Zilong Freya'yı teselli ederken birden kapı kırılarak açıldı, ikiside silahlarına sarıldı.
- kimsin!?
- hey sen de kimsin!?
Ikiside yavaşça bakmak için ilerledi, karşılarına gelen kişi şaşırtıcıydı.
- sen freya, sen de zilong olmalısın değil mi?
- evet biziz ama sen kimsin?
- silahlarınızı indirebilirsiniz, savaşmayacağım sadece sizin tarafınızdayım.
Silahlarını indirdiler.
- nasıl burada içki içecek kadar rahat oluyorsun, burası bir karargah!
- sakin ol freya.
- siz karargahta aşk yaşıyorsunuz, bence aramızda çok fark yok.
- adın ne?
- aa tanışmayı unuttum, ben x borg, Eriditio'yu yıkan şu yarı robot.
- zilong? Sen biliyor musun?
- evet, duymuştum, vay be zırhın çok iyiymiş, böyleyken karşında bir ordu olsa da yenersin.
- evet iyidir, amacıma geçeyim, zhong benim olan birşeyi çaldı, ve bu nedenle öfkem ona karşı kabardı, beni sizin tarafınıza alın da şu savaş alanını bir aleve bürüyeyim.
- sakin ol, orada bizim askerlerimiz de var.
- tamam onlara söyleyin de kenara çekilsinler, çünkü bu patlamadan kimse sağ çıkamayacak!
Freya ve zilong fısıldaşmaya başladı;
- zilong, bu adama güvenebilir miyiz?
- freya o sadece çıkarlarını gözetir, ve görünüşe göre zhong'a sinirli yani evet.
- fısıldamanıza gerek yok, sizin tarafınızdayım.
- tamam askerlere haber veriyorum, hazırlan.
- teşekkürler.
Zilong a fısıldayarak;
- o senin manitan mı zilong?
- hayır öyle birşey yok! Aa biraz sesli oldu.
X borg çıktı.
Freya gülümsedi;
- duymuyor muyum sence?
- umut ediyorum.
- tamam hadi duymadım.
Zilong birşey söyleyemez.
- "bu senin manitan mı?" Hahahaha~
- tamam, bunu yüzüme vurman gerekmez.
- tamam ama, "oo bu senin manitan mı knk" hahahha~
- tek bir şey söyleyeceğim.
- neymiş o, o sırada hala gülüyordur.
- sadece hep böyle gül tamam mı? Seni kimse üzmesin.
- zilong.. gel buraya. Dedi utanarak.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
...
Silvanna ve ruby ağlarken uçurumdan gittikçe yükselen bir ses gelir, bir anda yukarı alice çıkar;
- bu sefer düşerek kurtulamazsın dyrry.
- bırak beni!! Dedi ayağını sallayarak.
- hayır küçük çocuk bir yere gitmiyorsun. Dedi ve onu yavaşça silvanna'nın yanına attı.
Dyrroth'da kristalin etkisi geçti ve bir anda bayıldı, ruby kalkıp yanına gidip ona sarıldı, silvanna eğilerek ruby'nin omuzundan tuttu.
- merak etme, iyileşecek.
Alice silvanna ya baktı.
- granger'ı ne yapaca-
- onu da yanımıza alacağız!!!
...
Bu sırada ling wan ikilisi savaş alanında fırtına gibi esiyordu, onca düşman öldürmüşlerdi, freya'dan haber gelince geri çekildiler, dinlenmek için.
- mükemmeldin ling!
- sende öyleydin, kedicik.
- kedicik mi? LİNG SEN, SEN GERI DÖNDÜN, dedi ve mutluluk gözyaşlarıyla ona sarıldı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ling uykusuz ve üzerini değişse de savaş yorgunuydu, ama ona sarılan, güvenen ve yıllarca onda huzur bulan Wanwan'ı birdaha görmek, tüm yorgunluğunu alıverdi.
Ling'in aklından şunlar geçiyordu ona sarılırken.
"benim adım ling mavi ıspinoz, ama onsuz hiç anlamsız. Sözümün eriydim zamanında, Ve yine öyle olup onu bırakmam asla. --- Bu uykusuz gözlerle, Enerjisiz bedenle, Yalnız kalple, O olmadan "ben" olamıyorum asla."
Bir zaman sonra sarılırken konuşmaya başladılar;
- bırakmak istemiyorum.
- bende, seni birdaha unutmak hayatımın hatası olur.
- onca zaman ne oldu bilmiyorum ama yanımdasın sonunda.
- biz neden küsmüştük ki?
- işte hatırlamayacağın tek şey O olsun, birdaha asla sana küs kalmam, kalamam.
- bende aklımdan sileceğim, o mektup, o baskın, o kurşunlar, hiçbiri artık benim için yok.
- benim için de.
- sadece sen gerçeksin ve hep benimle olacaksın kediciğim..
