ling bak
- neye bakayım?
- boşver sadece bana bak sen.
- Wanwaaan.
Bu sırada Tigreal, silvanna ve alice onlara garip bir şekilde bakıyordur.
Gece olmuştur ling ve Wanwan uyumuştur, silvanna granger için O kadar ağlarken yine granger'ın üzerinde yarı yere değer bir şekilde uyuyakalmıştır, alice onun sınırının bozulacağını bildiğinden kaldırmamış, sadece yere değen bacaklarının dibine yastık koymuş ve üstünü örtmüştür ve yandaki koltuğa yatmıştır.
Bir zaman sonra ling uyanır;
- Wanwan!
- ahh, ling ne oldu? *uykulu ses tonuyla*
- yok birşey, yok birşey.
- tamam uyu artık.
Wanwan anında uyuyakalır fakat ling'in içi rahat değildir, kalkar ve;
- Wanwan..
- efendim ling *esner*
- yanına yatabilir miyim?
- beni unutmayacaksın değil mi?
- hayır, gerçekten sadece yanında olmak istiyorum.
- tamam yatabilirsin. *uykulu uykulu güler*
*yanına yatar ve Wanwan uyurken onu alnından öper*
"merak etme, herşeyi hatırlayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
uzakdoğu savaşçıları 2 - Kutlu Yemin (mlbb)(fanmade)
Fanfic@Dihidrojen_monoksit in yapmış olduğu kitabın ikincisidir (FANMADEDIR)