"MARK NE YAPACAĞIM BEN!?"
"Keşke bağırıp kulaklarıma yazık etmeseydin Yoonoh. Her neyse. Sanırım önce bu saçma dedikoduyu kimin yaydığını bulmalıyız."
Derin bir iç çekerek yanıtladım.
"Sorun o ya zaten, nasıl bulacağımız."
"Abi! Hemen yanıma gelmen lazım!"
Chohee'nin çığlığına göz devirdim. Yine ya yakışıklı birilerini gösterecek ya da saçma sapan bir şey söyleyecekti. Kardeşimi çok iyi tanıyord-
"Dedikoduyu kimin yaydığını buldum!"
"Bir dakika Mark. Ben seni sonra arayacağım."
"Hey? Yoonoh!"
"Görüşürüz."
Telefonumu kapatıp hemen cebime tıktım. Tamam. Kardeşini tanımıyorsun Jung Yoonoh.
"Geliyorum Cho!"
Gidip plajdan yeni gelmiş kardeşimin yanına oturdum. Denize nasıl bu kadar aşık olabilirdi ki? Ben üç saat bile dayanamıyordum.
"Ne buldun?"
"Bak şimdi."
Telefondan arkadaş grubuna girip sohbette biraz yukarı çıktı. Bu ne lan böyle? Ne konuşuyorsunuz siz?
"Oku. Ben kardeşin Jung Chohee'yim canım."
"Her neyse işte. Okumaya üşeniyorum, kimmiş?"
"Nasıl düşenemedik bilmiyorum ama Renjun. Huiyin söyledi. Yanlışlıkla ağzından kaçırmış bir şeyler yine. Bay Lee'de bildiğin gibi, böyle şeyler olabileceğini, kimseyi ilgilendirmediğini ve senin suçun olmadığını falan söylemiş."
"Sevineyim mi üzüleyim mi?"
"Bence sen üzül. Adam resmen takmamış seni ya..."
Yavaşça kafasına vurdum.
"Ah canım kardeşim benim, ne güzel teselli etmek o öyle."
Dudaklarını büzüp öpücük attı.
"Rica ederim, ne demek."
"Deli."
"Git hadi. Mark abiyle konuşuyordun."
"Nasıl anladın?"
Gözlerini kısıp gülümsedi.
"Hissettim."
"Cidden delisin. Ayrıca git de bi' duş al. Tuzlu tuzlu geziyorsun ortalıkta, annem seni öldürecek."
"Ay doğru! Bak sakın anneme söyleme! Görmedin, duymadın, bilmiyorsun!"
Ağzıma görünmez bir fermuar çektim ve onun banyoya koşuşunu izleyip kıkırdadım.
"Manyaksın sen."
...
Lee Taeyong
"Arkadaşlar susar mısınız artık? Sıkıcı olmaya başladı. Hayır sağır falan da değilim ki duymadığımı sanasınız."
Arkamı döndüğümde bütün öğrenciler oldukları yerde durup bana bakmaya başlarken Chittaphon elini omzuma koydu.
"Hyung sen iyi misin?"
Elini yavaşça itip öğrencilere döndüm.
"Hayır! Yoonoh'la aramızda bir ilişki yok, onunla yakın değiliz, ona özel ders falan da vermiyorum! Saçma düşüncelerinizi kendinize saklayın yoksa hepinizi disipline vereceğim ve okuldan atılmanız için elimden geleni yapacağım! Zil çaldı, herkes sınıfına!"
Derin bir nefes verip önüme döndüm ve Chittaphon ile birlikte öğretmenler odasına yürümeye devam ettim.
"Eee? Youngho ile nasıl gidiyor?"
Şok olmuş bir şekilde gözlerini açıp bana baktı.
"N-nasıl? Kesin o korkuluk yine dilini tutamayıp size söyledi değil mi!"
"Sevgilisi olduğunu söyledi ama sen olduğunu ben kendim öğrendim."
"Nasıl anladın hyung?"
Omuz silktim.
"Belli oluyor aslında. Ama dikkat etmeyen biri göremez. Mesela yuta anlayamaz."
"Salak çünkü."
Küçük bir kıkırtıyla karşılık verip ortadaki masaya oturdum ve Chittaphon da karşıma oturdu.
"Ben Chittaphon Leechaiyapornkul, nasıl belli ederim böyle bir şeyi..."
"Neyse. Nasıl gidiyor?"
"İyi gidiyor ya."
"Güzel."
Ellerimle oynamaya başladığım sırada Chittaphon dikkatimi çekip konuştu.
"Şu Yoonoh meselesi ne bu arada?"
"Ben de bilmiyorum tam. Benden hoşlanıyormuş falan işte."
"Ne!? Yoonoh mu!?"
"Evet."
___
Bugün iki bölüm atmayı planlıyorum lâkin birini şimdi birini akşam atacağım. Gece yani. İyi günler. **Oppa kelimesini samimi bulmuyorum, bu yüzden "Abi"yi kullanacağım.**08.07.20
Hera🍷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑻𝒉𝒆 𝟕𝒕𝒉 𝑺𝒆𝒏𝒔𝒆🍷𝑱𝒂𝒆𝒚𝒐𝒏𝒈
Fanfiction"Bay Lee yıl sonu balosuna benimle gelir misiniz?" "Ne?" Start:07.07.20 Finish:08.08.20 ©jungwiox